Bölüm xx7: Yıldızların Şarkısı

0 0 0
                                    

Leo mağaraya giren gün ışığıyla uyanmıştı. Kim bilir kaç gündür uyuyordu, sabah olmuştu kutupta. Kocaayak'ı katlettikten sonra olanları hayal meyal hatırlıyordu. Işık'ın yüzünü hatırlıyordu. Islak bezler ve sıcak suyun vücuduna değince verdiği hissi hatırlıyordu. Işık'ın elinin yumuşaklığını hatırlıyordu. Yataktan kalktı. Her yeri sargı bezleriyle sarılmıştı. Burası Işık'ın evi olmalıydı. Yatak ve halı vardı bulunduğu odada. Işık dışarda bir sandalyede oturuyordu. Arkası dönüktü. Leo'nun kalktığını duymuştu fakat bir şey dememişti. Elini kaldırıp yanağına değen saçı kulağının arkasına attı. Leo ona yaklaştı. Ona dokunacaktı. Ama cesaretini toplayamadı. Ona teşekkür edecekti. Ama cesaretini toplayamadı. Artık ölmek üzereymiş gibi hissetmiyordu. Sanki üzerinden bir lanet kalkmıştı. Leo oraya geliş amacını hatırladı. Sonradan Işık'a hiçbir şey demeden ordan uzaklaştı. Bu sefer uzaklaşırken arkasına bakıp onu gözlemedi. Ama aklına kazımıştı: Yıldızların şarkısını bu kız için çalmıştı ve onu tekrar bulacaktı. Bu evrene verdiği bir sözdü. Kardeşini kurtaracak, arkadaşlarını mutlu edecek ve sonra da mutlu olma hakkını elde edecekti, buraya geri dönüp onu alacaktı. Kesinlikle bunu yapacaktı. Işık o uzaklaşırken onu izledi. Dalgalanan saçlarının yerine, elmas gibi parlayan bir damla yaş dikkatleri üzerine çekmişti. Küçük elmas kara düştü ve tüm renkleri yansıttı. Umut denilen kaotik duyguyu yansıtan renklerdi bunlar. Çünkü artık insanları öldüren lanet yoktu. Leo kurtarmıştı Işık'ı. Yüzündeki ifade bir sırdı, yıldızların arasında kalmıştı. Belki söylerdi Leo'ya bu sırrını. Ayrılık zamanı geldi. Artık hikaye devam etmeliydi. Hüso ve arkadaşları Nao'nun yerini bulabilecekler miydi?

Battland Maceraları Vol. 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin