Hala daha inanmakta güçlük çekiyordum. Her şey, tesadüflerle örülmüş bir şekilde gelişmişti. Hayatımda hiç olmadığım kadar mutluydum. Sertan'ın bakışlarındaki o sıcaklık, sevecenlik benim içimi ısıtmaya yetiyordu.
Sertan'ın gözünden...
Tuğçe telefonu açtığında, sesi zafer çığlıkları atarcasına geliyordu.
''Tuğçe, bunu neden yaptın?''
''Neyi?''
''Tuna'ya o gün söyledin.''
''E, ne var bunda? Seni bu yüzden tutmamış mıydım zaten?''
''Ben doğru zamanı bekliyordum ama.''
''Saçmalama, doğru zamanı mı olurmuş... Seni duyan da gerçekten ona aşıksın zannedecek. Senin işini kolaylaştırdım işte.... Sertan, Melisa'nın huysuzluğu üzerinde, kapatmam lazım, görüşürüz.''
''Görüşürüz.'' dedim.
Telefonu kapattıktan sonra vicdanımın çığlıklarıyla baş başa kalmıştık. Bana bunu neden yaptığımı haykırıyorlardı. Babasının günahı yüzünden masum bir kızın duygularıyla oynamıştım, onu nasıl bir akıbetin beklediğini ben bile henüz bilmiyordum. Para için, kariyer için yapıyordum bunu. Beni affetmeyecekti. Belki zengin bir hayatım olacaktı, mutlu olacaktım; ama emindim ki ömrüm boyunca huzuru tadamayacaktım.
Tuğçe'nin gözünden...
Nihayet oyun tam olarak başlamıştı. Bir aksilik çıkmazsa, Tuna cephesinden zaferle ayrılacağıma emindim. Sertan, benden bile iyi bir oyuncuydu.
Sıra bendeydi. Zafer Hazar'ın dikkatini ve ilgisini çekmek için bir şeyler yapmalıydım. Fabrikada, sık sık onunla görüşebilmek için bir şeyler uyduruyor, ancak başarılı olamıyordum. Beni fark etmiyordu.
Bir gün fabrikadaki çalışma masamda bazı dosyaları incelerken bir yerde Zafer'in imzasının eksik olduğunu fark ettim. İmzalatmak için odasına gittiğimde Sinanla bir şeyler konuşuyorlardı. Sinan bana baktı, ve Zafer'e döndü.
"Zafer Bey, galiba buldum. Defne Hanım'ın iyi derecede fransızca bildiğini dosyasında okumuştum."
"Evet, ingilizceyi öğrenirken fransızca kursuna da gitmiştim, ilgim vardır fransızcaya. Ne oldu ki?" diye lafa karıştım.
Sinan Zafer'e döndü.
"Tercüman tutmaktansa bilgi birikimine de sahip bir mühendisimizi toplantıya dahil etmek daha iyi olur. Fransızca eğitimi almış çok elemanımız var, ama hiçbiri yeterli değil; Defne Hanım hariç."
"Olur." dedi Zafer ve bana döndü.
"Defne Hanım, perşembe akşamı benim evimde, bir Fransız şirketinin yönetim kuruluyla yapılacak toplantıya ve akşam yemeğine siz de davetlisiniz..."
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...