-22-

103 8 0
                                    

Simge'nin gözünden...

İnanılmaz derecede yorulmuştum. Elimdeki alışveriş çantaları çok ağırdı. Ama, daha AVM'nin ikinci katındaki bir mağazada gördüğüm koyu mor rengindeki pantolonu alacaktım. O mağazaya gidip o pantolonu da aldım. Hava güzel olduğundan ve bu kadar çok şey alacağımı düşünmediğimden arabamla değil, yürüyerek gelmiştim. Hem biraz spor yapmış olurum, diye düşünmüştüm. Ama, şu an pişmandım. Yapacak bir şey yoktu. Geldiğim gibi eve yürüyerek dönecektim.

AVM'den çıktım. Kalabalık caddelerde yürümeye başladım. Gelen geçen bana bakıyordu. Çünkü, bacaklarımın ne kadar yorulduğu her halimden belli oluyordu. Gözünü bana dikmiş, arabasının yanında duran bir adamı ''Ne bakıyorsun? Hiç mi yorgun insan görmedin?'' diyerek tersledikten sonra yürümeye devam ettim.

Eve yaklaşmıştım. Bizim konağın olduğu taraflar sessiz yerlerdi. Konağın bulunduğu caddeye döndüğümde bir adam önüme çıktı. Elindeki bıçağı bana doğrulttu. O an, hissettiğim şey korku değildi; öfkeydi. Çok öfkelenmiştim. Bana, Simge Hazar'a, bıçak çekmek... Bu adamı buna pişman etmeliydim.

Adam beni kolumdan tutup duvara yasladı. 

''Ver şu çantanı, telefonunu, her şeyini ver.''

''Başka bir isteğin?''

''Elimdekini görmüyorsun galiba, deşerim seni kızım.''

Adamın kasığına bir tekme attım. Acı bir şekilde bağırarak yere çökerken boğazına yapıştım.

''Sen bana zarar vereceğini, çantamı çalacağını mı zannettin? Öldürürüm seni, kendi ellerimle boğarım.''

Adamın boğazına yapışmış, sıkıyordum. Suratı kıpkırmızı olmuştu. Kendisini bırakmam için bana yalvarıyordu. Az öteye fırlamış bıçağı elime alıp yanağına dayadım.

''Çizeyim mi suratını?'' derken adam korkmuş bir şekilde bana yalvarıyordu:

''Yalvarırım yapma, ben de emir kuluyum.''

''Ne? Emir kulu mu? Kim verdi ki sana bu emri?''

''Şey... Yalvarırım bırak beni..''

''Söyle, kimden aldın bu emri?''

''Söyleyemem. Beni mahvederler. Yalvarırım bırak, yemin ederim ki bir daha yanına bile yaklaşmayacağım.''

''Eğer söylemezsen seni ben mahvederim.''

''Dur, yalvarırım...''

''Söyle, dedim sana! Emri kimden aldın?''

''Tuğçe. Tuğçe diye bir kadın. Yanında da genç bir adam vardı, adamın ismini bilmiyorum.''

''Tuğçe mi? Tarif et, nasıl biriydi?''

''Tuğçe denen o kadın uzunca boyluydu, sarı saçlıydı. Ama saçları tuhaftı. Peruk gibiydi, ama peruk olmayabilir de, emin değilim.. Çok para verince o kadarını sormadım.Gözünde güneş gözlüğü vardı. Adam da uzun boyluydu. Saçları biraz kıvırcıktı. Onda da güneş gözlüğü vardı.''

Adamın sol yanağına bir çizik attıktan sonra onu serbest bıraktım. Ama, ona bu emri verenlerin kim oldukları hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now