Tuğçe'nin gözünden...
Boş boş gezinen hizmetçiye "Bana nescafe getir. Büyük kupalardan birinde olsun ama." diye seslendikten sonra televizyonun karşısındaki koltuğa kurulup televizyonu açtım. Bir kanalda Viyana'yı tanıtıyorlardı. Eskiden beri Avrupa'nın herhangi bir şehrine gitmek istemişimdir zaten.
Hizmetçinin getirdiği kahveyi içip o programı seyrettim. Allah'ım, ne güzel bir yerdi. Oraya gitmeyi çok istemiştim o an. Zaferle de evlendiğimiz evleneli tatil amaçlı bir kez Fethiye'ye gitmiştik sadece. Akşam Zafer eve gelince ona Viyana'ya gitmeyi çok istediğimi söylemeye karar verdim. Hem yaz da gelmişti, okullar geçen gün tatil olmuştu.
Melisa nerede ki, diye geçirdim içimden. Yukarıya çıktım. Melisa'nın odasının kapısını çaldım. İçeriden "Gel..." yanıtı gelince içeriye girdim.
Melisa yatağına oturmuş, ilkokul seviyesindeki kitaplardan okuyordu. Okumayı ve yazmayı çabuk sökmüştü.
"Aferin kızıma... Kitap mı okuyorsun?"
"Evet."
"Okuyabiliyor musun?"
"Çok hızlı olmasa da..."
"Olur canım, o kadarcık da olsun. Hangi kitabı okuyorsun?"
"Kibritçi kız. Son sayfasındayım."
Kitabın son sayfasını okuduktan sonra Melisa'nın yüzü asıldı.
"Ne oldu canım?"
"Kız öldü. Hem de soğuktan..." dedikten sonra gözlerinden birkaç damla yaş aktı. Duygusal kızım bir masala bile ağlıyordu.
"Kızım, o bir masal. Bu kadar üzülme. Öyle bir kız gerçekte yok bile."
Zor da olsa onu ikna etmeyi başardım. Daha sonra aklıma bir şey geldi. Onun ellerini tutup gözlerine baktım.
"Pelin, sana bir şey diyeceğim."
"Ne diyeceksin?"
"Akşam baban geldiğinde... Viyana'ya gitmek istediğimizi söyleyelim mi?"
"Viyana neresi?"
"Türkiye'de değil. Çok güzel bir şehir. Uçakla gideceğiz. Sen akşam babana de ki; biz bugün annemle televizyonda Viyana'yı seyrettik, çok beğendik, oraya gitmek istiyoruz."
"Tamam. Söylerim."
Melisa'nın odasından çıkıp serin bir duş almak için banyoya gittim. Viyana, iyi bir fikirdi. Zenginliğin tadına varmak lazımdı. Zafer'in paralarını yemek bana zevk veriyordu.
Akşam Zafer geldiğinde, akşam yemeği için sofra hazırdı. Üçümüz de sofraya oturduk. Çorbamdan birkaç kaşık aldıktan sonra Melisayla göz göze geldik. Ona göz kırptım. Ne demek istediğimi anlamıştı. Zafer'e, Viyana konusunu açtı. Zafer ilk duyduğunda şaşırdı. Ben de lafa karışıp ısrar edince Zafer kabul etti.
Evet, Viyana'ya gidiyorduk.
"Ne zaman gidelim?" diye sordu Zafer.
"Cuma akşamı yola çıkabiliriz?"
"Olur. Ben yarın her şeyi ayarlayacağım."
"Kaç gün kalalım?"
"Pazartesi döneriz. Haftalarca kalmaya gerek yok. Yine de siz karar verin."
"Haklısın. Pazartesi döneriz."
"Tamam o zaman. Anlaştık."
Zafer yemeğini yediği gibi yorgun olduğunu ve erken yatacağını söyledi. O, yatak odasına çıkınca Melisa ve ben yalnız kalmıştık.
İkili koltuğa, dip dibe oturduk. Film seyretmeye başladık. İki saat kadar sonra kucağımda uyuyakaldı. Odasına götürdüm onu. Yatağına yatırmıştım ki Zafer kapıda belirdi.
"Zafer, sen uyumadın mı?"
"Tuvalete kalktım, sesinizi duydum. Biliyor musun Defne, ben çok şanslıyım."
"Neden?"
"Seni tanıdığım için... Pelin gibi bir kızım olduğu için.."
Ne diyeceğimi bilememiştim. Hafif bir tebessumle karşılık verdim..
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...