Sertan'ın gözünden...
Soğukta, arabamın içinde, üniversitenin kapısının önünde Tuna'yı bekliyordum. Bir aksilik çıkmazsa tanışacaktık. Oldukça heyecanlıydım. Üniversiteden yavaş yavaş insanlar çıkmaya başlıyorlardı. Gözüm Tuna'yı ararken zihnim güç toplamaya çalışıyordu. Daha önce holdingde veya fabrikada da hiç karşılaşmamıştık. Sadece ismini biliyordum. Belki o benim ismimi bile bilmiyordu. Sinan'ın elime tutuşturduğu fotoğraftaki orta boylu, kumral kız, Tuna, üniversitenin kapısından çıkmıştı. Kalabalıktan ayrılması için bir süre arabamla takip etmek zorunda kaldım. Yanındaki arkadaşlarından ayrılıp tenha bir sokağa saptığında arabayı hızlandırdım. Sokağın diğer tarafından onun önüne çıktım ve tam onu ezecekken direksiyonu kırdım. Çok korkmuş olacaktı ki bağırarak kendini kaldırıma attı. Arabamdan indim ve yanına gittim.
''Özür dilerim, iyi misin?''
Gözlerini bana dikti. Hızlıca bir tokat attıktan sonra bağırmaya başladı.
''Ne yaptığını sanıyorsun sen? Kör müsün?''
Onu kolundan tutup kendime çektim. Bir kez daha özür diledim, kendimi affettirmek için ne yapabileceğimi sordum. Ama o, yüksek sesle bana çekişiyordu. Yüzlerimiz zaten yakındı, ben ise biraz daha ona yakınlaştım. Niyetimi anlamış olacak ki ani bir hamleyle kolumu tutup ısırdı.
İrkilerek kolumu geri çektim.
"Beni rahat bırak." dedi. Ama, ben anlamıştım. Yüzlerimizin birbirine yakın olduğu anki bakışlarında değişik bir his, değişik bir masumiyet vardı. Sinir olmak yerine şaşırmış, ne yapacağını bilememişti. Bu yüzden bir şansım olduğunu düşünüyordum.
Saf bakışlarıyla beni kısa bir süre süzdü. Hızlı adımlarla yürüyerek benden uzaklaştı. Sokağın başında, çevirdiği bir taksiye binerken gözlerinin benim üzerimde olduğunu fark etmiştim...
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...