Hüso, İbo'ya olanları anlatana kadar imsak vakti gelmişti bile.
-Çıkma vaktim geldi, İbo.
-Geleyim mi ben de?
-Yok.
İbo kafasıyla onayladı. Hüso sessizce evden çıktı. Köyden biraz uzaklaştığında yel değirmeni görünür olmuştu. Gerçekten yel değirmeni gecenin en parlak cismiydi. Hüso tarlanın içinden dakikalarca yürüdü ve Elise'in köylüne ulaştı. Birkaç dakika daha geçti ve evinin önüne geldi. Elise pencereden bakıyordu. Siyah elbisesini giymiş, şapkasını eline almıştı. Hüso'yu görünce camdan atladı. Hüso elinden tutup ona yardım etti. Cam Elise'in arkasından kapanmıştı.
-Teşekkürler, prensim.
Hüso ses çıkarmak istemedi. Başıyla rica etti. Yine geldikleri yoldan geri döndüler. Kimseyi uyandırmamayı başarmışlardı. Hüso gözlerini ateşlerin prensesi Ignis'in ateş büyüsüyle yakıp renklendirmişti. Bu sayede en ufak enerji dalgalanmasını görebiliyordu. Elise, Hüso'nun gözlerine dikkatle bakıyordu. Lanetli eve ulaşmışlardı. İbo onları kapıda karşıladı.
-Hoşgeldiniz. Ben İbo, Hüso'nun arkadaşıyım.
-Ben de Elise. Sihirbaz Elise.
Üçü içeri geçtiler. Yume ve Zen'i de içeride görünce Hüso şaşırmıştı. Elise sevindi.
-Bunlar da diğer arkadaşların mı?
Yume bir tabaktan kurabiye yiyordu. Gülümseyip el salladı. İbo. Yume ve Zen'i tanıttı. Elise, Zen'e ciddi bir bakış atıp İbo'ya döndü.
-Sem'i hiç görmedim daha önce.
Zen sinirlenmişti.
-Ne demek görmedim. Zen adım, Zen.
İbo kısık sesle kahkaha attı. Hüso yere oturdu.
-Neden köyden kaçmak istiyorsun?
Elise kendinden emin bir şekilde yere oturup anlatmaya başladı. Önce eline iki tane kurabiye aldı.
-Bu köy halkı hiç bir şeyden anlamıyor. Akıllarındaki tek şey yaşamak. Bizde herkes tarımcı olmaya uğraşır. Kimse buğday toplayıp ekmek yapmaktan başka bir şey bilmez. O yel değirmeninin laneti işte. Onu bir yıksak bu köy ne yapacağını şaşırır, ölür.
İbo duvara yaslanmış dinliyordu. Elise'e cevap verdi.
-Yel değirmenine savaş mı açacaksın? Don Kişot gibi.
-Hayır. Ben kaçmaktan yanayım. Ama biliyorsunuz ki ben bir sihirbazım. Öyle kolay yoldan kaçamam. Zaten köyde adım çıktı. Kentteki gösterilerimden birini köyden biri görmüş.
Elise susup gözlerini kapattı. İbo ağzını açınca onu da susturdu. Dudakları titremeye başladı. Sonra kıkırdadı.
-O sihirli gözlerinle bir etrafa bakabilir misin, Hüso.
Hüso kaşlarını çattı. Sorgulamadan denileni yaptı. Elise'in hala gözleri kapalıydı. Kısık sesle konuştu.
-Nerede o?
Hüso şaşkınlıkla duvarı gösterdi. Elise şapkasına uzandı. İçindeki cepten küçücük bir kibrit çıkardı. Kibrit ince parmaklarının arasında bile görünmez oluyordu. Kibriti başparmağının tırnağına sürerek yaktı. Pencerenin aralığından kibriti bıraktı. Hüso, Elise'e dikkatle bakıyordu.
-Ne?
Birden klübenin etrafı alev almıştı. Elise şapkasını kafasına taktı. Klübedeki insanlar şaşkınlıkla olanları izliyordu. Elise yavaşça kapıya doğru yürümeye başladı.
-Bu lanetli klübenin...
Kapıyı açtı ve arkasını döndü. Gözleri alevlerin ışığıyla parlıyordu. Saçları da alev gibi dalgalamaya başladı. Dudaklarını kıpırdattı.
-Cadısı benim.
Elise dışarı çıktı. İbo bağırdı.
-Hüso!
Hüso, Elise'in peşinden dışarı koşacaktı ki kapı da yandı. Hüso bu alevi güçleriyle hiç yorulmadan söndürebilirdi. Fakat bunun Elise'in bir uyarısı olduğunu anladı. Gözlerini tekrar alevlendirdi. Dışarıdaki alevleri ve enerjileri görebiliyordu. İbo sordu.
-Hüso, neler görüyorsun?
-O yaşlı adam!
Elise ve o evin lanetli olduğunu söyleyen yaşlı adamın konuşması duyuluyordu. Yaşlı adamın eline artık gerçek bir cadının varlığının kanıtı geçtiği için heyecanlı ve mutluydu.
-Ohoho, haklıymışız.
Elise kendinden emin bir şekilde alevlerin içinden seslendi.
-Evet. Cadınız bendim. Yeldeğirmenini görüyor musun?
Yaşlı adam korkuyla yel değirmeninin olduğu yöne baktı. Kızıldı. O ay ışığıyla bembeyaz parlayan değirmenin rengi, artık alevlerin rengini almıştı.
-Bu nasıl olur, cadı, değirmenimizi nasıl yakarsın.
Elise sırıttı.
-Merak etme, bu sadece bir uyarı.
Elise aniden kaşlarını çattı. Şapkasını çıkardı. İçinden üç tane alev topu çıktı. Alev topları yaşlı adamın etrafında dans etti.
-Ben varım. Cadı var. Gerçeklerden korkun.
Yaşlı adam korkudan yere düşmüştü. Alev topları havaya karıştı ve kayboldular. Elise onun üstüne yürüdü. Parmağını şıklattı. Etrafındaki alevler öfkelendi.
-İyi dinle, hizmetkar. İki gün içerisinde değirmeniniz tamamen yanıp kül olacak. Onu lanetledim.
Dedi yavaşça. Yaşlı adam kendini toparladı ve düzgünce soru soracak soğukkanlılığı buldu.
-Neden bunu yaparsın? Biz sana ne yaptık? Para mı istiyorsun?
-Hayır. Özgürlük istiyorum. Herkes için. Anlamıyor musunuz, o yel değirmeni bizi kendine bağlamış, onun için yaşıyoruz. O olmasa bir hiçiz. Bu köyün iyiliği için. Hamur yapmaktan başka bir iş bulun. Çünkü iki gün içinde ekmek tekneniz yanıp kül olacak.
Elise kaşlarını çattı.
-Bana inanmıyor musun?
Tekrar parmaklarını çıtlattı. Sönmek üzere olan alevler son bir kez daha şiddetlendi. Ve sonra Elise'in klübeye girmesiyle söndü. Az önce olanlar hiç olmamış gibi Yume'nin yanına oturdu ve kurabiyeleri yemeye başladı. Yume'nin yüzünden huzursuzluğu okunuyordu.
-Neden bunu yapmak istiyorsun?
-Aman be, çok büyüttünüz. Bu benim en büyük gösterim olacak dedim ya.
Zen sinirlenmişti.
-Demedin öyle bir şey.
Elise arkasındaki Zen'e bakmak için geriye doğru sırt üstü yattı. Ağzında daha henüz ısırmadığı kurabiyesi vardı.
-Tabii ki. Hehe.
-Hehe yapma öyle.
Elise tekrar kıkırdayarak doğruldu. Bütün kurabiyeyi ağzına tıktı.
-Öh... (Yuttu.) Bu arada, prensim, beni yakmaya geliyorlar. Onları durdurur musunuz acaba?
Hüso'nun merakı yüzündeki ciddi ifadeyi bozmuyordu. Dışarıda gerçekten de iki iri yapılı adam ellerinde meşaleyle buraya hücum ediyorlardı. Hüso kolaylıkla onların meşalelerinin alevlerini söndürdü.
-Elise, ben olmasam bu adamları nasıl engelleyecektin.
-Planımın bir parçasısın zaten. Hem onu o zaman düşünürdüm. Benim için endişelenmeyin, prensim.
-Hm.
Hüso başıyla onayladı.
.......
Dışarıdaki sesler kesilmişti. İbo mutluydu, kolunu Zen'in omzuna attı.
-Biraz mutlu olsana. Bu macera çok özel olacak.
-Evet, o yüzden bu işi desteklemiyorum işte. Bu kız delirmiş.
Hüso'nun aklına Elise'in kardeşi ve annesi geldi.
-Merak etme, Hüso. Annem de bana karşı gelecektir zaten. Bizim köyde şimdi herkes uyanıktır. Bizim evi arıyorlardır. Muska ve iksirleri görünce tamamen tüm köy öğrenecek.
İbo heyecanla sordu.
-Gerçek iksirler mi?
-Hayır hayır, sahteler.
Yume ilk önce düşüncelere daldı. Sonra İbo'nun ne kadar mutlu olduğunu gördü.
-Sana güveneceğim, İbo.
Gülümsedi. İbo arkadaşlarını rahatlatmaya çalıştı.
-Bir sorun çıkmaz, merak etmeyin. Biz neler hallettik.
Yume aslında Elise'in doğru kararı verip vermediğine kafa yoruyordu. Ama Elise o kadar hazırlıklı gözüküyordu ki. Kurabiyeleri daha yiyemeyecek durumdaydı.
-Bu arada, acil yardıma ihtiyacım var. Muhtarın kitaplığındaki en kalın kitaba ihtiyacım var. Şu an muhtar bizim evin yakınlarında olmalı. Kim gidip o kitabı alır.
Hüso düşündü. Çok zor olmayacağını düşündü. Tam kabul edecekti ama Zen ondan erken davrandı.
-Ben. Ben alırım. Madem hepimiz senin gösterine ortak olduk, görevlerimizi yapacağız.
Elise sevinçle dans etti.
-Yaşasın, Zemzem!
-Zen adım, Zen.
.......
Elise kitabı ve yerini tarif etti. Zen dakikalar içinde onu alıp getirecekti. İbo, Yume'nin bacaklarına yatmış uyumak üzereydi. Hüso onların halini görünce bir huzursuz hissetti. İbo ve Yume'nin asla ayrılmamaları için içinden dua etti. Ona olanların bu dostlarına olmasını istemiyordu. Elise o sırada zevkle az önceki gösteriyi nasıl yaptığını anlatıyordu.
-O kibritleri tırnağımın içine koydum. Sonra parmak şıklatırken başparmağımın tırnağına sürerek yaktım onları. Neyse ki yere tamamen kül olmadan düşüyorlar. Yere de dünden yanıcı otlar dizmiştim. Gelince onları şarapla ıslattım.
Hüso ona alev toplarını hatırlattı.
-Onlar sanki canlı gibilerdi. Nasıl yapıyorsun onları.
-Evet, iyi ki sordun. Onlar da bu yöreye özel ateş böcekleri. Yumurtalarını toplayıp şapkamın içine koyuyorum. Larvaları o kadar küçükler ki, bir avuca bir sürü sığıyor. Onlar korktuklarında havada dalgalana dalgalana uçarlar. Aynı anda yüzlercesini havaya attığımda ışıkları birleşip tam ateş gibi oluyorlar. O kadar gerçekçi ki insanlar ısındıklarını söylerler kentte. Uçarken insanlara çarpmıyorlar. Bazen etrafında dönüyorlar. Sonra havada dağılıp ışıklarını söndürüyorlar. Değirmenin etrafına da yumurtalardan sürdüm. O ışık larvaların ışığıydı. Hesaplayınca tam bu saate denk getirdim. Büyüdüklerinde ışıklarını kullanamıyor bu tür. Aynı zamanda köyün dışındaki bir mağaraya yumurtluyorlar. O yüzden köydeki kimse bunların varlığını bilmiyor. Harika değil mi?
Hüso başını salladı.
.......
Zen kitabı yakalanmadan getirmeyi başarmıştı. Elise klübenin tozlu çekmecesinden daha önce hazırladığı mürekkebi ve tüyü çıkardı.
-Şimdi, tam şuraya bir not eklememiz lazım. Kitaptaki diğer notlar gibi cümlenin üstüne. El yazısını taklit edebilmem için biraz zamana ihtiyacım var.
Son cümleyi duyar duymaz hemen doğruldu İbo.
-Şansa bakın! Dün rüyamda insanların el yazılarını kopyalabildiğimi gördüm.
-Nasıl, nasıl?
-Sen bilmiyorsun. Ben rüyamda gördüğüm bir özelliğimi bir sonraki uykuma kadar kullanabiliyorum.
Elise sevinçle çığlık attı. Hemen kitaba ne yazacağını söyledi. Herkes bu sersem kızın dediklerini dinleyince korkmaya başlamıştı, fakat artık iş işten geçmişti. Ona yardım etmek için motive olmaya çalıştılar. Zen kitabı kitaplığa geri bırakmak için yola çıktı. Bu sefer Elise de eve dönecekti. Kimsenin korumasına ihtiyacı olmadığını belirtti fakat Hüso ona hissettirmeden onu takip etti. Gerçekten birçok kişi Elise'in evinin önünde toplanmıştı. Annesi ağlıyordu. İnsanlar öfkeliydi.
-Cadı, cadı! Bırak bizi! Öl, geber!
Elise gözlerini kocaman açtı.
-Evinize dönün!
Köylüler korkup kaçtılar. Muhtar kaldı bir tek.
-Bağrımızda yılan beslemişiz.
-Muhtar, zaman kaybetmeden lanetimi çözme yolu bul. Yoksa yanacak, ona göre.
Muhtar aklına gelen fikirle heyecanlandı. "Evet, o büyü kitabı. Bu kız değirmen büyüleri kitabına bakmış olmalı."
-Merak etmeyin. Köyümüzü kurtaracağım.
Muhtar kararlılıkla evine döndü. Elise de planının tıkır tıkır işlemesine sevindi. Annesinin gözyaşlarına aldırmadan içeri girdi. Elise'in gösterisi nasıl olacaktı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AventuraBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...