Hüso uyandıktan sonra ilk iş Asiye'yi görmeye gidecekti. Cidden aklındaki şüpheler hala geçmemişti. Fakat hancı Hüso'yu durdurup kahvaltıya çağırmıştı.
-Hüso, gel kahvaltı et. Dün sinirliydin biraz. Gel karnın doysun da sinirin geçsin.
Hüso gülümsedi.
-Gerçekten de sinirliydim. Ama uyudum uyandım geçti.
-Oho, güzel.
Kahvaltıdan sonra yine meydana gitti. Asiye teyzesiyle çamaşır asmayı daha henüz bitirmişti. Sonra köylülerden biri gelip çocuklara çikolata ikram etti. Çocuklardan biri Asiye'yi de çağırdı. Asiye de yanlarına gitti. Edepli bir şekilde iki parmağıyla tutarak çikolatayı aldı ve güzelce teşekkür etti. Çocuklar banka oturdular. Hüso karşı çaprazdaki banka oturdu, onları izliyordu. Çocuklar Asiye'ye yer açtılar.
-Hadi Asiye, otur.
Asiye kafasını sağa sola sallayarak reddeti. Hüso gözlerini kocaman açtı. Çocuklardan birisinden daha ses çıktı.
-Ne oldu Asiye kıçında kurt mu var? Otursana kız!
Asiye dişlerini sıktı. Arkasını döndü.
-Hep aynı şeyi diyorsun! Yeter artık.
Koşarak oradan uzaklaştı. Hüso da birazdan onun peşinden gidecekti. Fakat kimsenin bunu farketmesini istemediği için biraz bekledi ve öyle kalktı. Asiye'yi kolayca bulmuştu. Dört klübenin arasında dar bir sokak oluşmuştu. Asiye buradaydı. Yediği çikolatayı kusmuştu ve ağlıyordu. Dizleri üstüne düşmüştü. Hüso'yu fark edince ağlamasını durdurmaya çalıştı.
-Siz turist abi olmalısınız. Ne istiyorsunuz?
Hüso artık gerçekten tedirgin olmaya başlamıştı. Kaşlarını çattı.
-Asiye. Neler oluyor sana, biri bir şey mi yapıyor?
Asiye ilk önce kısık sesle cevap verdi.
-Nereden çıkarıyorsunuz bunu? Yok bir şey.
Sonra bağırdı.
-Bir şey yok!
Hüso dehşetle baktı.
-Kesinlikle bir şey var. Ömer, değil mi? Ömer sana bir şey yaptı. Merak etme, kimseye sırrını söylemem. Sana yardım edeceğim.
Asiye kafasını kaldırdı.
-Gerçekten mi?
Hüso'nun bir anda içi gitmişti. Artık bir şeyler olduğu kesindi. Yüzündeki gülümsemeyi zor tutuyordu. Yutkundu.
-Gerçekten, gerçekten.
Asiye, Hüso'nun yanına yaklaştı.
-Enişte. O. Her gece kö-
Bir anda cırtlak ses yankılandı.
-Asiye, burada mıydın!? Nerelere giriyorsun böyle!?
Asiye'nin teyzesi onun elinden tutup çekti. Arkasından kafasını çevirip Hüso'ya sinirli bir surat ifadesiyle baktı. "İşe burnunu sokma." diyordu ifadesi. Hüso peşlerinden gitti. Teyzesi, Asiye'nin poposuna bir şaplak atıp kolundan hızla çekti.
-Sana saçma sapan konuşma demedim mi? Bu ikinci sefer oluyor ha! Benim yanımda dediğin yetmiyormuş gibi bir de elin delisine mi anlatıyorsun bu yalanlarını. Abisi kılıklı. Küçük orospu!
Bir de kolundan hızla geri çekip yanağına tokat attı. Asiye yürümekte zorlanıyordu.
Hüso odasına döndü. Bu işi çözse çözse, kendisi çözebilirdi. Ve bu sefer tamamen yalnızdı. Aynı zamanda öyle güç ve şiddet kullanarak asla çözemezdi bunu. Böyle bir şeyin yapılmasına asla gönlü el vermiyordu, düşündükçe içi gidiyordu. Gecenin gelmesini bekleyecek ve polis çağıracaktı. Bu köy Beş Büyük Ordu'ya bağlıydı.
Gece olmuştu. Ömer'i suç üstü yakalayabilecekti bugün. Telefonu olmadığı için hanın dışındaki telefon klübesinden polis çağıracaktı. "Üzgünüm, Asiye. Sırrını birilerine anlatacağım." Hüso polisi çağırdı. Polis geldi. Bir kadın ve bir erkek polis. Hüso onlara evi gösterdi. Erkek olan konuştu.
-Ömer bey'in evi mi? ... Evet mi? Hakkınızda ihbar var. ... Çocuk istismarı.
Ömer polisleri içeri aldı. Yüzündeki gülümsemesini asla bozmuyordu.
-Biz mutlu bir aileyiz. Kim bizi ihbar ettiyse yanlışlıkla ihbar etmiş olmalı.
Polis ciddi bakışlarla Ömer'in kelime seçimini tekrardan düşündü. "Kim, ihbar ettiyse..." Yani ihbar edildiğini düşünüyor olabilir. Ömer konuşmaya devam etti.
-Asiye şu an teyzesiyle yatıyor.
-Tamam. Üzerinde inceleme yapacağız. Şiddet izleri var mı yok mu kontrol edeceğiz.
Ömer gülümseyerek kabul etti. Kadın polis, teyzesinin kabulüyle içeri girip Asiye'yi kontrol etti. Sonra dışarı çıktı.
-Görünürde bir şey yok. Bir de kendisine soralım.
Asiye bozulmuş gibiydi. "Hüso abiye güvenmiştim. Sırrımı kimseye söylemeyeceğini söylemişti. Ama polislere anlatmış." Polisler, Asiye'yi dışarı çıkardılar. Hüso konuşulanları duyabilecek bir yerdeydi. Polis konuştu.
-Asiye, şu an kimse bizi duyamıyor. Birisi bir şey yapıyorsa söyle.
Asiye gülümsedi.
-Hiçbir şey yok. Ben gayet mutluyum.
Polisler birbirlerine baktılar. Sonra kıza geri döndüler.
-Peki ya istediğin bir şey var mı?
-Yok. İyiyim.
Polisler özür dileyip oradan uzaklaştılar. Hüso hiç görünmemeye çalışıyordu. İşlerin böyle olacağını biliyordu. Bu yüzden onun ihbar ettiği bilinirse kötü olurdu. Gerçi artık ihbar edenin o olduğu barizdi. Büyük ihtimalle bu Ömer denilen esnaf bu köyün toplamından daha zekiydi. Hatta Hüso'nun zekasıyla bile baş edebiliyordu şu an. Fakat Hüso kafasına takmıştı bunu. Kesinlikle bu yarışta Ömer'i geçecekti. Bu bir güç yarışı değildi. Zekaların savaşıydı. Hüso bu yarışı kazanacak mıydı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...