-73-

97 7 0
                                    

Odama girdim ve kapıyı kilitledim. Zafer'in yüzünü görmek istemiyordum çünkü.

Üzerimden büyük bir yükün kalktığını hissediyordum. Yaklaşık altı sene süren evliliğimizin ardından Zafer'e, ondan nefret ettiğimi, onu hiçbir zaman sevmediğimi söylemiştim.

Kapım çalındığında irkildim. Bu, Zafer'di.

"Aç kapıyı Defne!"

"Açmam! Defol, git bu evden!"

"Odanın kapısını açarsan eşyalarımı toplayacağım."

Kapıyı açtım. Keşke açmaz olaydım... Zafer beni, saçlarımdan tutup yatağa yatırdı ve boğazıma yapıştı.

"Sen kimi kimin evinden kovuyorsun Defne?"

"Git! Polisi ararsam mahvolursun."

"Sağ kalırsan, ararsın. Öldüreceğim seni."

Ben kurtulmak için çırpınırken Melisa kapıda belirdi. Dehşetle bizi seyrediyordu. Benim ardımdan Zafer de bunu fark etti ve beni bıraktı.

Hemen Melisa'yı odaya aldım ve Zafer'i ittirerek odadan çıkardım.

"Eşyalarını pencereden atıyorum. Bahçeden al." dedim ve dediğimi yaptım.

Zafer'in kıyefetlerini büyük bir zevkle pencereden aşağıya atarken Melisa yanıma geldi.

"Neden onları aşağıya atıyorsun?"

"Az önce gördün. Baban beni öldürmek istedi. Boşanıyoruz biz."

Bu sözlerin ardından Melisa ağlayarak odadan çıktı. Ben de kendimle baş başa kaldım.

Bundan sonra ne olacaktı? Melisa'ya gerçekleri anlatmalı mıydım? Hiçbir şey bilmiyordum.

Tuna'nın gözünden...

Ezgi ve ablamlarla birlikte oturmuş, çay içiyorduk.

"Okulunu ne yapacaksın Tuna?" diye sordu Emine Ablam.

"Bilmiyorum ki abla. Seneye sınavlara girerim ama yaşım da 24. Yaşıtlarım mezun oldular bile."

"Okumanın yaşı mı olur?"

"Seneye... Umarım..." dedim.

O sırada Simge Ablam Ezgi'ye döndü.

"Sen okuyor muydun Ezgi'ciğim?"

"Ben liseyi bitirdim. Mardin'in bir köyünde üniversite okumak... Hele ki kızlar için... Zor...Çok istedim ama olmadı tabii."

"Hedefin neydi?"

"Ben matematiği çok severdim; özellikle de geometriyi. Matematik mühendisliği okumak istiyordum."

"Ben de matematik mühendisiyim. İstersen seneye sen de gir sınavlara, seni çalıştırırım ben. Bizim şirketten bursun da hazır olur." diyerek Ezgi'ye destek oldu Emine Ablam. Ezgi de bunu olumlu karşıladı.

Ezgi, iyi bir kızdı. Beraber çok acılar çekmiştik. En zor anlarımızda birbirimizin yanında olmuştuk. Ezgi'nin müstakbel görümcem olduğunu öğrenmem de kaderin bana sunduğu güzel bir tesadüftü.

Sertan aklıma gelmişti o an. Sesini duymak istemiştim. Mutfağa gidip Sertan'a telefon ettim.

"Alo, Tuna?"

"Sertan.."

"Kötü bir şey mi..."

"Hayır. Sadece sesini duymak istedim."

"Beni özledin demek?"

"Hem de çok."

"Ne yapıyorsun? Neredesin?"

"Ezgi ve ablamlarla birlikte, Simge Ablam'ın evindeyiz."

"Ezgi de mi orada?"

"Evet. Şey... Defne ile görüştün mü?"

"Evet."

"Ne konuştunuz?"

"Ona babandan boşanması için baskı yaptım."

"Bunu neden kabul etsin ki? Elimizde ona şantaj yapabileceğimiz bir malzeme yok."

"Belli olmaz. Belki de boşanır."

"İnşallah. Bu, onunla son görüşmen olsun. Hayatımızdan çıksın artık tamamen."

"Çıkacak, merak etme."

Telefonu kapattıktan sonra derin bir nefes aldım ve salona döndüm. Abim de gelmişti. Onunla da hal hatır sorma faslından sonra ona da bir çay koydum.

Ezgi'ye "Sen nasılsın Ezgi'ciğim?" diye sorması, dikkatimi çekmişti. Evli olduğunu ve karısının da hamile olduğunu hatırlayınca içim rahatlamıştı. Zaten Ezgi ona sıradan davranıyordu, müdahale edilmesi gereken bir durum yoktu.

Ne diyorum ben, diyerek silkindim. Abim sıradan bir samimiyet kurmak istemiş olamaz mıydı? Yobazlaşmıştım bir an. Abim, babam gibi değildi. Karısına asla ihanet etmezdi.

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now