Zen ve Neo arasındaki dövüş başlamıştı. Neo hiç beklemeden tam arenanın ortasına bir devasa bir küre oluşturdu. Kürenin özelliği itme gücüydü. Zen neler olacağını öğrenmek için dikkatle küreye bakıyordu. Zaten çok güçlü ittiği için küreye yaklaşamazdı. Ama kesebilirdi. Birden arenanın kürenin altında kalan yeri ortalama yetmiş beş santimetre karelik parçalara ayrıldı. Neo bir anda dev küreyi yok etti. Bir sürü yer parçası hızla görülemeyecek kadar yükseğe uçtu. Zen parçaların hızla yukarı uçmalarından ve küçük parçalarına ayrılmalarından, yerin altında büyük küreye doğru itme kuvveti yapan bir sürü küçük küre olduğunu anlamıştı. Büyük küre yani zıt kuvvet yok olunca küçük kürelerin gücü hızla parçaları gökyüzüne göndermişti. Zen sırıttı.
-Şimdi onları bana geri mi fırlatacaksın? Huhaha, reflekslerimin ne kadar hızlı olduğunu anlayamadın herhalde!
Neo gülümseyip gözlerini kapadı.
-Evet. Reflekslerin Hüso'dan bile hızlı. Bu su götürmez bir gerçek. Fakat...
Neo işaret parmağını kafasına götürüp anlını gösterdi.
-Çok akıllı değilsin. Hüso olsa aklından birçok senaryo yazıp her birine teker teker hazırlanmıştı bile.
Zen öfkeyle Neo'ya baktı.
-Ne dedin?!
-Dedim ki, BON VOYAGE.
Zen bir anda aşırı hızlı bir şekilde yukarı uçtu. Neo sakince gökyüzünde Zen'i aradı. Fakat görünmeyecek kadar uzaktaydı.
-Mhmm, bunu düşünemedin işte. Yukarıda bol şans. Hem soğuk, hem farklı farklı sert kayalar var. Onlara çarpacaksın çünkü o kadar hızla uçarken uzuvlarını rahat hareket ettirebilmen için bayağı bir kas gücü lazım.
Neo gökyüzüne bakmaya başladı fakat Zen'i uzakta olduğu için göremiyordu. Zen yukarıdayken ilk çarptığı taşı sırtıyla parçalamıştı. Kanlar kusmuştu. Bütün yer parçalarının üstüne uçmuştu. Kendisinin aşağısındaki yer parçalarına baktı. Soğuk onu mayıştırmıştı. Gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı.
-Kayalar sıkıntı yaratmayacak neyse ki. Aşağı inene kadar biraz dinlenebilirim.
Zen gözlerini kapadıktan sonra bir kez daha gözlerini açtı.
-Bu salak kayalar büyüyor mu yoksa bana mı öyle geliyor?
Zen tam uykuya dalacakken gözlerini kocaman açtı. Aklı yerine gelmişti.
-Hayır!! Onlar büyümüyor, bana yaklaşıyorlar! Yukarı çıkmaları hala bitmemiş!
Zen soğukla başa çıkmak için çok hızlı ve çok fazla hareket etmeye başladı. Bütün teni kıpkırmızı olmuştu. Titriyormuş gibi görünüyordu. Önüne gelen bütün yer parçalarını ikiye ve üçe bölmeye başladı. Bıçağının menzilini büyüten gözle görülemeyecek kadar ince ama güçlü beyaz tai her yer parçasına temas ettiğinde Zen titrer gibi hareket etmeyi bırakıyor fakat sonradan tekrardan hızla hareket etmeye başlıyordu. Bu vücut ısısını dengeleyememesine sebep oluyordu. Zen önüne gelen parçaları kestikten sonra bu olanı engellemek için kesme işlemini durdurdu.
-O şerefsiz Neo'yu çok fena keseceğim! Bir aşağı ineyim görecek o!
Zen düşerken içinden bir ses onunla konuştu.
-Peki nasıl?
Zen şaşkınca yer parçalarına baktı. Sonra bir anda ciddileşti.
-Şerefsiz Hüso planlar yapıyor ha! Al, ben de yapacağım!
Zen, Neo'nun görebileceği bir mesafedeydi fakat hala aklına bir plan gelmemişti. Sinirle bütün yer parçalarını aşırı hızlı keserken aklına bir plan geldi. Bütün yer parçalarını teker teker ufacık kumlara dönüştürdü. Bıçak tutan kolunu sonsuzluk işareti çizer gibi hızla çevirmeye başladı. Kumlar sonsuzluk işareti şeklini aldı. Bunu yaparken de aynı zamanda bıçağını döndürmeye başladı. Bıçağının ucu sonsuzluk işareti çiziyordu. Böylece havada kumdan ve küçük sonsuzluk işaretlerinden oluşan bir sonsuzluk işareti vardı. Zen yerden yaklaşık iki yüz elli metre yukarıdayken kolunu ve bıçağını çevirmeyi kesti. Sonra aniden sonsuzluk işaretinin tam ortasından beyaz tai ile kapladığı bıçağını geçirdi. Zen bağırdı.
-Bu tekniği yeni geliştirdim! Ye bunu, yiyin bunu Hüso ve Neo!!! INFINITY DISRUPTER!!!!
Zen'in kestiği sonsuzluk işareti bir anda beyaz taiye dönüştü ve artık şekli V şeklinde duran bir zincir gibiydi. Beyaz taiden zincir sesten kat kat hızlı bir şekilde Neo'ya doğru gitti. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki Neo gözlerini kırpmadan önce Zen'in önünde bir sonsuzluk işareti vardı, açtıktan sonra da vücudunun sağ tarafı yani sağ akciğerinin bir kısmı, sağ omzu ve kolu iki metre ileri uçmuştu. Aynı zamanda kesme yerleri beyaz tai yüzünden çok hasar almıştı. Neo tam o anda korkuyormuş gibi bir surat yaparken birden soğukkanlılığını geri kazandı. Elinin, kolunun ve omzunun bütün damarlarının ucuna küçük küreler yerleştirdi. Uçan vücut parçalarını kendine tenis topu büyüklüğündeki kürelerle çekti. Damarlarının kesitlerine koyduğu mikroskobik küreler birbirlerini çekebilmeye başlayınca da onları yok etti. Vücudun sağ tarafı geri gelmeden hemen önce de kendini sadece sol akciğeriyle nefes alabilecek şekilde yani sağ ciğere giden yolları tıkayarak modifiye etti. Tek ciğerle nefes almak zordu. Özellikle de sol ciğerle. Bütün kesilen damarlarını da geri çekmişti. Vücudunun yarısı paramparça gözüküyordu fakat kanı düzgünce akıyordu. Neo bu olanları gören Zen'in suratındaki umutsuz ve korkak ifadeyi görünce sırıttı.
-Geri gelme, Zen. BON VOYAGE.
Zen bir anda düştüğü yere geri gitti. Hatta hızla daha fazla yükseliyordu. Zen bağırdı.
-Lanet olsun!! Beni uzaya mı göndermeyi planlıyor!?! Çok soğuk, nefes alamıyorum!
Zen tam umudu kaybedecekti. Fakat aklına İbo ve Yume'nin söyledikleri geldi. İbo konuşmuştu.
-Hehe, özür dilerim Zen. Nonatepon'u topraklarımız yapamadık. Acaba günün birinde yuvamız diyebileceğimiz bir yer bulabilecek miyiz?
-Merak etme İbo. Biz üçümüz birlikte olduğumuz sürece her şeyi yapabiliriz. Değil mi, Zen?
Zen'in umudu tekrardan geri gelmişti. Yukarda oksijen yoğunluğu azdı fakat ciğerlerine çok yüksek sesle bağırabilmesini sağlayacak hava girmişti.
-Ben Zen, yani istediği şeyi, istediği zaman, istediği yerden, istediği anda, istediği gibi kesebilen güçlü Zen! Benim bıçağımın ucunun gösterdiği yerler benim topraklarımdır! Ve bıçağım şu an bu şehri gösteriyor!! Bütün dövüşümüz boyunca uzaya yerleştirmeye çalıştığın dev küreyi kesemem mi sandın ha, Neo!?!? Uzaydaki bir şeyi kesemem mi sandın!?!
Zen birden bıçağıyla atmosferin dışına doğru beyaz taiden bir dalga yaptı. Kimse göremese de Neo'nun uzaydaki küresi ufak bir dokunuşla yok olmuştu. Zen yere düşmeye başladı. Yere düşerken aşağı çok hızlı bir şekilde bıçak darbeleri gönderiyordu. O kadar hızlı gidiyorlardı ki havayı da kesip ortamdan dağıtıyorlar ve bu vakum ortamı oluşmasını sağlıyordu. Bu sayede de Zen gereğinden kat kat hızlı düşüyor, aynı zamanda da vakum ortamında sürtünme olmadığı için ateşlerde yanmıyordu. Fakat Zen bunların hepsini planlayacak kadar zeki değildi. Tek amacı yukarısı soğuk olduğu için kendini ısıtmaktı. Bu fırsatı da yere bıçak darbeleri göndererek değerlendirmişti. Zen düşmeden bir saniye önce bıçak darbeleri kesilmişti. Arenada durum nasıldı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...