Bölüm FE1: Sihir Gösterisi

1 0 0
                                    

İnsanlar darbuka sesinin etrafında toplanmıştı. Hüso ve Zen de çarşıdaki kalabalığın en yoğun olduğu yere geldiler. Yaklaştıkça hava iyice ısınıyordu. Zen'in aksine Hüso'nun içinde aşırı yoğun bir merak duygusu oluşmuştu. İnsanları neredeyse rahatsız edecek bir şekilde ısının merkezine yaklaştı. Sonra oracıkta büyülendi, gözleri açık kaldı. Alevler kendilerine en çok yakışan dans eşini bulmuşlardı. İnce kolunu havaya kaldırdı alevlerin dans eşi. Alevler eşlik etmeye devam etti. Bembeyaz parmaklar kafasındaki şapkaya gitti. Şapka yüzünü kapadı. Kırmızı dudakların oluşturduğu gülümseme bir anlığına bozuldu. Kulaklara şarkı gibi gelen sen yükseldi.
-Millet, saçınıza sakalınıza iyi bakın. Alevler sizinle dans edecek.
Herkes şaşkınlıkla baktı. Alevleri dans ettiren kız bir kez etrafında döndü. Alevler de onunla birlikte döndüler. İnce parmaklarının arasında mor bir gül vardı bu sefer. Gülün dikeni narin ellerini kanatmıştı. Ama alevler yaraları iyileştirdi. Gülü yakıp yapraklarını havadan yağdırdılar. Kız, yavaşça havadan yere süzülen mor yapraklarla aynı hızda parmağını dudaklarına götürdü. Yerde oturmuş darbukasını çalan çocuk durdu. Sonra pazar yerinde ürününü satan tüccarlar sustu. En sonunda uzaktaki kuşlar şarkılarına ara verdiler. Yapraklar havada donmuş gibiydi. Daha çok zaman durmuş gibiydi. O istese hemen akacaktı. Öyle oldu. Yapraklar birden dayanamayıp tutuştular. Alevler asilce insanların arasında dans ettiler. Fakat birinin yanına yaklaşmıyorlardı. Sanki ondan korkuyordu ateş. Kız farketmesine rağmen bu sefer de elini kahkülüne götürdü. Alevler ele hücum ettiler. Elini çektiğinde mor gül oradaydı. Darbuka mutlulukla tekrardan çalmaya başladı. Kız elini göğsüne götürdü, hafifçe eğilip selam verdi. Selam verirken ateşlerin yanaşmadığı genç adamı süzdü göz ucuyla. Herkesi mutlu etmişti bu gösteri. Kimse ateşten korkamıştı. Belki onların yerine başkaları korkuyordu çünkü. İnsanlar gösteriyi beğendikleri için ona sepetlerce meyveler, sebzeler, şerbetler ve peynirler sundular. Kız da onlara teşekkürlerini etti. Kalabalığın tekrar işine dönmesi uzun sürmedi yine de. Yerde oturan oğlan darbukasını aldı ve tedirgin bir yüzle çantasına yerleştirdi. Sonra kıza döndü.
-Abla neden bunu yaptın, ya yansaydı insanlar.
Ablasının yüzünde yaptığı delice şeyin farkında olduğunu bildiğini gösteren ve "Bak bir şey olmadı, herkes mutlu." diyen bir gülümseme belirdi. Sonra önüne döndü.
-Onu boşver. Birisi gösterimi bozdu.
Kız, sanki ilk defa güzel bir şey görmüş gibi saşkınlıkla bakan Hüso'nun yanına yöneldi. Zen bunun farkında değildi.
-Hüso, hadi oğlum gelsene. Bekleme burada.
Fakat Hüso şu an yanında top patlatsalar bu büyünün etkisinden çıkamazdı. Kız çok arkadaş canlısı bir şekilde yaklaştı.
-Sen misin, gösterimi bozan?
Kızın gülümsemesi, sorunun daha çok "Haniymiş benim gösterimi bozan." gibi anlaşılmasını sağlıyordu. Hüso yaptığının farkına varmıştı. Sesi titremişti.
-E, ee-
-Haha, biliyordum sensin!
Kızın gözlerindeki merak alevleniyordu.
-Söyle, nasıl bozdun? Söyle!
Hüso kızdan uzaklaşmaya çalıştı. Çok yakındı. Artık hiçbir kıza eskiden olduğu kadar yaklaşamıyordu, o olaylardan sonra. Kız üzgünce baktı.
-Anlatmayacaksın demek.
Sonra kardeşine döndü.
-Hadi Bobo, gel gidelim. Aldın mı her şeyi?
Çocuk bütün sepetleri sırtlanmış zor yürüyordu.
-Of. Evet, ablacığım. Gidelim.
Kız mutlulukla pazar yerinin çıkışına kadar ilerledi.
-Gidelim gidelim.
-Abla, üstünü nerede değiştireceksin? Bizimkiler seni bu elbiseyle görmesin.
Kız seke seke gidiyorken olduğu yerde durdu. Sonra arkasına döndü.
-Biraz daha böyle kalayım.
Yavaşça yürümeye devam etti.
-Şehir çok güzel, değil mi Bobo? Bak şuradan ev alacağım, ikimiz yaşayacağız.
Ablasının hayaline ortak olmasa da o böyle şeyler söylediğinde hep onu onaylardı.
-Tamam abla. Alırsın.
-Evet.
Kız arada arkasına bakıyordu. "Garip, neden peşimden gelmedi? Alev kelebeklerini nasıl kendinden uzaklaştırdı merak etmiştim halbuki." diye düşündü. Biraz daha ilerledikten sonra durdu.
-Of!
Hemen Hüso'ya geri koştu. Kararlılıkla onun kolundan tuttu. Aynı vakitte Zen de onu çekiştiriyordu. Ama Zen'in gücü ona direnç bile oluşturmamıştı.
-Gel de anlat nasıl bozduğunu gösterimi.
Hüso karşılık veremeyecek kadar bitkin hissediyordu kendini. Kız onu çekiştirirken siyah saçlarını kulağının arkasına attı. Hüso  gösterinin değil de bu alevlerle dans eden kızın büyüsü altında kaldığını fark edince kendine gelmişti. Bu olmamalıydı, Hüso. Bir de Zen'in yanından uzaklaştırılmıştı artık. Zen de onların peşinden koşmak zorunda kalmıştı. Kız ve Hüso pazar yerinden çıkmışlardı. Ordan sonra şehrin çıkışı ve yaylalar vardı. Kız, Hüso'yu şehrin çıkışından uzaklaştırdı.
-Bobo, hadi nerede kaldın?
Ter içinde kalmıştı çocuk.
-Tamam, geldim.
Zen de peşlerinden geldi.
-Yav ne kadar merak ettin, bunu. Kimse sana bütün o numaraları nasıl yapıyorsun diye soruyor mu?
Kız, Zen'i hiç iplemeden Hüso'ya döndü.
-Burası güvenli. Burada anlatabilirsin.
Hüso yapacak bir şeyin olmadığının farkına varıp elini kıza uzattı. Kız merakla Hüso'nun eline bakıyordu.
-Evet evet, ne yapayım eline?
Hüso elini birden tutuşturdu. İlk önce sarı alevler yükseldi. Sonra turunculaştı, daha sonra kıpkırmızı oldular. En sonunda mavi olup söndüler. Kız, Hüso'dan daha da fazla büyülenmişti. Heyecandan bir çığlık attı.
-Bobo, Bobo!!! Berman, kardeşim. Bak sana hep anlattığım prensim geldi!
Berman daha da şaşkındı.
-Alevlerin, Alevlerin Prensi!
Kız mutlulukla havaya sıçradı.
-Evet!
Hüso ve Zen iyice şaşkınlaşmıştı. Kız elini göğsüne götürdü.
-Ben Elise, sihirbaz.
Hüso bir anda prens ilan edilmişti...

Battland Maceraları Vol. 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin