Bölüm I4: Tek

0 0 0
                                    

Hüso mektubu internet üzerinden, mesaj olarak ulaştırmayı başarmıştı. Cevap beklentisi yoktu. Mektupta yazdıkları onu artık dört ay önce yaşananlar için pişman olmaması gerektiğine ikna etmişti. İlk başlarda ona İbo tarafından tavsiye edilmiş bir teknik vardı. Temiz Zihin tekniği.
-Beyin her zaman çıkar düşünür, Hüso. Oldukça bencil bir organ olduğundan çıkarı için ruhunu ve özünü dinlemekten vazgeçebilir bile. O olaylara her zaman mantıksal açıdan bakar. Bu Temiz Zihin tekniği ile beynini terbiye edebilirsin. Teknik çok basit, hiç düşünme. Haha! Evet. Böylece ruhun, yani gerçekte olduğun kişi, vicdanın senin için düşünecek. Özünü geri çağırmanın en iyi yoludur...
Hiç düşünmemek, bir aydır bu tekniği kullanmıyordu. Çünkü yavaş yavaş beyni ile ruhu arasındaki denge sağlanmıştı. İbo zeplini güzel bir ormana indirdi. Bir uçurumun etrafındaki ormanda bir şelale de vardı. Hüso oraya düşünmemeye gidecekti. İbo'ya haber verip oraya gitti.
Birkaç dakika hiçbir şey düşünmemeyi başardı. Beyni gerçekten onu dinliyordu, ta ki birinin varlığını hissedene kadar. Hafif rüzgar, saçlarını sertleştiren soğuk su ve ormanın sessizliği... Hissettiği varlığın havası bunlardan farklı değildi. Fakat yanında bir de gençliğin coşkusu, azim ve tutkuyu getirmişti. Gençti ama olgundu, azimliydi ama hırslı değildi, tutkuluydu ama vurdumduymaz değildi. Ormanın dengesini sağlayan varlık değildi. Kesinlikle daha büyük bir oluşun dengesini sağlamaya gelmişti. Fırtınaları durdurmazdı onlarla eserdi. Şelalenin altında su olurdu. Böyle bir varlık arkasındaydı. Dönüp bakacakken bu sefer de içindeki varlık ortaya çıktı. Bu varlık, az önce anlatılanın güzel kaosunu yok edip renksiz bir düzen yaratmaya çalışan varlıktı. Uzun zamandır dinlenilmeyen, sakinleşmiş fakat buna dayanamayan, öfkeli bir canavardı. Hüso gülümsedi. Daha doğrusu kontrol artık Karanlık Hüso'nun elindeydi.
-Geldin demek. Beni yok etmeye geldin. Çocuk Hüso!
Arkasındaki Çocuk Hüso'ydu. Çocuk Hüso fakat artık çocuk sıfatı ona yakışmazdı. Çünkü hem Hüso'dan, hem de Karanlık Hüso'dan daha olgundu. Gözlerindeki ciddiyet ve kararlılık o kadar yoğundu ki onun gözlerine bakmak insanı ağırlaştırırdı. Kaosun filmindeki durgun bir sahne gibiydi. Ne her an patlayacak bir bomba gibiydi, ne de asla patlamayacak bir bomba gibiydi. Onun gözleri insan idrakını aşan hem patlamış hem de patlamamış bir bomba gibiydi. Fırtınalar koparacaktı, yanardağlar patlatacaktı fakat asla yıkıcı olmayacaktı. O gözler doğanın işleyişini yansıtıyordu. Kuşlar uçup gidiyor, yerine başka kuşlar geliyordu. Uzayda ölen bir yıldız, genç yıldızlara hortlayarak onları yutuyordu, o gözlerin içinde. O gözler Karanlık Hüso'yu huzura mı kavuşturacaktı?
-Ah evet, al beni! Hiçliğe götür. Yok olayım.
Yeni Hüso dudaklarını kıpırdattı. Üzerinde yaşam olacak bir adayı oluşturan tektonik plakalar gibi açılan dudakları Karanlık Hüso'nun hiç de duymak istemeyeceği bir şey söyledi. Karanlık Hüso kara alevlerle yaktı kendini.
-Olamaz, benim yok olmam gerek!! Senin tarafından kabul edilmek, bu olamaz! Senin merhametine ihtiyacım yok.
Şelaledeki suların yerini kara alevler aldı. Bulutlar ise dönüştü. Yerdeki taşlar korlaştı. Fakat bu korlar göz alıcı bir şekilde parlamıyor aksine etrafından ışık çalıyordu. Karanlık Hüso kara alevlerle yakmaya çalıştı onu. Yeni Hüso gözlerini kapattı. Sanki zaman durmuştu. Gülümsedi. Gözlerini açtığında ormanı karamsarlaştıran karanlık alevlerin yerini yaşam veren beyaz alevler almıştı. Karanlık Hüso'nun yok olma arzusuyla atıp Yeni Hüso'nun göğsünü deşen yumruğu kara alevlerle yanıyordu sadece. Yeni Hüso bembeyaz parlayan elini, yüzünde gülümsemesiyle, kaldırdı ve Karanlık Hüso'yu boğazından kavradı. Karanlık Hüso ağzında duman bitene kadar kükredi, kara alevler püskürttü. Yeni Hüso tekrardan dudaklarını kıpırdattı.
-Seninle ben biriz. Ayrı gidemeyiz. Hüso. Taklit yapmayı bırak. Bu karanlık maskeni at, gerçek yüzünü göster.
Karanlık Hüso'nun saçları ve gözlerindeki karaltı gitmişti, yüzüne renk gelmişti. Saçlarının kumrallığı, gözlerinin kahverengiliği belli olmuştu. Gözlerinden yaşlar aktı.
-Seni reddettiğim için özür dilerim.
Yeni Hüso tekrar gülümsedi. Güneş gibi parlıyordu gözleri, ama unutulmamalıdır ki güneş yakından gözleri kamaştırır. Hüso'nun da gözleri kamaşmıştı. Bir anlığına güneşle yeryüzü yer değiştirdi. Yeryüzü geri geldiğinde ortada bir Hüso vardı, tek Hüso vardı. Geleceğe giden yolda geçmişi ona eşlik edecekti. Çünkü geçmiş ve gelecek, şimdiki zamanda tekti. Hüso gibi.

Battland Maceraları Vol. 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin