Tuna'nın gözünden...
Yer yataklarımıza yatmış, uyumaya çalışırken "Senin hikayen nasıl Tuna?' diye sordu Ezgi.
Başımı onun tarafına çevirdim.
"Benim hikayem... Ben Tuna Hazar'ım. Babam çok zengin bir fabrikatör, holdingi de var. Annem ve babamın arasında yıllarca bir gerginlik vardı. Babamın şirkette yeni işe başlayan, küçük bir bebeği olan dul bir kadına aşık olmasıyla hayatımız değişti. Babamla annem boşandılar. Abim ve ablamlar o kadından nefret etseler de ben o kadını seviyordum."
"Neden?" diye sordu Deniz.
"Bana bir kötülüğü dokunmadı. Aksine, sevgilimle birbirimize açılmamızı sağladı."
"Sevgilin mi?"
"Evet. Babamın holdinginin mali müşaviri. Son zamanlarda babam öğrendi ilişkimizi ve karşı çıktı. O sıralarda ben kendimi burada buldum."
"Neden karşı çıktı ki?" diye sordu Deniz.
"Bilmiyorum. Oysaki çok iyi biridir. Benim için her şeyi yapar, ben de onun için her şeyi yaparım. Bir gün buradan kurtulursam da babam ve Sertan sayesinde kurtulurum ancak."
"Sertan mı?"
"Evet, ismi Sertan."
O sırada Deniz, Ezgi'ye bakarak bir kahkaha patlattı.
"Şuna baksana Tuna, uyuyakalmış. Güya hayat hikayeni dinleyecekti."
"Aynen, uyuyakalmış. Şu pikeyi örteyim üzerine, bu oda soğuk."
Pikeyi Ezgi'nin üzerine örttüm. Sonra başımı yastığa koydum.
Babamın ve Sertan'ın gelip beni bulmaları için dua ettim.
Sertan'ın gözünden...
Başımın ağrısıyla uyandım. Gözlerim kararıyordu. Bir şey beynimi kemiriyordu sanki. Onu çok özlemiştim. Tuna burnumda tütüyordu. Ona son bir kez sımsıkı sarılsam dünyalar benim olurdu, bu uğurda canımı bile hiç düşünmeden verirdim.
Kim bilir şimdi neredeydi? Yanında kimler vardı? Mutlu muydu? En önemlisi de yaşıyor muydu?
Tüm bu sorular zihnimi allak bullak ederken telefonum çaldı.
Arayan Emine'ydi.
"Efendim Emine?"
"Sertan... Anneme her şeyi anlatmak zorunda kaldım. Tuna'yı aradığımızı öğrendi."
"Neden anlattın? Tuna'yı bulamama ihtimalimiz de var, kadıncağız boşu boşuna umut etmiş olursa..."
"Ben her şeyi ayrıntılarıyla anlattım. Tuna'yı küçük bir umutla aradığımızı söyledim. Her şey için hazırlıklı. Hayatta olup olmadığını öğrenmesi bile yetecek anneme."
"İnşallah...İnşallah sağ salim bulacağız onu."
"Senin arkadaşından haber gelmedi mi daha?"
"Daha aramadı. Yarın Defneler dönüyorlar. Selim'den bir haber çıkmazsa Defne'nin gırtlağına çökeceğim. Sürprizin bozulmasına razı olacağım artık. Başka çarem kalmadı."
"İyi haberlerini bekliyorum."
"Umarım.."
Telefonu kapattıktan sonra odama gidip yatağıma uzandım.
Uyandığımda iki saat boyunca uyumuş olduğumu fark ettim. Başımın ağrısı biraz geçmişti. Salona gittiğimde telefonumdaki iki cevapsız aramayı gördüm. İkisi de Selim'di. Hemen onu geri aradım. Telefon birkaç saniye çaldı ama bu süre bana birkaç gün gibi gelmişti.
"Selim, bir haber mi var?"
"Maalesef. Tanıdığım kim varsa sorup soruşturdum. Girmediğim delik kalmadı. Sadece şüpheli birine ulaştım."
"Kimmiş o?"
"İsmi Hüseyin. Ama hiç emin değilim. Sadece onun İzmir civarında birkaç kız kaçırdığını duydum, bu yüzden şüpheli."
"Bir adres ya telefon numarası var mı?"
"Maalesef."
"Teşekkür ederim. Bu iyiliğini unutmayacağım."
"Keşke elle tutulur bir faydam dokunsaydı."
"Senin yine de gözün kulağın açık olsun. Görüşmek üzere."
"Tamam, merak etme sen."
Telefonu kapattığımda tuhaf hisler uyanmıştı içimde.
Bir adım ilerleyip ilerlemediğimi kesin olarak öğrenebileceğim tek bir adres vardı.
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...