Bölüm y5: Okumuş

0 0 0
                                    

Hüso o gece de hiçbir ilerleme gösteremeden odasına gitmişti. Sabah kalktığında köyün girişine, yani Ömer'in tezgahının bulunduğu yere gidip Ömer'i izlemeye başladı. Dikkatle izliyordu. Ömer farkındaydı. "Kudur. Hüso. Bir yabancı benim işime burnunu sokmamalı."
Bir iki saat geçmiş olmalıydı. Uzaklardan biri geliyordu. Pardösülü genç bir adam. Saçları geriye taranmıştı. Bakımlı görünüyordu, köydeki çoğu insanın aksine. Genç adam yaklaştı, yaklaştı. Ömer ciddiyetle onun gelişini izledi, sessiz. Genç adam tezgaha iyice yaklaşınca durdu.
-hafif bir rüzgar-
Pardösüsü rüzgarda dalgalandı. İki adam birbirlerine, Hüso da bu iki adama bakıyordu. Genç adam konuştu.
-Ne o enişte, insanları kandırmaya devam mı?
-... Size nasıl yardımcı olabilirim?
Hüso dikkatli izlemeye devam etti. Genç adam gözlerini kapatıp bir oh çekti. Sonra tezgahtan büyük taşlı bir bileklik aldı. Göz seviyesine kadar kaldırdı.
-Bu taş, ne işe yarıyor bu taş? Sırt ağrısına mı iyi geliyor, kanseri mi önlüyor, yoksa...
Kaşlarını çatıp baktı.
-Yoksa evi cinlerden mi koruyor?
Ömer öfkelenmişti. Hışımla yerinden kalkıp bilekliği onun elinden çekti. Taşlar yere düştü. Yuvarlandılar. Ömer bağırarak konuşmaya başladı.
-Şeytanlara çalıştığın yetmiyormuş gibi bir de işimi mi baltalayacaksın ha, şerefsiz!?!
Genç adam gözlerini kocaman açtı.
-Şeytanlar mı?! Okumaya gittim ben be!! Hem dediklerinin doğru olmadığını en iyi sen biliyorsun!
Haklıydı. Ömer de bunu biliyordu.
-Sessizlik!! Hemen nereden geldiysen oraya geri dön! Küçük Asiye'ye görünme!
-Buraya Asiye için geldim. Ve onu almaya hakkım var.
-Bunu bir de kendisine sorsana! Senden nasıl nefret ediyor bilemezsin.
Genç adam bir an durdu. "Gerçek olamaz. Üçkağıtçı herif. Her zaman böyleydin."
-Artık para kazanıyorum. Öğretmen oldum. Evet, bu köyden çıkıp öğretmen oldum. İlerde de buraya geri dönüp okul açacağım. Burda okul bile yok. Asiye de okuyacak. Yaz tatili şu an. Burada kalabilirim.
Ömer eliyle yüzünü kapadı. Sanki çirkef sırıtışını saklamaya çalışıyordu.
-Burada kalabilirim? Hahah, umarım kalabilirsin. Benim evimde sana yer yok ama, İsmail.
İsmail bir şeyler olduğunu anlamıştı. Köye girdi. İnsanlar ona Hüso'ya davrandıkları gibi davranıyorlardı. Dışlıyorlardı, hem de Hüso'dan daha fazla. İsmail dehşete düşmüştü. Hüso neler olduğunu İsmail'den önce anlamıştı. Onun yanına yürüdü. Omzuna dokundu.
-Neler olduğunu biliyorum. Sana anlatacağım. Hana gel benimle, oda tut.
İsmail öfkeyle Hüso'ya baktı.
-Bu işte senin parmağın var değil mi?! Yabancı.
Hüso kaşlarını çattı.
-Eğitim yaramamış sana herhalde. Bu durumu gören herkes bunun onun işi olduğunu anlardı.
İsmail suçluluk duygusuyla omzunu geri çekti.
-Anlat. O zaman.
Hana gittiler. İsmail de oda tuttu. Orada da pek hoş karşılanmamıştı. Hatta bıraksalar ona taş atacakmış gibiydi köy halkı. Hüso ve İsmail odada oturdular. Hüso anlatmaya başladı.
-İki gündür buradayım ve Ömer'in buradaki herkesi kolayca kandırabileceğini anladım. Zaten bana da senden bahsetti, ruhunu şeytana satmış biri olarak. Büyük ihtimalle okumanı istemiyordu, ya da...
Hüso pencereden dışarı baktı. Saçını düzeltti. Evet, ya da'ydı doğru olan. Bunu biliyordu. Fakat şimdilik kendisine saklayacaktı.
-Ya da başka bir şey var.
İsmail karşısındaki garip yabancıya iyice bir göz gezdirdi.
-Asla ilki olamaz. Ben okumaya gidince çok sevinmişti. Pek iyi anlaşamazdık zaten. Ona yaptığı işi farklı şekilde yapabileceğinden bahsederdim, o da sinirlenirdi. Köy halkı onu sever, onun için ölürler bile. Çünkü o hem onlara yardım eder hem de bir şekilde kendini onlara bağımlı eder. Mesela bu hancı.
İşaret parmağını masaya vurdu.
-Ona müşteri getiriyor ve üstüne de para alıyor. Fakat az bir para. Hancı her gün o miktarı çöpe atsa hiçbir şey kaybetmez.
Ellerini sandalyenin oturma yerinin arkasına koydu ve geriye doğru yaslandı. Sonra da tavan baktı.
-Biliyor musun, Hüso, daha tanışalı on dakika olmadı fakat seni gördüğüme çok sevindim.
Hüso'ya bakıp gülümsedi.
-Köye gelince yalnız kalırım sanıyordum. Böyle rahatça konuşabileceğim birinin olması çok güzel. Sana bir şey söyleyeceğim. Bu köyde doğdum ama sevilecek hiçbir yanı yok buranın. Ama memleket sevgisi herhalde insanın doğasında var. Bir güç bana burayı sevdiriyor, buradan uzaklaştığımda özlüyorum. Ben de burayı sevilebilir bir yer haline getireceğim. Amacım bu, bunu da eğitimle başaracağım.
İsmail sonra kendini tutamadı. Ellerini masaya vurup ağlamaya başladı.
-Ama artık köy yardımımı kabul edemeyecek durumdaysa yapabileceğim bir şey yok! Kurtarılmayı istemeyen kurtarılamaz çünkü, sen ne kadar istersen iste.
Hüso hızla ayağa kalktı. Hatta korkutucu bir hızla. O da ağlamaklı olmuştu. "Her şey seni hatırlatıyor lafı gerçekmiş." Dışarı yöneldi.
-Dinlen. Yorulmuşsundur.
Hüso gitmişti. Çoban henüz yaylaya gelmemişti. Ağacın bu sefer gölgesine oturdu. Sessizce ağlamaya başladı. O sırada birisi daha onun gibi ağlıyordu. Sesini duymuştu. İlerdeki ağaçtan geliyordu ses. Sonra yakınlaştı sesin kaynağı.
-Hüso abi, ben ölmek istiyorum. Cennete gitmek istiyorum.
Hüso dehşetle karşısındaki kıza baktı. Asiye'ye neler olmuştu?

Battland Maceraları Vol. 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin