Tuğçe'nin gözünden...
Hem heyecanla, hem de acıyla beklediğim gün gelmişti. Kolay olmamıştı; ama başarmıştım. Saatler sonra resmi olarak Zafer Hazar'ın karısı, Defne Hazar olacaktım.
Konağın arka tarafındaki koruya, düğün yerine, bakan pencerenin önünden çekilip aynanın karşısına geçtim. Kendimi süzmeye başladım. Kar gibi beyaz gelinliğim, üzerime tam oturmuştu. Upuzun duvağım, bana asalet katıyordu. Üç buçuk yıl önce, Muratla evlenecekken de böyle bir gelinlik giymiş, başıma böyle bir duvak takmıştım. O günkü mutluluğumu hatırladığımda gözlerimden süzülen birkaç damla gözyaşına engel olamamıştım.
Bulunduğum odanın kapısını iki kez tıklattıktan sonra içeri girdi Zafer.
''Defne, hazırsan çıkıyoruz.''
''Hazırım.''
Odadan çıktığımızda koridorda nefret dolu iki çift gözle karşılaştım. Bunlar, Simge ile Çağan'ın gözleriydi. Emine ortalıklarda yoktu. Az önce pencereden bakarken Tuna'nın düğünün yapılacağı alanda olduğunu görmüştüm.
Düğün yerine el ele tutuşarak teşrif ettik. Alkışlar bizi karşıladı. Sinan'ı fark ettim. O da Muratla benim düğünümü hatırlamış olacak ki Zafer'e nefretle bakıyordu. Zafer ise bunları fark edecek durumda değildi. O, mutluluktan uçuyordu. Kızım, her şeyden çok sevdiğim Melisa'm, Tuna'nın yanındaydı. Olup bitenden habersiz, etrafını kolaçan ediyordu. Gözlerimi ondan kaçırdım. Daha fazla baksaydım, ağlayacağıma emindim.
Simge, Çağan ve Emine ise düğün alanında yoklardı. Belli ki gelmeyeceklerdi. Nikah memuru gelince nikah masasına geçtik.
İyi günde ve kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta, ölüm bizi ayırıncaya dek birbirimizi eş olarak kabul ettiğimize dair ''Evet'' diyerek söz verdik. Ama ben, verdiğim bu sözü tutmayacaktım. O ölünceye dek değil, onu ölmekten beter edinceye kadar onun yanında olacaktım...
Tuna'nın gözünden...
Annem için fazlasıyla üzgün olsam da babamı da düşünmek zorundaydım. Hem, annemle babamın anlaşamayıp boşanmaları kendi kararlarıydı. Şu an babam değil de annem başka biriyle evleniyor olsaydı, ben o düğünde bulunurdum.
Dans başlamıştı. Birçok çift pistte dans ediyordu. Onları seyrederken Sertan yanıma geldi.
''Tuna, dans edelim mi?''
''Babam da şu an pistte, o da dans ediyor.''
''Bu bir düğün. Bir düğünde dans etmek garip karşılanmaz.''
''Öyle mi, dersin?''
''Kesinlikle.''
Sertan'ın bu teklifini kabul ettim. Biz de dans etmeye başladık. Çok fazla gözlerinin içine bakmak istemiyordum, ancak bunu başarmak benim için çok zordu.
''Seni seviyorum Tuna.'' dedi Sertan fısıldayarak.
''Ben de seni..'' diye karşılık verdim. O an orada bizim sevgili olduğumuzu yalnızca Defne biliyordu. Artık babam da öğrenmeliydi. Uygun bir zamanı kollayıp, babama anlatmalıydım. Ama, birazcık daha zamana ihtiyacım olduğunun farkındaydım. Tam olarak hazır değildim çünkü. Sertan ve ben kimseden çekinmemeliydik, özgür olmalıydık. Biz, mutlu olmalıydık.
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...