Uçağın kalkmasına az kalmıştı. Bu şehirden, bu ülkeden gidiyorduk. Vakti gelmiş de geçiyordu bile. Artık, Zafer olmayacaktı hayatımızda. Yepyeni, huzurlu bir hayatımız olacaktı; üstelik sadece üçümüze ait bir hayat..
''Beni merakta bırakmayın. Sık sık ara.'' dedi Sinan.
''Ararım. Sen de ara.'' dedim ağlamaklı bir sesle.
Birbirimize son kez, sımsıkı sarıldıktan sonra, çocuklarımla birlikte uçağa doğru yürümeye başladık. Mutluydum. Huzurluydum. Umutluydum. Tabii Zafer gelene kadar..
Onun kalın sesi, zihnimde, defalarca yankılandı:
''Defne!''
Arkamı döndüğümde, Zafer'in doğrulttuğu silahı gördüm. Bir şey söylemeye fırsat bulmadan silah patladı.
Çığlık atarak uyandım. Yine kötü bir rüya görmüştüm. Korkularımın sonu gelmeyecekti. Ölüm korkusundan kurtulamayacaktım sanırım.
Uykum kaçmıştı. Yattığım kanepeden kalktım ve Melisa'nın yattığı kanepeye baktım. Çığlığıma rağmen, o da Umut da uyanmamıştı. En önemlisi de, ikisi de sağdı. Onların nefes aldıklarını bilmek, benim için dünyanın en iyi hissiydi.
Sabah olmuştu ve bunu geç fark etmiştim. Duyularım ve algılarım kapalı gibiydi. Kalbimde korkudan, endişeden ve evlatlarıma duyduğum sonsuz sevgiden başka hiçbir duygu yoktu.
Kanepeden kalktım ve lavoboya gittim. Yüzümü yıkadım. Serinlemek, biraz iyi gelmiş gibiydi. Lavobodan çıktım ve mutfağa gittim. Sinan mutfaktaydı, uyanıktı.
''Günaydın Tuğçe..''
''Günaydın, demek isterdim ama...''
''Ne oldu?''
''Kötü bir rüya gördüm. Zafer ve elinde bir silah... Silah patladı. Orada uyandım ama çok korkunçtu.''
''Sakin ol. Sadece bir rüyaydı.''
''Gerçekleşme ihtimali oldukça yüksek olan bir rüya... Bana istediğini yapsın ama Melisa'ya bir zarar verirse ben ölmekten daha beter olurum Sinan.. Bir haftadır saklanıyoruz ondan. Nereye kadar saklanacağız?''
''Akşama kadar...''
''Akşama kadar mı?''
''Evet. Her şey hazır. Arabanı sattım. Otuz beş bin lira bende, giderken sana teslim edeceğim. Çeşme'deki, senin üzerine olan yazlığı da sattım. Zaten müşterisi çoktu. Yüksek bir miktar da oradan geldi. Tuna'nın arabasının parasının büyük bir bölümünü de bankada saklıyorsun zaten. Bankada ondan başka paran da var. Maddi açıdan, kaçmak için fazlasıyla hazırsın. Akşam saat 19.30'da, Almanya uçağınız kalkıyor. Saat 16.00 civarı yola çıkarız.''
''16.00 biraz erken değil mi? Havalimanına gitmek için 3 saat yolculuk mu yapacağız?''
''Evet. Havalimanı Burhaniye ve Edremit'in arasında ve orası buraya 3 saat kadar uzaklıkta.''
''Balıkesir'deki havalimanından mı kalkıyor uçak? Neden?''
''Zafer Hazar, Adnan Menderes Havalimanı'na ve çevresine bir sürü adamını yerleştirmiştir. Kaçacağını tahmin ediyordur. Bu yüzden, Almanya uçağı, Koca Seyit Havalimanı'ndan kalkıyor. Hazırlığını yap..''
''Senin arabanla mı gideceğiz?''
''Evet.''
''Tamam. Ben hazırlanayım.''
Sinan çarşıya çıktı. Ben ise hazırlanmaya başladım. Bir haftadır kendim ve çocuklarım için aldığım kıyafetleri bavullara yerleştirdim. Melisa ile bu konu hakkında konuştum. Umut'u güzelce doyurdum falan filan... Kaçıyorduk. Buna inanasım gelmiyordu. Zafer'siz ve entrikasız bir hayatın kapılarını aralayacaktık saatler sonra. Bu, tuhaf bir duyguydu.
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...