"Babamın dediğine göre başkentteler. Bunların hepsini annemi kurtarmak için yapıyoruz. Ah, dalmışım!"
-Abla neredesin?
Sidartra oturduğu banktan kalktı. Başkentin ortasında, binaların arasında koskoca, doğal, yeşil bir park vardı. Kagura ile buraya gelmişlerdi. Sidartra'nın babası Mahmut, Kagura'yı ona emanet etmişti. Sidartra da gözünü ondan bir seferliğine ayırdığında kaybolmuştu. Kagura'nın enerjisini hissetmeye çalıştı, ama o gerçek bir insan olmadığı için enerjisi hissedilmiyordu. Gücünü kullansa hemen hissederdi fakat bu da büyük bir sorun olurdu. Çünkü Kagura'nın ne yapacağı belli olmazdı. Toplumdaki ahlak kuralları onda yoktu çünkü. Nasıl akıl sağlığı yerinde olan bir insan bir böcek onu rahatsız ettiğine onu öldürebiliyorsa, Kagura da onu rahatsız eden bir insanı aynı şekilde öldürebiliyordu. Sidartra bir anda deliye döndü.
-Bu olamaz, abla! Hemen buraya gel!!
Nefes nefese kaldı.
-Sakin, sakin. Boş Zihin, Boş Zihin...
Sidartra bir anda sakinleşmişti. Kendisini rüzgara bırakmış bir yaprak gibi. Sanki içine farklı biri girmişti. Yüzündeki o ifade de kaybolmuştu. Kalbi dakikada on kez atıyordu. İşte bu Boş Zihin. Bu dünyada az biraz kişinin bildiği bir teknik. Sidartra sakin ve sessizce Kagura'yı aramaya koyuldu.
.......
Kagura henüz kaybolduğunun bilincinde değildi. Bir çocuk gibi dikkat çekmeye çalışarak yürüyordu. O kalın, tüylü kuyruğunu döndüre döndüre geziyordu etrafta. Arada elbisesini düzeltiyor, herkesin görmesini istiyordu. Yukatasının üstüne bol bir haori de almışlardı aylar önce. Kolları o kadar boldu ki ellerini aşağı saldığında dizlerinin altına kadar geliyordu.
.......
Daha az önce Hüso'nun içinden çıkıp hastanenin camından aşağı atlamıştı Sato. Koskoca şehirde herkesin dikkatini çekmişti. Altında sadece bir hastane kıyafeti vardı, üstü de çıplaktı ayakları da. Belalı olduğu her yerinden belliydi. Gözleri de sarı sarı parladığı için daha korkunç bir hava katıyordu ona. Böylesi iyiydi ona göre. Kimse ona yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Sato büyük bir park gördü ve oraya gitti. Parkta bir bankın üstünde gözlüklü, güzel bir kız oturuyordu. Temiz kıyafetler giyinmiş, elindeki taze meyve suyunu içiyordu rahat rahat. Sato da kızı görünce onun yanına yöneldi. Göründüğü kadar safsa hemen Sato'dan kaçmalıydı, bir çeşit sapıksa eğer onunla konuşmaya başlardı. Sato şansını denemek için kızın yanına oturacaktı. Kız ona ilgi göstermese bile ondan kaçmasını izlemek ona iyi gelecekti. Ve oturdu. Kollarını açıp bankın kenarına koydu. Bacak bacak üstüne attı. Kız, Sato oturur oturmaz bir tedirgin olmuştu. Bir süre hiç hareket etmedi. Sato'nun tımarhaneden kaçmış olduğunu düşünüyordu. Sato onun yüzünden kaçtığını düşünmesin diye biraz daha yerinde oturdu kız, sonra kalktı. Sato sırıta sırıta tedirgin olduğu her halinden belli olan kıza baktı.
-Evet, Sato gelince herkes kaçar.
Kız utanarak tepki verdi.
-H-hayır. B-ben...
Kız hızlıca yürüyerek kaçtı, ne diyeceğini bilememişti. Neden onun başına gelmişti ki bu herkesin arasında? Ve tam o anda daha kötüsü oldu. Az önce sevinçle yürüyen Kagura'ya çarpmıştı! Elindeki meyve suyu da haorisine döküldü üstüne üstlük. Kagura'nın öfkesi yüzünden okunuyordu. Sato olanları merakla izlemeye başladı. Yerden kalkan gözlüklü kız çok mahcup olmuştu. Hemen özür dilemeye başladı, üzerindeki elbise çok pahalı olmalıydı. Kagura gülümsedi.
-Olsun, kaza olabilir böyle. Bir dahakine daha dikkatli olursun.
Kız bir anda rahatlar gibi olmuştu. Fakat tam o sırada beyaz, küçük bir el onun başından tuttu ve şiddetle yere yapıştırdı. Gözlüğü de kırılmıştı ve yüzüne birkaç ufak cam parçası batmıştı. Kagura gülümsemeye devam ediyordu.
-Ah, özür dilerim. Tekrar kaza oldu. Olur böyle.
Sonra kızın sırtına basarak yoluna devam etti. Kıza geri dönüp tekrar özür diledi Kagura.
-Yine oldu. Gerçekten özür dilerim.
Kagura'nın uzun zamandır güzel kızlara karşı gizli bir öfkesi vardı. Sato oturduğu yerden çok eğlenmişti.
-Vay deli karı!
Hemen yerinden kalktı. İlk olarak gözlüklü kıza yardıma gitti. Çünkü etrafta az önceki olayları gören herkesin içini bir korku salmıştı, kimse oraya yanaşmak istemiyordu. Sato ağlayan kızı yerden kaldırdı. Kız bağırmaya başladı.
-Yeter! Neden benim başıma geliyor bunların hepsi?! Bırak beni, hiçbirinizin yardımına ihtiyacım yok!
Sato kızı bir anda yere bıraktı. Kız kalçalarının üstüne düşünce daha şiddetli ağlamaya başladı. Hemen çantasından telefonunu alıp, ambulansı değil, polisi aradı. Sato oradan topukladı.
-Oo, sıkıntı oldu bu. Sato kaçar.
Kagura'nın peşinden gitmekte kararlıydı. Bu şehirde ona yüz verebilecek tek kız oydu çünkü. Kagura'yı parkın sonuna kadar takip etti, polisler gelene kadar.
-Hey, deli karı! Bana bak. Polisler seni almaya geldi.
Sato'nun sesini duyan Kagura arkasını döndü. Cidden iki polis arabasının içinden dört tane polis çıkmıştı. Polislerden biri Kagura ve Sato'ya bağırdı.
-Ellerinizi kaldırıp olduğunuz yerde kalın, hiç kımıldamayın!
Sonra yanındaki polise döndü.
-Siz kelepçeleyin şunları. Bizimle karakola geliyorlar.
Sato ellerini kaldırdı.
-Pekala.
Kagura'nın bu sefer de bir delilik yapacağından emindi. Merakla onu izlemeye başladı. Kagura ellerini kaldırmadı.
-Siz polisler olmalısınız. Mahmut sizden bahsetmişti.
Sato birden şaşırdı.
-Mahmut?
Şimdi anlamıştı Kagura'nın Mahmut'un yeni ekibinden biri olduğunu. Kagura'nın da Sato'nun da yanına bir polis geldi. İkisini de tam kelepçeliyeceklerken Kagura'nın önündeki polis beş parçaya ayrıldı. Sato bunu görünce önündeki polisi kendi mavi alevleriyle yakıp şiddetli bir tekme vurdu karnına. Polis bir anda gözden kaybolacak kadar uzaklara uçtu! Sato'nun mavi alevleri insanın vücudunun hasar görmemesini sağlıyordu. O alevlerle yakılan biri hala acı çekiyor ama asla yaralanıp ölmüyordu. Bu Sato'nun insanlara rahatlıkla işkence edebilmesini sağlıyordu. Sato polisi öldürmeden kurtulmuş olsa bile Kagura diğer polisleri ve polis arabalarını da onlarca parçaya bölmüştü. Uzaklardaki Sidartra da Kagura'yı hissetmişti ve hemen onların yanına yöneldi. Sato, onun enerjisini hissetmişti, kanlar içinde kalmış Kagura'yı aldı ve hızla uzaklara uçtu. Bu sayede Sidartra sadece Kagura'nın enerjisinin yayıldığı yeri biliyordu. Onu bulamayacaktı. Yine de sakinliğini korudu.
-Abla, beni zor durumda bırakıyorsun yine. Sato... Onun peşinden gideceksin demek ki.
Sidartra, Kagura'yı bırakma kararı aldı. Hüso'nun ekibinden birisiyle gitmişti çünkü. Buraya gelme amaçları da buydu zaten. Peki ya Sato ve Kagura nereye kaçacaklardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
MaceraBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...