-92-

95 6 0
                                    

Yatağıma uzanmıştım. Hem dinleniyordum, hem de düşünüyordum.

Zafer, Melisa'nın hala daha kendisini öz babası olarak bildiğini zannettiği için, Zeynep Hazar'a Pelin'in, Zafer'in öz kızı olmadığını henüz söylememiştim.

O sırada odamın kapısı açıldı ve Zafer odama girdi. Maalesef ki kapıyı kilitlemeyi unutmuştum.

Zafer, ağır adımlarla bana yaklaşırken, ben de yatağımda doğruldum.

"Nasılsın canım?"

Canım mı? Galiba bu adam bunamıştı.

"Ne canımı ya, ne canımı? Biz boşandık Zafer. Bo-şan-dık. "

"Bunun bir önemi yok. Karnında benim çocuğumu taşıdığın sürece..."

Suratına fırlattığım yastık sayesinde lafı bölünmüştü.

"Git Zafer! Ananı da al ve git!"

"Annem misafirimiz. İki haftadır ağırlıyoruz alt tarafı, çok mu yük oldu?"

"Oldu. Her şeyime karışıyor. Bahçeye hava almaya çıkarken bile hesap veriyorum. Hem de kime; elaleme... Hiçbir alakam olmayan bir kadın benim evimde yaşıyor.."

"Belli ki senin sinirlerin bozulmuş, hamilelikte olur böyle şeyler.."

Zafer'in bana sarıldığını geç fark ettim. Fark ettiğim gibi onu iterek kendimi de geri çektim. Ne zamandan beri sarılıyorduk acaba? Of, galiba delirmek üzereydim.

Yatağımdan indim ve odadan çıktım. Merdivenlerden de aşağıya inerek salona geçtim. Zeynep Hazar, televizyonun karşısındaki üçlü koltuğa kurulmuş, televizyon seyrediyordu. Beni fark edince dik dik bana bakmaya başladı.

"Gelin, akşama ne yemek yiyeceğiz?"

"Patates kızartması ve makarna olabilir."

"Öyle yemek mi olurmuş hiç? Dolma yap."

"Dolma mı?"

"Biber ve patlıcan dolması. Çok canım çekti."

Dolma yapmayı biliyordum ama bu kadın için yapmak istemiyordum. Bugün Pazar'dı ve evde hiç hizmetçi yoktu.

"Dolma yapmayı bilmiyor musun yoksa?"

"Elbet de biliyorum. Eski kocam pek severdi.."

"Evet, Zafer dolmayı çok sever.."

"Zafer'i kastetmedim. Zafer'den önceki kocamı kastettim.."

"Sen Zafer'den önce de mi evliydin?"

Zafer'in bana öfkeyle baktığını görebiliyordum. Melisa burada olmadığına göre onunla ilgili sırrı da söyleyebilirdim.

"Evet, evliydim. Pelin'in babasıyla evliydim. Ama, bir trafik kazasında vefat etti, Allah rahmet eylesin.."

Zafer, en kötü bakışlarıyla bana baktı.

"Defne, sen o adamdan nefret etmiyor muydun?"

"Ediyordum ama sonradan anladım ki beterin de beteri varmış.."

Zafer'i çıldırtmak hoşuma gidiyordu. Onu çıldırtmak konusunda başarılı oluyordum da.

Dolma yapmak için mutfağa giderken, Zafer bahçeye çıktı. Zeynep Hazar da benim arkamdan mutfağa geldi.

"Pelin, Zafer'in kızı değil, öyle mi?"

"Öyle ama sağ olsun, Zafer onu nüfusuna geçirdi. Pelin ise onu öz babası zannediyor. Lütfen Pelin'in yanında..."

"Tamam, bir şey demem.. Bakalım daha ne sırlarınız var ortaya dökülecek.."

Hiçbir şey demedim. O da mutfaktaki masanın sandalyelerinden birini çekip oturdu. Beni süzmeye başladığını fark etmiştim.

"Gelin..."

"Gelin, diye hitap etmeseniz bana?"

"Sen bana 'siz' diye hitap ediyorsun ama.."

"Zeynep Anne... Zaferle ben evli değiliz.."

"Göbeğin de günden güne büyüyor.."

Ben ne diyordum, o ne diyordu...

"Kız mı, oğlan mı?"

"Bilmem, cinsiyetini bilmiyoruz henüz."

"Kaç aylık?"

"Beş.."

Ellerimi başıma götürüp aptallığım için kendime kızdım. Beş aylıkken cinsiyet belli olurdu ki. Neden hala daha öğrenmemiştim? Akıl falan kalmamıştı bende.

Dolmaları ocağa koyduktan sonra odama çıktım ve hazırlandım. Ardından da hastaneye gittim. Çok bekletmeden ultrasona aldılar. Bebeğimin cinsiyetini duymaya hazır değildim.

"Doktor Bey, cinsiyetini söylemeyin. Bir kağıda yazın ve kağıdı katlayın, bana verin. Bana sadece sağlığıyla ilgili bilgiler verin.."

Evet, bebeğimin cinsiyetini öğrenmek için kendimi hazır hissetmiyimordum. Sanırım bunun sebebi erkek olacağından ve Zafer'e benzeyeceğinden korkmamdı.

Bebeğimin sağlık durumunun gayet iyi olduğunu öğrendikten sonra katlanmış kağıdı alıp çantama attım ve köşke döndüm.

Melisa da salondaydı. Zeynep Hazar, onunla sohbet etmeye çalışıyordu. Melisa'nın bu durumdan hiç hoşnut olmadığı ise her halinden belli oluyordu.

Melisa beni fark etti ve koşarak yanıma gelip bana sarıldı. Onu Zeynep Hazar'ın elinden kurtardığım için bana teşekkür ediyor gibi bir hali vardı.

"Birden yok oluverdin, nereye gittin?"

Sorgu başlamıştı.

"Hiç. Çarşıda birkaç işim vardı.

"Ne işin vardı?"

"Bankada bir işim vardı, sonra da kendime bir toka aldım."

"Nasıl toka aldın?"

Şaka mıydı bu? Çantamda bir toka olmasını umarak çantama baktım. Evet, bir toka vardı. Kalın, lastik tokalardandı bu. Tokayı görünce rahatlamıştı herhalde ki daha fazla soru sormadı.

Sinirlerimin kurbanı olmamak için odama çıktım. Bebeğimin cinsiyetinin yazılı olduğu kağıdı elime aldım. Bakıp bakmamakta kararsızdım. Hem çok merak ediyordum, hem de bakmayı hiç istemiyordum.

Merak duygum, diğer duygularımın önüne geçince, kağıdı yavaşça açtım. Gözlerim kapalıydı. Gözlerimi açtığımda ögrenecektim.

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. İki kelimeden oluşan yazıyı okuduğumda, sanki iyi veya kötü tüm duygularımdan arınmış gibi hissettim:

Bebeğiniz erkek..

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now