-79-

93 7 0
                                    

Tam bir saattir gardırobumun içine bakıyordum. Ne giyeceğime karar verememiştim. İki seçenek arasında kalmıştım.

Simge Ablamın yardımıyla, siyah desenleri olan, krem rengi, askılı ve dizlerimin biraz üzerinde kalan elbisemi seçtim. Saçlarımı da dağınık topuz yaptım.

Annem ise evi topluyordu. Emine Ablam da ona yardım ediyordu. Mutfaktan da mis gibi poğaça kokuları gelmeye başlamıştı.

İnanamıyordum. Sertan beni istemeye gelecekti. Zaman su gibi aktı ve akşam oldu. Mutfakta ayak üstü bir şeyler atıştırdık.

Her şey hazırdı. Koltukların kırlentlerini düzeltirken kapı çalındı.

Gelenler Sertan ve Ezgi'ydi.

Salona geçtiler ve oturduk. Hal hatır sorma faslının ardından annemin işaretiyle mutfağa gittim. Kahve yapacaktım. Simge Ablam da yanıma geldi. Beraber kahveleri yaptık. Cezvedeki kahveyi fincanlara dökerken Simge Ablam "Tuz da koyalım mı?" diye sordu. Biraz düşündüm. Sanırım, bu iyi bir fikirdi.

Tuzluğu elime aldım. Bir tutam attım fincanlardan birine.

Simge Ablam "O yeter mi hiç?" dedi ve bir tutam daha attı.

Tepsiyi elime aldım ve salona gittim. Anneme, Emine Ablam'a, Ezgi'ye ve Simge Ablam'a kahvelerini verdim. En son da Sertan'a tuzlu olan kahveyi verdim. Heyecanla beklerken Sertan'ın kahveden biraz içmesiyle püskürtmesi bir olmuştu.

Halı leke olmuştu ama olsun. Ben silerdim bir ara.

"Beğendin mi kahveyi?" diye sordum Sertan'a.

"Çok..." dedi ve kahveyi sonuna kadar içti.

Kahveler içildikten sonra Ezgi söze başladı.

"Sebeb-i ziyaretimiz malum...Gençler birbirlerini sevmişler. Allah'ın emri, peygamberin kavliyle, kızınız Tuna'yı oğlumuz Sertan'a istiyoruz."

Emine Ablam, Ezgi'ye baktı.

"İçkisi, kumarı falan var mı?" diye sordu gülümseyerek.

"Yok. Pırlanta gibidir kendisi."

Annem "O zaman biz de verdik gitti." diyerek beni Sertan'a verdi.

O an dünyalar benim olmuştu. Çok mutluydum.

Sertan'ın da mutluluğu, gözlerinden okunuyordu.

Yüzükler takıldı. Nihayet, Sertan benim nişanlım olmuştu.

Sertan sabredemedi ve "Düğün ne zaman?" diye sordu.

"Yazın mı olsun?" dedi.

Sertan buna üzülmüştü.

"Eylül'deyiz. Yaza daha çok var. Baharda olsun bari?"

"Olur. Nisan gibi yaparız düğünü."

Annem duygulanmıştı.

"Kızlarımdan biri gitti, diğeri de gidiyor... Diğeri de gidecek elbet... Yalnız kalıyorum ben... Bari evlenene kadar Ezgi benimle kalsa. Siz Sertanla ya o evde oturursunuz, ya da satarsınız...Ezgi, sen benimle kal evlenip gidene kadar, olur mu?"

Ezgi, bu soru karşısında şaşırmıştı.

"Bilmem ki..." diyebildi.

Annem ısrar edince kabul etti. Annem Ezgi'yi en az bizim kadar seviyordu.

Her şey ayarlanmıştı. Artık Sertanla nişanlıydık. Evlenmemize de birkaç ay kalmıştı. Defne bir sorun çıkarmazdı umarım. Bizim evleneceğimizi duyunca hasedinden çatlayacağına emindim.

Saatler geçerken sohbetlerin de ardı arkası kesilmiyordu. Durgun olan tek kişi Ezgi'ydi. Ona gözümle işaret vererek benimle gelmesini istedim. Önce ben, benim ardımdan da o mutfağa geldi.

"Ezgi, iyi misin?"

"İyiyim."

"Emin misin?"

"Evet, iyiyim. Neden kötü olayım ki?"

"Abim yüzünden..."

"Abin yüzünden mi?"

"Bir aydır belli etmemeye çalışıyorum ama o akşam yemekte olup bitenlerin farkındayım."

"Yok bir şey. Bir şey olmadı ki."

"İnkar etmeye çalışma. Birbirinize nasıl baktığınızı gördüm; onun evli olduğunu öğrendiğinde ne hale geldiğini de..."

"Tuna, ben..."

"Senin bir suçun yok. Abim sana umut verdi, değil mi?"

"Evet."

"Bilirim, huyudur. Sen de anlamışsındır onun iyi bir insan olmadığını?"

"E...E..Evet.. Anladım."

"Güzel..." diyerek salona döndüm. Arkamdan da Ezgi geldi.

O an aklıma poğaçalar gelmişti.

"Poğaçaları unuttuk ya.. Bekleyin, getiriyorum." diyerek mutfağa geri döndüm. Arkamdan da Sertan geldi.

"Sakin ol Tuna.."

"Ne bileyim, unuttuğumu fark edince..."

"Neyse, mutlu musun?"

"Evet. Sen?"

"Ben de. Yarın daha da mutlu olacağım."

"Yarın mı? Neden?"

"Yarın köşkte yer yerinden oynayacak çünkü..."

BÜYÜK SIRLARWhere stories live. Discover now