"Adana'ya geldiğimde, geldiğim gibi tek dönmemek için o kadar çok dua ettim ki. İki de değil, üç kişi olarak dönüyoruz. Hem seni buldum, hem de kardeşimi." dedi Sertan uçağa bindiğimizde.
Ezgi'nin Sertan'ın kardeşi olmasına da oldukça şaşırmıştım zaten. Hayatın tesadüflerle dolu olduğuna kesinlikle inanıyordum artık.
Memleketime, evime, aileme kavuşmama saatler kalmıştı. Kalbim çok hızlı atıyordu. Genç bir kızın kaldırabileceğinden çok daha fazla kötü şeyleri kaldırmış, acılar çekmiştim. Her şey bitmişti. Ben ise bittiğine inanamıyordum. Bunun bir rüya olmasından o kadar korkuyordum ki. Eğer bir rüyadaysam da uyanmamak için her şeyimden vazgeçmeye hazırdım.
Uçak, İzmir'e indi. Beş senedir basmadığım İzmir'in toprağına bastım, beş senedir ciğerlerime çekmediğim İzmir'in havasını ciğerlerime çektim. Ailemle, sevdiklerimle aynı havayı soluyor olmak kadar güzel bir his yoktu.
Sertan'a döndüm.
"Haber verdin mi bizimkilere?"
"Hayır. Seni bulamadığımı zannediyorlar."
"Neden?"
"Sürpriz yapmak istedim onlara."
"İyi düşünmüşsün aslında, aferin."
Bir adım arkamızdan yürümekte olan Ezgi'ye dönüp baktım. Etrafına bakınıyordu. Göz göze geldiğimizde "İyi misin Ezgi?" diye sordum.
"İyiyim." cevabını aldım.
İyi olduğunu söylemişti ama pek iyi değil gibiydi. Sebebini bilmiyordum, herhalde İzmir'i yadırgamıştı.
Annemin evine gidiyorduk. O yol hiç bitmeyecek gibi gelmişti bana. Bir an önce ailemi görmek istiyordum.
En son 19 yaşındayken girdiğim evin kapısının önündeydik. Şimdi
ise 24 yaşındaydım. Kapıyı Sertan çaldı. Kısa bir süre bekledikten sonra kapıyı Simge Ablam açtı. Beni gördüğünde ne kadar şaşırdığı belli oluyordu. Ablam hiç değişmemişti.
"Tuna..." diye fısıldayarak bana sımsıkı sarıldı. Ben de ona sarıldım. Annemin içeriden "Kim geldi Simge?" diye seslendiğini duydum. Hemen içeri girdim. Annem, salondaki tekli koltuklardan birine oturmuş, televizyon seyrediyordu. Beni görünce donakaldı, biraz afallamıştı. Kekeleyerek "Tu...Tu...Tuna.." dedi.
Onunla da sarıldık. Beni öyle sıkı sarmalamıştı ki sırtım acımıştı. Ama, acıya aldırmadım. Anneme kavuşmuş olmam, her şeye değerdi.
Aynı hasret giderme faslını Emine Ablamla da yaşadıktan sonra herkesin gözlerinin ıpıslak olduğunu fark ettim. Benimkiler de öyleydi. Annem ellerimi tutmuş, sanki benim gerçek olup olmadığımı kontrol edercesine beni süzüyordu.
Annem çok değişmişti. Göz altlarındaki kırışıklıklar belirginleşmişti. Yüzü de soluktu.
"Kızım, seni çok özledim. Allah'a şükürler olsun ki buradasın." dedi annem.
Simge Ablam Sertan'a Ezgi'nin kim olduğunu sordu. Sertan da Ezgi'yi onlara kısaca tanıttı. "Sürprizimden memnun kaldınız mı?" diye de sordu.
Hepsi bu sürprizden oldukça memnun kalmışlardı.
"Tamam, ağlamayın artık. Buradayım işte, iyiyim." dedim onları yatıştırmak için. Bir yandan da kendimi de yatıştırmış oluyorum.
"Siz içerideki odaya geçin, dinlenin biraz." dedi Emine Ablam.
Ezgi'ye koridoru işaret ettim ve o odaya geçtik. Kanepelerden birine ben yattım, diğerine de Ezgi yattı.
Kısa süren sessizliği Ezgi bozdu.
"Çok şanslısın Tuna.."
"Neden?"
"Seni çok seven bir ailen var. Onların yanındasın."
"Sen de abinin yanındasın." dedim onu teselli etmek istercesine.
"Tesadüfen karşılaştık. Vicdanı sızladı da beni yanında getirdi, sevdiğinden değil. Hiç tanımadığı bir kıza da yardım ederdi."
"Saçmalıyorsun Ezgi. O senin abin. Neden seni sevmesin ki?"
"Ben ailem tarafından istenmediğimi, umursanmadığımı anlayalı çok zaman oldu, boşuna dil dökme. Benim kaderimmiş bu."
"Ona bir şans versen?"
"Abime mi?"
"Evet."
"Onu affetmeyi istemiyorum mu zannediyorsun? Ama, yapamıyorum. Affedemiyorum ona. Çok kırgınım ve kızgınım."
"Herkes ikinci şansı hak eder bence. Ona bir şans daha vermelisin. Kendini sana tanıtmasına, iyi niyetini ve sevgisini göstermesine fırsat vermelisin."
"Denerim." dedi Ezgi.
Bir süre daha odaya hakim olan sessizlikten sonra bir de baktım ki Ezgi uyuyakalmıştı. Ben de gözlerimi kapattım.
Korkuyla uyandığımda terlediğimi fark ettim. Kabus görmüştüm. Ezgi'yi uyandırmamak için parmak uçlarımda yürüyerek salona gittim. Ablamlar gitmişti. Sertanla annem oturmuşlar, sohbet ediyorlardı.
Sertan beni fark ettiğinde "Çok terlemişsin." diyerek yanıma geldi.
"Kötü bir rüya gördüm; o adamla o kadını... Sanki gelip beni tekrar alacaklarmış gibi geliyor Sertan." dedim ve ona sarıldım.
Korkuyordum. Zihnimde bir kargaşa vardı. Sesler, yüzler, bağırışlar... Hepsi beni çok ürkütüyordu. Sertan'a ve aileme kavuşmuş olmam bu duygularımı yok etmem için yeterli gelmiyordu. İçimi kemiren korkuya bir çare bulamıyordum.
Ağlamaya başladım. Bunu istemsiz yapmıştım. Kendimi durdurmak istiyordum ama bunu başaramıyordum.
Annem de ayağa kalkmış, yanıma gelmişti. Sakin olmam gerektiğini, her şeyin geride kaldığını söylüyordu. Aslında haklıydı. Ama, benim buna inanasım gelmiyordu. Başım yine belaya girecek, kötü insanların eline düşeceğim ikinci kez diye korkuyordum.
Babam aklıma gelmişti. Son görüşmemizde ondan nefret ettiğimi söylemiştim ona. Gerçekten nefret ettiğimi sanmıştım o zaman. O çöplükteyken anlamıştım ki ben babamdan nefret falan etmiyordum. Onu çok özlemiştim.
"Babamı çok özledim. Onu görmek istiyorum." dedim.
Sertan ve annem birbirlerine baktılar. Annem yutkundu ve "Şimdi değil." dedi.
Korkmuştum.
"Babama bir şey mi oldu?" diyerek ağlamaya başladım.
"Hayır, baban gayet iyi."
"Doğruyu söyle."
"Yemin ederim ki... Baban birkaç günlüğüne İstanbul'a gitmiş."
"İstanbul'a mı gitmiş? Neden?"
"Bir iş seyehati. Birkac gün içinde dönecek ne de olsa."
"Telefonla haber verelim benim geldiğimi. O zaman işini bırakıp gelir. Hadi Sertan, ara babamı."
"Olur mu hiç? Önemli bir iş seyehatinde baban. Birkaç gün sabredebilirsin, öyle değil mi?"
"Tamam, sabrederim...Şey... Defne? Defne'yi görseydim bari?"
"O da babanla birlikte gitti."
"Pelin'i göreyim o zaman?"
"Birkaç gün sonra üçünü de göreceksin zaten. Bu süre zarfında dinlen biraz. İtiraz istemiyorum, anlaştık mı?"
Başka çarem yoktu.
Mecburen "Anlaştık." dedim.
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...