Hüso yatağa yatmıştı. Düşünceleri onun uyumasına izin vermiyordu. Fakat şu an en çok istediği şey uyumaktı. Ağzının kuruduğunu farketti. Yanındaki bir bardak suyu içmek için doğruldu. Tanıdık bir ses geldi.
-Yatakta oturacak yer var. Gelin.
Hüso 2, Hüso'nun tıpkısı gibi gözüken başka bir Hüso'ydu. Hüso'nun diğer parçasıydı. Hüso'nun bacaklarını aşıp yatağa oturdu ve sırtını duvara yasladı. Karanlık Hüso da yanındaydı. O da Hüso'nun aynısı olsa da adı gibi karanlık görünüyordu. Gözleri, saçları siyahtı ve yüzü oldukça renksizdi. Hüso'nun rezil halinden zevk aldığı yüzündeki gülümsemesinden belli oluyordu. O da Hüso 2'nin yanına oturdu. Bir de yanlarında Çocuk Hüso vardı. O hareketsizdi. Yerde ölü gibi yatıyordu. Hüso'nun eski haliydi o. Aşk da onlarla gelmişti. O Hüso'nun karşışında duruyordu. Ellerini bağlamıştı. Hüso'ya benzeyen tozpembe saçlı ve mavi gözlü bir adamdı. Alnına düşen iki perçem kalp gibi şekil almıştı. Hüso'nun hissettiği aşktı o. Hüso'ya baktı.
-Benim pek bir işim kalmadı artık. Konuşmayacağım.
Koskoca bir seksenlik adam bir anda bir metreden az uzun ufak bir çocuğa dönüştü. Yatağın ayak ucundaki sandalyeye oturdu. Gözlerini kapadı. Hüso, Hüso 2'nin gözlerinin içine baktı.
-Seni dinledim, bak ne oldu.
Hüso 2'nin pişmanlığı gözlerinden okunuyordu. Hüso'nun yüzüne bakamayacak durumdaydı.
-Nerde durmasını bilmeliydik. Hatanın ne olduğunu anladın mı?
Hüso'nun gözünden bir damla yaş aktı.
-Evet!
Aniden yerde yatan Çocuk Hüso'nun yanına çöktü. Onu omuzlarından tuttu.
-Özür dilerim, sana yaptıklarım için. Uyan lütfen. Uyan!
Karanlık Hüso bir kahkaha attı.
-İş işten geçti artık. Hiçbir şeyiniz kalmadı. Büyük ihtimalle geri de kazanamazsınız.
Hüso, Çocuk Hüso'nun göğsündeki boşluğu gördü. Sonra o da kahkaha attı.
-Ağlanacak halime gülüyorum. Kendime bu eziyeti yapmamalıydım.
Hüso tekrardan şansını denemek için Çocuk Hüso'nun yanına yaklaştı.
-Geri dönmeyeceksin, değil mi? Sana o kadar kötü laf ettim. Şimdi hatırladım da, kötü kalpli biri değildin sen, o kadar kötü değildin. Bu maceraya sen çıktın, ben değil. Ben sadece maceranı bozdum. Sen zevk alırdın, ben görev olarak gördüm her şeyi. Sen kötü bir şey olduğunda sorunu çözmekten zevk alırdın, ben stres yaptım. Sen kendine dürüst olmazdın belki ama başkalarına karşı dürüsttün, ben inatla inandığım yalanı başkalarına gösterdim. Ben yalanım, sen doğrusun. Sen insansın. Ben kırık bir maskeyim. Ben içimdeki şeytanım. Onu yenmek senin görevindi. Şimdi sen yoksun, ben kaldım. Hikayemin kötü adamıyım ben. Hoşçakal, eski ben. Bir şekilde kendimi bulacağım. Her şeye baştan başlıyorum artık. Geçmişim yok, kimsem yok. Tek başımayım.
Hüso yatağa geri oturdu. Çocuk Hüso yavaşça toza dönüşüp yok oldu. Hüso umutsuzluğa kapıldı. Gözleri gecenin karanlığında bir hortlak gibi dehşetle bakıyordu. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlayınca gözlerini kapadı ve sessizce ağlamaya başladı. Hüso 2 elini Hüso'nun omzuna koydu.
-Hayır. Hiçbir şeyinin kalmadığı doğru değil.
Karanlık Hüso, Hüso 2'nin sözünü kesti.
-Ne diyeceksin, "Biz seninleyiz." mi diyeceksin? Biz yokuz unuttun mu.
Hüso 2 kafasını iki yana salladı.
-Ağabeyin var, İbo ve diğer arkadaşları var. Sen güçlü bir adamsın, aynı zamanda. Amacın da var. Hala hiçbir şeyin kalmamış değil.
Karanlık Hüso da Hüso'yu umutlandırmaya başladı.
-Takma kafana, böyle daha iyi oldu. Böyle gerginlik içinde yaşayacak mıydın? Onlarsız da yaşarsın. Dünya büyük. Hem hatırlasana, onların yanında hep gerginlik çıkardı. Fikir ayrılığına çok sık düşerdiniz.
Hüso 2 de artık umudu kesmişti eski arkadaşlarından.
-Bu dünya büyük. Belki seni görmeye gelirler tekrardan. Gelmezlerse de takma kafana.
Hüso nedense daha iyi hissetmişti. Karanlık Hüso hala Hüso'ya acıyarak bakıyordu.
-Hem sen onlara o kadar da kötü bir şey yapmadın. Pişman olacak bir şey yok.
Hüso bunun doğru olmadığını düşünüyordu. Birden içinden bir ses ona seslendi. Bu Sato'ydu.
-Bu doğru değil. Tam sana saygı duymaya başlamışken sen gittin kendini resmen öldürdün. Hiç bu kadar adi olduğunu görmemiştim, yanında bulunduğum iki senede. Böcek Hüso. Her zaman böcektin. Şimdi en böcek halindesin. "Kendin ol" diye klişe bir laf vardır. Söyleyen iyi demiş. Senden pek hoşlanmıyorum artık. Rahatsız edici birine dönüştün.
Hüso daha kötü olmuştu şimdi. Fakat bunları söyleyen cidden Sato muydu yoksa Hüso'nun hayal ürünü müydü, bilemeyiz. İki türlü de Hüso'yu üzecekti. Sato'nun onunla hiç konuşmaması mı, yoksa uzun bir aradan sonra bunları demesi mi, hangisi daha acıydı? Hüso 2 onu umutlandırmaya devam etti.
-Kendine biraz zaman ver, o sırada Çocuk Hüso geri gelecektir.
Karanlık Hüso devam etti.
-Kimseyi darlamanın lüzumu yok. Sabırlı ol. Hem kafana da takma, unut onları.
Hüso tam iyi hissedecekken eski arkadaşlarının yüzleri tekrardan aklına geldi. Leo her seferinde onu Nao'dan uzak tutmaya çalışmıştı. Onun yaptıklarını saf kıskançlık olarak görmüştü fakat o doğru olanı yapıyordu. Yuki de o dönemde bilmeden de olsa Hüso'nun durumunu daha da beter edecek şekilde davranmıştı. Fakat bu yolla da olsa, sonuç iyiydi. Orada daha fazla barınamazdı. Her şey Hüso'nun iyiliği için planlanmış gibiydi, fakat bu söz konusu değildi. Arkadaşları onun bu değişik halini tanımıyorlardı. Yanında rahat olamıyorlardı. Ona karşı savaş açıp yanlarından kovmuşlardı. Büyük ihtimalle eski Çocuk Hüso'yu hatırlayıp onu özlemiyorlardı bile. Çünkü o birkaç ay önce ölmüştü. O yoksa da Hüso yoktu. Artık Zula isimli karavan Hüso'suz yola çıkacaktı. Hüso tavana baktı. Güldü, ağlanacak haline. Hüso 2 ve diğer Hüsolar gitmişti. Hüso göğsündeki yaraya baktı. İyileşmek üzereydi. Arkadaşlarından geriye bu yara kalacaktı, bir pişmanlık kalacaktı. Çoğu şey az da olsa arkadaşlarını hatırlatacaktı. Fakat bu onu artık strese sokmayacaktı. Bir daha fallı sakız çiğnemeyecektı sanırsa. Ucube gibi gezmeyecekti artık. Hüso bu kez mutlu olmaktan korkmamıştı. Geçen seferlerde ne zaman mutlu olacak olsa, ne zaman umut etse bir şey öğrenip daha beter oluyordu. Fakat bu sefer umut edecek bir durum yoktu, kötüleşecek bir durum yoktu, Karanlık Hüso da bunu anlatmaya çalışıyordu hep. Bazen insan yaşamak için içindeki karanlığı da dinlemeliydi. Her zaman en iyisini olduğunu düşündüğün şeyi istemek, hayırlısının olmasını engelleyebilirdi. Hüso yıkımın ardından tekrar başa dönmüştü. Geçmişten kırıntılar vardı bu sefer. 0'dan başlamıştı. Ama boş bir sıfır değildi. Hüso pişmanlıklarını bir anlığına unutup uykuya daldı. Bir sonraki planı neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...