Arabamı tek katlı, yeşil gecekondunun az ilerisine park ettikten sonra arabamdan inip etrafımı kolaçan ederek yürümeye başladım. Burada o gecekondudan başka bir ev falan yoktu. Oldukça ıssız bir yerdeydim. Evin kapısının önünde derin bir nefes aldıktan sonra kapıyı iki kez tıklattım. Kapıyı Hüseyin açtı. Hiçbir şey demeden içeri geçtim.
Gecekondu, dar bir koridor ve bu koridorda bulunan birkaç odadan ibaretti. Tahminimden daha çirkin ve daha pis bir yerdi. Doğru düzgün eşya bile yoktu.
"Ahırdan bile daha kötü burası. Bir köpek bağlasan buraya, durmaz."
"Seninkini bağladım, gayet de duruyor."
"Bizi duyamaz, değil mi?"
"Sen arayıp geleceğini söyleyince ilaç verdim, uyuttum."
"Yüzünü görmedi, değil mi?"
"Görmedi. Ne yapıyoruz şimdi?"
"Sen Zafer'i arayacaksın. Beş yüz bin lira fidye isteyeceksin. Bu, ilk aşama."
"Fazlasıyla klasik."
"Bu daha ilk aşama. Parayı aldıktan sonra asıl oyun başlayacak. Söylediğim model bir araba buldun mu?"
"Evet, bu kızınkinin aynısı. Bizim arkadaşlar birkaç hafta önce çalmışlar. Bir depodaymış."
"Güzel."
"Sen ne yapacaksın ki o arabayı?"
"Çok soru sorma. Fidye işini hallettikten sonra öğreneceksin zaten."
"Anlamadığım nokta, iki tane aynı arabayı ne yapacaksın?"
"Araba o kadar zorunlu değil aslında. Ama olsa iyi olur. Ve, iyi olacak."
"Para vereceksin, değil mi?"
"Evet Hüseyin. Vereceğim, merak etme. Ben şimdi gidiyorum. Sen tam bir saat sonra Zafer'e telefon et."
"Tamam."
Arabama binip eve dönerken bundan sonra olacakları düşünüyordum. Hüseyin'in benim sözüme karşı gelerek yapacağı en ufak bir hata benim sonum demekti.
Eve geldiğimde herkes bıraktığım gibi perişandı. Özellikle Aslı'nın yüzü ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu.
Bir saat dolduğunda Zafer'in telefonu çaldı. Bir dakika kadar konuştuktan sonra telefonu kapattı. Tüm gözler ona çevrilmişti.
"Tuna'yı kaçırmışlar." dedi.
Sertan, onu kaçıranların fidye isteyip istemediklerini sordu. Aldığı "Beş yüz bin lira istiyorlar." cevabı yalnızca Sertan'ı ürkütmüştü. Diğerleri çok zengin olduklarından o parayı o kadar gözlerinde büyütmemişlerdi.
Keşke daha yüksek bir miktar istetseydim. Ama, artık çok geçti. Asıl oyuna odaklanmalıydım. Her şey, Zafer o parayı verince başlayacaktı.
"Ne yapacağız Zafer?" dedim.
"Adam polise gitmememi söyledi. Beş yüz bin lira da çok para değil. Veririz, Tuna'yı da alırız."
"Ya parayı alıp Tuna'yı vermezlerse?" diye ağlayarak sordu Sertan.
Zafer'in verdiği yanıt kendinden ve o adamdan emin olduğunu gösteriyordu.
"Verecek. Hiç merak etmeyin. Bu akşam Tuna burada, yanımızda olacak.
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...