Bölüm xxx10: Yokoluş

0 0 0
                                    

Eren ve Selene de bütün güçlerini topladılar. İkisinin en güçlü saldırısı daha çok küçüklerken buldukları bir saldırıydı. Birbirlerini en iyi şekilde destekleyebilecekleri saldırıydı bu. Ve uyguladıkları yer yok oluyordu. Çünkü Zodiac'ın Lanetleri'ni kullanıyorlardı. Selene'nin laneti onun gözlerini gören herkesi öldürüyordu. Eren'in laneti de onun tüm enerjisini çevreye salıp etrafı onun enerji deposuna çeviriyordu, istediği zaman istediği yerden (lanetin sınırları içersinde) enerji kullanabiliyordu. Eren ilk önce altın yıldırımlarla hedefe ağır hasar veriyor, sonra da Selene onu tamamen hissizleştiriyor ve güçsüzleştiriyordu. En sonunda Eren'in enerjisi Selene'nin laneti tarafından yok ediliyordu. İşte bu saldırıyı, en güçlü saldırılarını yapacaklardı. Ersoy Bey kılıcı savurur savurmaz başladılar. Selene'nin göz beyazları siyah oldu, gözleri kırmızı oldu. Eren'in de bedeni iyice zayıfladı, kıyafeti gitti, yerine ince bir kefen geldi. Saçları da altın sarısı oldu ve anlına döküldü. Artık hazırdılar. Eren bağırdı.
-İkimiz bir olunca neler yapabiliriz hayal bile edemezsin! Biz gökyüzünü yırtarız, ölümü yok ederiz yaratılışı kurtarmak için!! Selene, üç dediğimde.
Selene evet olarak başını salladı.
-Bir, iki, üç!!!
Hep bir ağızdan bağırdılar!
-ZODIAC ERASER!!!!
Ersoy Bey'in altından altın sarısı yıldırımların arasından ışığı yok eden, uzayın derinliklerinden bile daha karanlık, simsiyah cisimler çıktı. Ersoy Bey'in kılıcından çıkan ışın bu siyah cisimler tarafından emiliyordu. Bu da Eren'in Zodiac lanetinin güçlendirilmiş bir özelliği sayesinde oluyordu. Ersoy Bey ayaklarının altındaki birazdan onu öldürecek görüntüye dehşetle baktı.
-Olamaz!
Bir anda büyük, siyah renkli bir patlama oldu. Patlamanın üstünde değişik bir kafası olan insansı bir silüet belirdi. Bu Zodiac Thirtheen: The True Zodiac'ın silüetiydi. Kim olduğunu daha bilmiyorsunuz ama yakında öğreneceksiniz.

Ersoy Bey'in altıncı ölümü gerçekleşiyordu. Kanlar içinde kalan ellerine baktı.
-"Olamaz" mı?
Ersoy Bey gülümsedi. Sonra da kahkahasına engel olamadı.
-Sonuna kadar bunu istememiş miydim ki, ölmeyi? Çılgın çocuklar! Onlarla ne yapsam kendimi kaptırıyorum. Başından beri ne planladıysa oldu.
Ersoy Bey'in belinin altı çoktan yok olmuştu.
-Senin istediğin oldu, Eren. Kabul ediyorum...
Ersoy Bey, önündeki beyaz ışığa baktı. Gülümsüyordu ama salya sümük göz yaşlarına boğulmuştu.
-Yaşadığım her şey de kötü değilmiş desene! Hahahaha! Onunla geçirdiğim zamanlar, güçlenmeye çabaladığım zamanlar, ikinci yaşamımda ailemle geçirdiğim zamanlar, o lisede kantinci olduğum zamanlar... Hepsi, hepsi çok değerlilerdi!! Şimdi onların değerini geç de olsa anladım!!! Ahmak, ahmak!!
Ersoy Bey bu kadar gürültünün içinde gırtlağının son gücünü kullanıyormuşcasına bağırdı. Sanki Eren'e sesi ulaşacaktı da!
-Eren!! Teşekkür ederim, hepinize!! Shisha'ya, Vincent'e, Sonata'ya, Selene'ye, İllium'a!! Hepinize teşekkür ederim!
Sanki Eren onun sesini duymuştu ve cevap vermişti "Rica ederim." diye. Ama gerçek mi bilinmez. Ersoy Bey tamamen yok olmadan önce düşündü.
-Acaba şimdi hepten mi öldüm, yoksa son ve gerçek ölümüm için geri gelecek miyim? Ah, ne farkeder...
Ersoy Bey'in ruhu gülümsedi mi bilemeyiz fakat bir şeyden eminiz, eğer bedeni olsaydı bunu söylerken kesinlikle gülümserdi.
-Bu onun sorunu. Gerçek benin.
Etraf yatışmıştı. Eren ve Selene birbirlerinden destek alarak yürüyebiliyorlardı. Ersoy Bey'in az önce bulunduğu yerde geniş, beş metre derinliğinde bir çukur oluşmuştu. Oraya gittiler. Eren beyaz bir papatya bıraktı yere.  Sonra Selene'ye yüzünü yaklaştırdı. Alınlarını birleştirdiler.
-Selene, artık gidebilirsin.
-Sen, sen ne yapacaksın?
-Son bir işim kaldı. Hadi git.
Selene, Eren'in ne işi olduğunu anlamıştı. Heyecanla ona karşı çıktı.
-Olmaz! Ya sana bir şey olursa?!
Eren ilk önce anlamamış gibi baktı. Sonra güldü.
-Yav dua etmek de mi tehlikeli?
Selene sakinleşmişti. Ama hala üzgün bakıyordu.
-İyi.
Selene, Eren'in mavı yıldırımlarının yardımıyla üsse geri dönmüştü. Üsse gelince kimseye son olandan bahsetmedi. Eren'in bu kadar iyi rol yapabildiğine şaşırmıyordu artık.
-Yalancı.
Ona olan güveni sarsılmazdı. Bu yüzden onun yanlız kalmasına göz yummuştu.

Eren yerde otururken bir ses yükseldi.
-Yok olması gereken bu dünya aslında. Kötülükleri bu dünya doğuruyor. İnsanlar doğuruyor. Bu kadar insan olmasa kimse birbirine zarar vermezdi. Hayır, bu yanlış. İnsanlar kendini tutamaz. Bir tek insan olsa, bu sefer de kendine zarar verirdi düşünceleriyle. Yanlız olduğunu düşünür isyan ederdi. Suçu tanrıya atardı. Sonra esas suçun kendinde olduğunu düşünür mutsuz olurdu. Ama bilmiyor ki tek suçlu olan bu dünyayı bir yok etse ne sıkıntı kalacak ne yanlızlık... İşte ben, geri geldim! Bu sefer her kötülüğün anası bu dünyayı yok edeceğim.
Eren güldü.
-Seni bekliyordum.
Bu ses de kimindi?

Battland Maceraları Vol. 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin