-86-

99 7 0
                                    

Ezgi'nin gözünden...

Hastanenin kapısından içeriye girdim.

Birkaç gündür başım çok ağrıyordu. Nörolojiden sıra almıştım. Devlet hastanesine de gidebilirdim ama abim ısrarla özel hastaneye gitmemi istemişti. Elime de yüz elli lira tutuşturmuştu, muayene masrafı o kadar tutmadı tabii.

Muayeneden sonra, sonuçları alabilmem için yarım saat beklemem söylendi. Bu vakti dışarıda geçirmektense, hastanenin kafeteryasında geçirmeye karar verdim. Şeftalili meyve suyumu yudumlarken, kafeteryanın önüden uzun boylu, açık kahve saçları dalgalanan bir kadın geçti. Dikkatli bakınca anladım ki o kadın Tuğçe'ydi.

Onu takip etme isteğime yenik düştüm ve takip ettim. Jinekoloğa girdiğini görünce şaşırmıştım. Acaba bir hastalığı mı vardı? Yoksa hamile miydi?

İkinci ihtimali düşünmek bile istemiyordum. Eğer öyleyse, yer yerinden oynardı.

Telefonumun çaldığını geç fark ettim. Arayan Çağan'dı.

''Ne var Çağan?''

''Ezgi...''

''Ne?''

''Sesini duymak istedim.''

''İsteme!''

''Telefonda beni dinlemiyorsun ama Tuna'nın düğünü için geldiğimde...''

''O zaman da dinlemyeceğim ki...'' dedim ve telefonu suratına kapattım. Ben onu unutmaya çalışırken, o ısrarla kendini bana hatırlatıyordu.

Sonuçları almak için nörolojiye girecektim ki gördüğüm şey karşısında şaşırdım. 

Zafer Hazar, hızlı adımlarla koridorda yürüyordu. Onu sadece bir kez bir fotoğrafta görmüştüm. Ama, tanıyabilmiştim. Emindim ki o, Zafer Hazar'dı.

Tuğçe'nin gözünden...

''Kararım kesin. Çocuğu aldıracağım.''

''Emin misiniz?''

''Evet. Eminim. Bana bir tarih verin.''

''Çarşamba uygun mudur?''

''Uygun.''

''Ben işlemleri yapacağım Defne Hanım, size iyi günler..''

''İyi günler...''

Jinekoloktan çıkmak için odasının kapısını açmamla hayrete düşmem bir olmuştu. 

''Zafer! Senin burada ne işin var?''

Üstelik Zafer, kapıya yaslanmıştı. Belli ki konuşmaları dinlemişti. Ne yapacağımı düşürken, sol yanağıma yediğim hızlı bir tokatla sendeledim ve yere düştüm. Saf saf etrafıma bakınırkn Zafer, saçlarımdan tuttu ve tüm gücüyle beni sürüklemeye başladı. 

Beni yerde sürüklüyordu; hem de saçımdan tutarak. Hastanenin koridorlarındaki herkes bize bakıyordu. Rezil olmuştum. Bir yandan beni bırakması için bağırıyor, bir yandan da olumlu bir sonuç vermeyeceğini bilsem de yüzümü gizlemeye çalışıyordum.

Zafer beni hastanenin çıkışına kadar yerde sürükledi. Ayağa kalktığımda saçlarıma dokundum. Muhtemelen birçoğu kopmuştu.

''Hayvan! Kendinde misin sen?''

''Günlerdir seni takip ettiriyorum. Jinekoloğunu da konuşturdum, merak etme.''

Eyvah! İşte şimdi mahvolmuştum.

''Sen benim çocuğumu benden habersiz nasıl aldırmaya kalkarsın adi kadın?''

''Yeter ya! Sana ne? İstediğimi yaparım.''

''O, benim de çocuğum.''

''Ben de bu yüzden aldırıyorum ya zaten..''

Beni kolumdan tuttuğu gibi arabasına götürdü. Zorla bindirdi. Kendisi de şöför koltuğuna oturdu, gaza bastı. Beni nereye götürdüğünü bilmiyordum. Birkaç dakika sonra köşke gelmiştik.

''O çocuğu aldırmayacaksın!''

Hiçbir şey demedim. Zafer beni yine kolumdan tuttu ve içeriye götürdü. Üst kata çıktık ve beni eskiden Emine'nin odası olan odaya kilitledi.

Bir yandan kapıyı yumrukluyor, diğer yandan da ona yalvarıyordum.

''Zafer, aç şu kapıyı lütfen... Tamam, aldırmayacağım.''

Yalan söylüyordum. O çocuğu aldırmakta kararlıydım.

''Sana inanmıyorum Defne... Birkaç hafta sen o odadasın, ben de bu evdeyim. Holdinge de gitmeyeceğim. Kürtaj için vakit geçince serbest bırakacağım seni..''

''Allah belanı versin Zafer!''

''Bunu yapmayacaktın Defne... O çocuk doğacak. O, senin olduğu kadar benim de çocuğum...''

Lanet olsun... Yaptıkları yetmezmiş gibi bir de odaya kilitlemişti beni. Buradan kurtulmam imkansızdı. 

Aklıma Sinan geldi. O, belki bir şeyler yapabilirdi. Hemen çantamın frmuarını açtım. Telefonumun çantamın içinde olmadığını fark edince ise büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. 

Tabii ya... Telefonum yatak odasında, şarjdaydı.

Çaresizce kapıyı yumrukluyordum ama Zafer'in sesi kesilmişti. Belli ki kapının önünde değildi.

Melisa... Eyvah! Melisa Zafer'in bir katil olduğunu biliyordu. Şimdi de beni buraya kilitlediğini öğrenirse ne yapardı? Her şeyi belli edebilirdi. Geri dönüşü olmayan bir yola girebilirdik.

Sanırım hayatımın en çaresiz anlarından birini yaşıyordum...

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now