"Bebeğiniz erkek.."
Bu cümle zihnimde defalarca yankılandıktan sonra kendime gelebilmiştim. Tuhaf şeyler hissediyordum. Bebeğimin cinsiyetini öğrenmiştim ama mutluluktan havalara uçacağım söylenemezdi.
Acaba kız olsaydı farklı mı hissederdim? Ne yazık ki bunun cevabını kendime veremiyordum.
Gözlerimi kapatmış, bundan sonra olacakları düşünürken odaya Zafer geldi. Bundan sonra odama girdiğimde kapıyı kilitlemeyi aklımın bir köşesine not ettim.
Zafer, her zaman yaptığı gibi ağır adımlarla bana yaklaştı.
"Rengin atmış sanki, iyi misin?"
"Sana ne?"
"Böyle yapma ama Defne, beni üzüyorsun.."
"Yapmam gerekeni yaptığıma sevindim.."
Zafer, elimdeki kağıdı fark edince, gözlerini kağıda dikti.
"Defne, o kağıt ne?"
"Sana ne? Hesap vermek zorunda mıyım ben sana?"
Ani bir hareketle kağıdı elimden alınca irkilmiştim. Kağıtta yazan cümleyi okuduğunda, sevindiği her halinden belli oluyordu.
Hiç beklemediğim bir anda, elleriyle başımın iki yanından da tutarak beni alnımdan öptü. Zor da olsa kendimi geri çekmeyi başardım. Karnıma dokunmaya yeltenirken eline vurdum ve buna engel oldum.
"Zafer! Gider misin?"
"Tamam, gidiyorum. Anneme bu müjdeli haberi vereyim.."
"Ver, o hiçbir şeyden eksik kalmasın.."
Zafer odadan çıkınca kapıyı kilitledim ve yatağıma uzandım. Biraz uyumak istiyordum.
Üç Ay Sonra...
Gözlerimi açtığımda, bir hastane odasındaydım.
Biraz erken olsa da doğum sancım gelmiş, hastaneye kaldırılmak zorunda kalmıştım.
Bebeğim dokuzuncu aya giremeden doğmuştu. Sağlıklı olması için dua ediyordum.
Odaya doktor geldi. Beni süzdükten sonra gözlerimin içine baktı.
"Defne Hanım, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"Ben iyiyim. Bebeğim nerede? O iyi mi?"
"Bir gece küvezde kalması gerekiyor."
"Bir şey mi oldu ona?"
"Hayır, sakin olun. Birkaç hafta erken doğdu. Sağlık durumu iyi, ciddi bir sorun yok ama ne olursa olsun erken doğdu. Bir gece küvezde kalmasında yarar var.."
Derin bir nefes almıştım.
Hayat ne tuhaftı.. Hamile olduğumu ilk öğrendiğimde, hiç vakit kaybetmeden onu aldırmak istemiştim. Şimdi ise onun sağlığı için endişeleniyordum.
Zihnimdeki düşüncelerin eşliğinde odanın duvarlarını incelerken kapı açıldı. Gelen, Zafer'di.
"Nasılsın?"
Cevap vermedim.
"Defne..."
Gözlerimin içine baktı ve devam etti:
"Bir oğlumuz oldu. İkimizin... Yanında olmama izin ver.."
"Sana ihtiyacım yok. Çocuğu görmeye istediğin zaman gel. Ama, sonra git..."
"Sen bunu unut.. Bundan sonra beraberiz... Ne seni, ne kızımızı, ne de oğlumuzu bırakmam.."
Melisa'dan "kızımız" diye bahsetmesi, her ne kadar alışkın olsam da tuhafıma gidiyordu, kabullenemiyordum.
"Ben artık ayağa kalkmak istiyorum." dedim.
Zafer doktora haber verdi. Doktor bu isteğimi kabul etti ve yattığım yataktan kalktım.
"Doktor Hanım, ben oğlumu görmek istiyorum. Görebilir miyim?"
"Görebilirsiniz. Ben sizi götüreyim."
Küvezlerin olduğu yere gittik. Oğlumun yattığı küvezin başına geldiğimizde, gözlerimden birkaç damla yaş süzüldü.
"Çok küçük..." diyebildim fısıldayarak.
Gerçekten de çok küçüktü. Minicik ellerini yavaşça oynatıp duruyordu.
Yıllar öncesi aklıma geldi. Melisa'yı gördüğüm ilk an.. Hemen hemen her şey aynıydı, yanımda duran adam, çocuğumun babası, hariç..
"İsmi Murat olacak..." dedim Zafer'e. Bunu ağzımdan kaçırıvermiştim.
Zafer'in buna şaşırdığı belliydi. Herhalde ona birini hatırlatmıştı o isim ki rahatsız olmuştu.
"Neden?" diye sordu.
"Bilmem. Özel bir sebebi yok. Murat, sevdiğim bir isim."
Hiçbir şey demedi. Öfkelendiği belliydi. Soluyuşunu duyuyordum.
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...