Bölüm ES2: Ay Işığının Aydınlattığı Gece

2 0 0
                                    

Ay ışığı göğüslerini aydınlattı. Dudakları daha bir pembe gelmişti Hüso'nun gözlerine. Elise iyice yaklaştı, sıcak nefesini hissedebiliyordu artık. Hüso onu daha da yakınına çekti. İkisinin de istediği olacaktı. Teni süt gibiydi, ay ışığı onun her yerine yakışıyordu. Elise, Hüso'nun gölgesi altına girdi. Ay ışığı saçlarına ve yüzüne ulaşıyordu artık. İlk önce elleri birleşti. Parmakları diğerinin parmak aralarından geçti. Hüso şu ana kadar gördüğü en güzel anı izledi, durdu. Beyaz elin ince parmakları yanağına dokunuyordu. Boşta kalan el de yavaşça ay ışığının aydınlattığı saçlara gitti, başını okşadı, pamuk gibi yumuşak. Pembe dudaklar gülümsedi. Devam edebilirdi, Hüso. İnce parmaklar onun yanağından ayrıldı, Hüso'nun kolunu tuttu, bugün kirlenen o kolu. Tüm kıvrımlarını hissetti, damarlarından geçen kanını duydu. Mavi gözlerini yumdu, tuttuğu kolu iyice sıkmaya başladı. Hüso, onun hızlanan nefesini hissetti. Yüreği kaburgalarını kıracak gibi çarpıyordu. Elise, Hüso'yu kendine çekti, dudakları da birleşmişti en sonunda. Uzun bir süre ikisi de daha önce hiç yaşamadıklarını yaşadılar. Sonunda başladıkları duruma geri dönmüşlerdi. Aynı anda nefes alıp verişleri, sonradan da devam etmişti. Hüso, Elise'i arkadan sarmaladı. Devam etmek isteyerek elini Elise'in bacaklarına doğru götürdü ama Elise'in beyaz parmakları onu tutmuştu zarifçe. Onun elini kendi kıpkırmızı yanağına götürdü. Hüso anlamıştı, daha fazlasını alamazdı. Ama sorun değildi, onu tüm gece böyle sarmak ona yetecekti. Ayın yerini güneş alana kadar sarıldılar birbirlerine. Aynı güzel rüyayı gördüler, aynı güzel güne uyandılar. Aşık bülbüller Hüso ve Elise'in şarkısını söyleyerek gözlerini açtırttılar.
....
Bu günü hiçbir şey bozamazdı artık. Bu küçük klübeyi, yuva saydıkları, temiz temiz yaptılar. Sonra kirlerinden kurtulmak için yakındaki akarsuya gittiler. Adem ve Havva'nın cennet bahçelerinde, bedenlerinden utanmadıkları gibi onlar da anadan doğma gittiler akarsuya. Burada birbirlerini temizlediler, sarıldılar birbirlerine. Prens, Elise'in ayakları çamur olmasın diye onu kucağında bile taşıdı. Onu köyden kaçırdığı gün aklına geldi Elise'in. O gün de Hüso'nun, prensin, kucağındaydı. Aynı bu günki gibi boynuna sarılmıştı. Yuvalarına geri girdiler. Hüso, Elise'i yatağa bıraktı. Dalgalı saçları ıslaktı, tüm vücudunun üstünde ufak damlalar vardı. Hüso'nun da görüntüsü pek farklı değildi. İkisi de tekrar tekrar birbirlerine düşmüşlerdi şimdi. Elise eliyle ağzını kapattı. Hüso ölmek üzereydi artık, şah damarındaki ağrıyı hissetti, boynunu kaşıdı. Elini yavaşça karşısındaki tanrıça görünümlü varlığa götürdü. Tanrıça onu daha çok kendine çekti. Onun nefesini kulağında hissetti. Hüso'nun kalp atışları bu sefer tüm klübede yankılanmıştı. Anlından akan ter damlaları su damlalarına karışıyordu. Yutkundu. Elise onun kulağına fısıldadı.
-Ayakların hala çamurlu, prensim. Yatak kirlenecek.
Hüso yavaşça sakinleşmişti.
-Ah, haklısın.
Elise gülümsedi.
....
Giyinip kahvaltı hazırlamaya başladılar. Neyseki Elise yanında hem temiz kıyafet hem de bozulmayacak yemekler getirmişti. Hüso uzun zamandır bu kadar mutlu olmamıştı, hatta ilk defa bu kadar mutlu olmuştu sanırsa. Bu duygular yüzüne de yansımıştı. Elise için de aynısı geçerliydi ama o bugünün onun en mutlu günü olduğundan emindi. Hüso'yu dün kurtarmıştı hatta. İmkansızı başarmıştı. Pişen yemeği izlerken Hüso'nun koluna sarıldı, başını omzuna koydu.
-Hüso...
Dün gece seslendiği gibi seslendi ona tekrar. Prensi olarak değil de, sevgilisi olarak seslendi ona. Hüso'nun gözlerinden yaşlar indi. Yine çok düşünecekti. "Ben bunu hakediyor muyum? Daha dün o insanları öldürdüm. Bazılarına bunu yapmasam da şimdi bu kadar mutlu olabilirdim. Bu kadar temiz bir kız şu an kana bulanmış bir kola sarılıyor. Hiç mi düşünmüyor, belki o öldürdüğüm adamları da bekleyen eşi ve çocukları olduğunu." Elise başını kaldırdı. Huzursuzluğu hissetmişti. Hüso'nun yüzüne baktı, gülümsedi.
-Hüso, artık her şey güzel. Merak etme, ben yanındayım.
Evet, Elise onun acısını paylaşmaya daha ilk günden hazırdı. Hüso da ona gülümsedi.
-Hatamı geri ödemek istiyorum.
Elise tekrar sarıldı.
-Sana yardım edeceğim, Hüso. Hatta, hepimiz sana yardım edeceğiz.
-Ah.
Hüso kıkırdamaya başladı, sonra güldü.
-Hiçbirimiz tek başımıza yaşayamayız. Biliyor musun, Elise, seni tanımadan önce bana ne oldu?
Elise mavi gözlerini kaldırdı.
-Biliyorum. Ama senden de dinlemek istiyorum.
Hüso'ya daha sıkı sarıldı. Hüso gülümsedi.
-Ben özümü kaybettiğimde, arkadaşlarım beni terk ettiler. Ve ben kendi fikirlerimi ve duygularımı paylaşacak başka "Ben"ler yarattım. Şimdi onlara ihtiyacım yok. Çünkü bu sefer ne kendimi ne de arkadaşlarımı kendimden uzaklaştıracağım. Seni ilk gördüğümden beri kendimi daha çok sevmeye başladım. E-Elise... sana... aşığım.
Elise kıpkırmızı oldu, bunu biliyordu ama duymak zor gelmişti.
-Ben de sana... Beni hiç bırakma, olur mu?
-Tabii ki.
....
-Bu gece de burada kalalım, Elise. Bir gece daha sarılıp uyuyalım. Sonra zepline dönüp arkadaşlarımızı çağırırız.
-Olur.
Elise ve Hüso'nun mutlulukları yarışırdı. Hüso öldürdüğü adamların yükünü taşımaya kolayca devam edebilecekti. Ne zaman gerçekten kararlı olsa, yanında Elise vardı. Yine bütün gece sarılıp yattılar. Bu gece ay ışığı Elise'in güzel saçlarından başka güzel bir şeyi daha aydınlatmıştı, klübenin önünde bir tabela "Elise ve Hüso'nun Evi" diyordu...

Battland Maceraları Vol. 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin