-11-

115 9 0
                                    

Tuğçe'nin gözünden...

Zafer, onun emri üzerine üç günde hazırladığım dosyayı inceliyordu. Çağan da oradaki deri koltuklardan birine oturmuş, kahvesini yudumluyordu. Gözü ise babasının elindeki benim hazırladığım dosyadaydı.

''Defne Hanım, sizi tebrik ediyorum.'' dedi Zafer.

''Teşekkür ederim.'' dedim. Ses tonumu, özellikle utangaç bir ses tonuna benzetmeye çalışmıştım.

''Hangi üniversiteden mezunsunuz?'' diye sordu Çağan. 

''Boğaziçi Üniversitesi.'' dedim. Gerçekten de oradan mezun olmuştum.

Zafer, başka bir şey yoksa çıkabileceğimi söyledi. İkisine de tebessüm edip odadan çıktım.

Allah'ım, bu ben miydim? Dışarıdan yalaka gibi görünmüyorumdur umarım, diye geçirdim içimden. Zafer'e yakın ve doğal olmalıydım. Günler geçmek bilmiyordu sanki. Planımda benim açımdan bir adım bile ilerleme yoktu. Sertan birkaç günde Tuna'yla yakınlaşmayı başarmıştı. Ama ben, Zaferle yakınlaşmayı başaramamıştım. Ne kadar odun bir adamdı bu Zafer. Böyle giderse intikam falan alamayacaktım. 

İşten çıkış saatim geldiğinde doğruca Sinan'ın evine koştum. Ben eve gelince kızımın bakıcısı gitti. Melisa'mı kucağıma aldım, kokusunu derin bir şekilde içime çektim. O her şeyden habersizdi, her şeye rağmen gözlerinin içi gülüyordu. O büyüyüp etrafındakilerin farkına varmadan, insanları tanımaya başlamadan Zafer'in karısı olmalıydım. Kızım 7 aylıktı. Bir buçuk ya da iki sene sonra etrafında olup bitenleri algılayabileceğini tahmin ediyordum.

Akşam yemeğinde Sinan ve ben yemeklerimizi yerken Sinan'a ne kadar minnettar olduğumu hissettim. En yakın arkadaşının karısına ve kızına sahip çıkmış, intikam için de yardım ediyordu. Keşke bu durumda olmasaydık. Keşke Murat sağ olsaydı da küçük yuvamızda mutlu mesut yaşasaydık. İğrenç tuzaklar olmasaydı, canlar yanmasaydı keşke. Ama o tuzaklar kurulacaktı, canlar yanacaktı. Kızımla ikimizin rahat bir nefes alabilmemiz için intikam şarttı.

''Senin hangi akrabaların sağ?'' diye sordu Sinan. Bu soru karşısında şaşırmıştım ama yine de cevapladım.

''İki halam var. Biri Trabzonda, diğeri de Ankara'da. Onların kocaları, eniştelerim, var. Birinin bir oğlu var, nerede ve ne yapıyor bilmiyorum. Bir dayım var, hastaymış, Aydın'da. Bir de ablam var, eşi ve çocuklarıyla birlikte Almanya'dalar.. Neden sordun ki bunu?''

''Zafer, kızınla seni arıyor. Akrabalarına ulaşma ihtimalini düşünüyorum.''

''Biraz zor, hatta bayağı zor. Ulaşamaz. Halamlarla eskiden beri pek gelip gitmişliğimiz yoktur. Dayıma da ulaşacağını zannetmiyorum. Ablamlara belki... Ama onlar da Almanyadalar.''

''Tamam o zaman, sana ulaşmaları oldukça zor. Rahat olabiliriz...''

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now