Holdinge hızlı adımlarla girdim. Hemen hemen tüm çalışanlar aynıydı. Beni her gören, beni şöyle bir baştan aşağı süzüyordu. Bunun burada ne işi var, dercesine baktıklarını fark edebiliyordum. Burada ne işim olduğunu ise henüz ben de bilmiyordum.
Zafer Hazar'ın odasının kapısının önüne gelince durup derin bir nefes aldım ve kapıyı çaldım.
"Gel!" sesini duyunca odaya girdim. Oda da aynıydı. İnsan hiç mi bir değişiklik yapmak istemezdi? Zafer Hazar ise biraz değişmiş, yaşlanmıştı. Yüzündeki kırışıklıklar belirginleşmiş, saçlarındaki ve sakallarındaki aklar çoğalmıştı. Sanki biraz da kilo almıştı.
Benim onu incelediğim gibi, o da beni inceliyordu. Gözlerimin içine bakarak elini uzattı. Ben de karşılık verdim ve tokalaştık.
"Sertan, otur şöyle." diyerek deri koltuklardan birini eliyle işaret etti. Ben de oturdum. Zafer Hazar, elinde çevirip durduğu kalemini masaya koydu.
"Nasılsın Sertan?"
"İyiyim, sağ olun. Siz?"
"İyi diyelim, iyi olalım."
"Beni buraya...? diye soracaktım ki ne diyeceğimi anladı ve lafımı kesti.
"Seni buraya bir şey hakkında konuşmak için çağırdım."
"Ne hakkında?"
"Yıllar önce, sessiz sedasız terk ettin buraları. İşini de terk ettin dolayısıyla."
"Öyle olması gerekiyordu."
"Bir süredir İzmir'de olduğunu duyunca hemen aradım. İşinin başına ne zaman dönüyorsun?"
Bu soru karşısında ne diyeceğimi bilememiştim.
"Zafer Bey, ben..."
"Bu holdingin sana ihtiyacı var Sertan."
"Benim yerime birini bulmadınız mı?"
"Buldum. Ama, onu başka bir pozisyona atarım. Mali müşavirimiz tekrar sen olursun."
"Bilemiyorum Zafer Bey."
"Seninle daha açık konuşacağım. Geçmişte birçok hata yaptım. Tuna ile senin ilişkinizi onaylamadım, karımdan boşanıp başka bir kadınla evlendim, Tuna'nın öldüğüne inanıp onu bulmak için hiçbir şey yapmadım."
"Söylediklerinizin arasında aklıma takılan bir nokta var."
"Söyle?"
"Karınızdan boşanıp başka bir kadınla evlenmenizi bir hata olarak mı görüyorsunuz?"
"Evet. Sertan, Defne ile ben... Boşanıyoruz."
"Ne? Boşanıyor musunuz?"
"Evet. Tuna'nın başına gelenlerin sorumlusu o. Onunla evli kalamam."
"Anlıyorum."
"İşinin başına dön Sertan.."
Zafer Hazar'ın asıl niyeti belli olmuştu.
Demek ki Tuğçe boşanmayı kabul etmişti. Zafer Hazar'ı da kendinden soğutması zor olmamıştı herhalde. Yeniden holdingde çalışmam iyi olabilirdi. Zafer Hazar, ailesine kendisini affettirmeyi başarırsa Tuğçe çıldırırdı.
"Kabul ediyorum Zafer Bey." deyiverdim.
Bu durumdan memnun olduğu, her halinden belli oluyordu.
"Pazartesi işinin başında ol.." dedi Zafer Hazar.
Holdingden tuhaf hislerle ayrıldım. Acaba doğru mu yapmıştım? Aklıma Emine'yi ya da Simge'yi aramak geldi ve Emine'yi aradım. Telefon birkaç saniye çaldıktan sonra açıldı.
"Alo, Sertan?"
"Emine, sana bir şey söyleyeceğim."
"Ne söyleyeceksin?"
"Zafer Hazar beni holdinge çağırdı. Tekrar holdingde işe başlamam için ısrar etti."
"Sen ne cevap verdin?"
"Kabul ettim. İşsizim zaten. Tuna ile evlenip bir yuva kurabilmem için sürekli bir işimin olması gerekiyor."
"Öyle tabii. Hem sen de şirkette gözümüz, kulağımız olursun."
"Asıl bombayı söylemedim daha."
"Ne bombası?"
"Zafer Hazar ile Defne Hazar boşanıyorlarmış."
"Ne? Sen ciddi misin?"
"Evet."
"Neyse, kapat hadi. Daha sonra, yüz yüze konuşuruz bunu."
"Tamam, görüşmek üzere."
Oldukça mutluydum. Tuğçe'nin perişan olmasına az kalmıştı. Tuna'ya çektirdiği acıların bedelini ödetecektim ona; yavaş yavaş, sindire sindire...
YOU ARE READING
BÜYÜK SIRLAR
Teen Fiction"Sana söz veriyorum; beni tekrar içten bir şekilde gülümserken göreceksin." "Gerçekten mi?" Onun gözlerinin içine baktım. O da benimkilere bakıyor, bir cevap arıyordu. Yıllardır benim yüzümden çekmediği çile kalmamıştı. Doğruluğundan benim bile emin...