Tuğçe'nin gözünden...
Zafer perişan bir şekilde eve döndü. Başına gelenleri anlattığında herkes yıkılmıştı.
Kesin öldürdüler kızımı, diye bağırarak ağlamaya başladı Aslı. Kendini kaybetmişti. Galiba sinir krizi geçiyordu. Emine'nin de durumu ondan farklı değildi. Simge ve Çağan daha metanetli olduklarından onları sakinleştirmeye çalışıyorlardı.
Benim de yanaklarım ıslanmaya başladığında ağlıyor olduğumu fark etmiştim. Kasıtlı yapmıyordum bunu, gerçekten ağlıyordum. İyi de neden ağlıyordum ki? Manyak mıydım ben? Tuna'nın başına bu işleri ben açmıştım, sonucunda Tuna'ya bir zarar gelmeyeceğini de biliyordum. Demek ki bu ailenin yanında psikolojim bozulmuştu.
Hüseyin'in planı devreye sokup sokmadığını düşünürken Zafer'e telefon geldi. Konuşmalarından anlamıştım ki arayan başkomiserdi. Zafer telefonu elinden düşürdü. Fenalaşmıştı. Bir yandan ne olduğunu soruyor, bir yandan da yanaklarına kolonya sürüp koklatıyorduk.
Zafer en sonunda zor da olsa konuşmuştu. "Tuna'nın arabası... Uçurumdan denize uçmuş. Tuna ise yok, kayıp." dediğinde odadakilerin yüzlerindeki dehşet ifadesi, bir an beni bile inandıracaktı neredeyse.
"Öldü, denizde boğuldu kızım.." diye ağlamaya başladı Aslı. Birkaç dakika ağladıktan sonra Çağan'ın kollarına yığılıverdi.
Zafer'i de o ana dek hiç bu kadar perişan görmemiştim. Karakola gidecekken ben de onun yanında gittim. Karakola vardığımızda, başkomiser bizi bekliyordu.
"Ne olur bir şey deyin, kızım nerede?" diye sordu Zafer.
"Araba uçurumdan yuvarlanırken bayağı hasar görmüş. Daha denizden anca çıkarılıyor. Ancak, camlarının kırık olduğu bilgisi elimizde. Üzgünüm ki Tuna denizde, kayıp." diye yanıtladı başkomiser.
"Belki arabada değildi o sırada, olamaz mı?" diye sordum.
"Çantası arabanın battığı alanda bulundu." derken başkomiserin telefonu çaldı. Kısa bir görüşmeden sonra kötü bir haber aldığı belliydi.
"Araba denizden çıkarılmış. Arka koltukta kan izlerine rastlanmış. Aramaları başlatıyorum hemen. Bulacağız kızınızı." dediğinde Zafer'in gözlerinde okuduğum acı, Zafer'in Murat'ı öldürdüğünde benim çektiğim acının aynısıydı.
Eve dönmek için arabaya bindik. Arabayı ben kullandım, Zafer'in buna hiç hali yoktu.
Eve geldiğimizde kötü haberi Zafer verdi bekleyenlere.
Herkes darmadağın olmuştu. Aslı, Tuna'nın çok iyi yüzemediğini hatırlatınca herkes Tuna'nın yaşadığına dair umutlarını yitirmişti.
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...