-Ben ölmek istiyorum.
-Neler diyorsun, aptal!
Hüso dehşetle karşısında böyle şeyler söyleyen küçük kıza bakıyordu. Kız devam etti.
-Annem ölmeden önce demişti, çocuklar ölünce cennete gider diye. Ben annemin yanına gitmek istiyorum!
Hüso kendini toparlayıp sakin durmaya çalışıyordu.
-Saçmalama. Yok öyle bir şey. Ya annen cennette değilse? Ya cennete gitmek için çocukken ölürsen sayılmıyorsa? Hem böyle yapmak kolaya kaçmak olmaz mı? Bunu cidden yapmak istiyor musun?
-Olsun. Cennete gitmesem de olur. Hem cehennemde sadece yanıyorsun. Ben burda yakılmaktan daha kötü hissediyorum.
Hüso'nun içi param parça oluyordu fakat zorla gülümsemeyi başarmıştı. Eliyle Asiye'nin gözyaşlarını sildi.
-Öyle şeyler deme. Hem bak daha çok gençsin. Daha yaşamadın bile.
Asiye boş bakışlarla baktı bir süre.
-Evet, daha yaşamadım. Belki annemler yaşarken yaşamışımdır. Belki onlarla ölmüşümdür ama tanrı cennete mi cehenneme mi gideceğime karar veremediği için beni burada bırakmıştır. Söylesene Hüso abi, yaşamak güzel bir şey mi?
Hüso'nun midesi bulanmaya başlamıştı artık. Küçücük kıza bunları nasıl söyletirlerdi. Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı zaten, onları engellemeye çalışmıyordu bile. Hem öfke hem hüznü aynı anda hissediyordu. Hiç kaotik değil.
-Evet. Tabiki de güzel. Dünya güzel bir yer. Gerçekten. Arkadaşlar güzel şeyler. Çok farklı yerler var. Büyümek çok güzel. Büyüdükten sonra geriye bakıp geçmişteki halinle dalga geçmek çok güzel. Küçükken kendini parçalayarak yapmaya çalıştığın fakat bir türlü yapamadığın şeyleri ileride bir çırpıda yapabilmeye başlamak çok güzel. Gerçekten. Şimdi kendine gel. Seni kurtaracağım. Yoksa kurtarılmayı ret mi edeceksin? Tamam o zaman, seni öldüreceğim, yakılmanın ne kadar kötü olduğunu göreceksin.
Hüso elini Asiye'nin yüzüne doğrulttu. Yüzünü kapatacak kadar büyüktü. Asiye küçük elleriyle Hüso'nun elini alıp yanağına götürdü.
-Kurtar beni.
-Sana bir haberim de var. Sevmediğini söyledin, fakat onu çok sevdiğini biliyorum. Ağabeyin geldi.
Asiye sevinçle çığlık attı. Bu andan sonra gözlerinden akan yaşlar mutluluk gözyaşlarıydı.
-Hüso abi, biliyordum. Sen bir meleksin, değil mi? Annem melekler kendilerini insan olarak gösterirler derdi. Bu sefer sözünü tut.
Hüso cevap vermedi. Asiye ona sarıldı.
Asiye'yle birlikte İsmail'in odasına gittiler. Birbirlerini görünce çok sevinmişlerdi. Asiye hemen konuşmaya başladı, Hüso bunun olacağını hiç beklemiyordu.
-Abi, abi, enişte bana kötü şeyler yapıyor, her gece.
Bunu duyan İsmail'in elleri titremeye başlamıştı.
-N-nasıl yani?
Asiye anlatmaya başlamıştı fakat, İsmail onu susturdu. Sonra sıkıca kardeşine sarıldı.
-Üzülme Asiye. Seni sonsuza dek kurtaracağım bundan.
"Hepsi benim yüzümden. Bana olan nefretini bu masum kızdan çıkarıyor. Ona bırakıp gittim bir de. Okumak da neymiş?!! Köy yansın sadece kardeşim kurtulsun. Hiç umrumda değil. Keşke okumaya gitmeseydim!" İsmail kendini kaybetmişti. Bağıra çağıra odayı dağıtmaya başladı.
-Öldüreceğim onu, öldüreceğim!! İntikamını alacağım!!! Ulan Ömer, ölümlerden ölüm beğen! Namusumuzu temizleyeceğim!!!
Hüso, İsmail'e bir yumruk attı. Kolayca yere düşmüştü. Asiye korkudan çığlık çığlığa ağlamaya başlamıştı. Hüso öfkeyle İsmail'e bağırdı.
-Ne dediğinin farkında mısın sen?! Okumak cidden yaramamış, nasıl sözler bunlar?! Kardeşini korumak istemiyor musun? Sen sadece intikam almak istiyorsun!
Hüso bakışlarını başka yere kaçırdı ve sakince konuşmaya devam etti.
-İntikam, hiçbir işe yaramıyor.
İsmail yattığı yerden bağırarak cevap verdi.
-Okumanın adı batsın!!! Adı batsın!! Okumasaydım, kardeşimin yanında olsaydım bunlar olmazdı! Sen ne anlarsın hem, yabancının tekisin! Daha iki gündür buradasın, bizi tanıyormuş gibi davranma!! Aynısı senin çok sevdiğin birine yapılsa durabilir miydin böyle?!
Hüso öfkelenmişti. İsmail'in üstüne çıkıp bir yumruk daha attı.
-Duramazdım, evet! Evet lan, duramazdım!! Şerefsiz, ne yapıyorsan yap!
Asiye iki gencin yanına koştu.
-Yapmayın, yapmayın!
İsmail, Asiye'ye bağırdı.
-Sus!! Konuşma artık. Şimdi gidip bu işe bir son vereceğim.
Hüso'yu iki ayağıyla tekmeleyerek cama doğru itti. Hüso hiç direnmemişti. Nede olsa artık çok hissiz hissediyordu. Cama sırtını çarpıp onu kırdı. Göz ucuyla aşağı baktı. Köy halkı aşağıda toplanmıştı bile. Gözlerini kapattı. Ağlamaya başladı. "Nao, kurtar beni. Yanıma gel. Yanımda olsan her şeyi yapabilirdim." Saçmalık. Hüso'nun aklı çok karışıktı şu an. Hatta köy halkının elindeki taşları göremeyecek kadar karışıktı. Sonuç olarak İsmail'in, Ömer'in işaretiyle köy halkı tarafından taşlanmasını izlemişti. Zavallı yaşamının son anına kadar Ömer'i öldürmeye çalışmıştı fakat tırnağıyla bir çizik bile atamadan öldürülmüştü. "İnsanlar iyi şeyleri haketmezler. Aydınlanarak ölmek bu olsa gerek. Kardeşime de ne olduğu hiç umrumda değil artık. AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!! Hadi sakin durarak kurtar onu. Kurtar, kurtar, kurtar, kurtar, kurtar, kurtar, kurtar!!! Cehennemde yanayım, bunların iyiliğini düşünmek en büyük günahım!"
O gün tüm köy halkı Asiye'den gerçekleri gizlemeye çalıştılar. Gece olmuştu. Hüso uzaktan Ömer'in evini izliyordu. Ömer, Asiye'nin yanındaki arkadaşına bir şeyler diyordu.
-Sen de bu gece bizimle kal, Esma. Asiye, malum, biliyorsun. Mutlu olur.
Asiye, daha küçük yaşta insanların gülümsemesinin altındaki kötü niyeti anlayabilecek seviyeye gelmişti. Hemen heyecanla Esma'nın gelmesini engellemeye çalıştı. Fakat başarılı olamadı. Teyzesi evden çıkıp Asiye'ye kızdı.
-Ayıp ayıp. Böyle mi öğrettim sana ben? Sonra kızımı misafir kabul etmedin diyecekler, alemin diline düşeceğiz!
Hüso ne yapacağını şaşırmıştı artık. Bir gün daha gecikecekti. Hatta bir kişi daha Ömer'in kurbanı olmuştu. Hüso artık bunu kabullenemiyordu. Ömer'in işine başladığını anladığı an bas bas bağırıp tüm köy halkını uyandırmaya çalıştı. Işıklar açılmıştı. Fakat insanlar onun ne dediğini dinlemeden uğultu çıkardılar.
-Ne diyor bu deli yine?
Ve bir tüfek sesi duyuldu. Yaylada uyuyan kuşların hepsi uyanıp kaçtılar. Hüso hemen sürünerek kör bir noktaya kaçtı. Işıklar kapanana kadar da yerinden oynamadı. Hüso'ya neler olmuştu böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...