İbo yere sürterek çakıldığı için bir yeri kırılmamıştı. Ama kollarından kanlar akıyordu ve sarsıntıdan aklı başında değildi. Midesi bulanıyordu. Açık yeşil saçlı, kocaman fıstık yeşili gözlü bir kız elindeki sepetle İbo'nun yardımına gelmişti.
-Yume, diğer kızlarla ormanın karşısına gitmedin mi sen?
-Sana yardım etmek için geri geldim.
Yume, İbo'nun kafasını bacaklarının üstüne yatırdı. Kolunu silmeye başladı.
-Uyu, İbo. Otuz saattir uyumadın.
İbo gözlerini kapatmıştı.
-Haklısın.
İbo tam uykuya dalacakken aklı başına gelmişti.
-Hayır!! Benim uyumamamın bir sebebi var!! Sen Yume değilsin! Yume'nin gözlerini tüm Battland'in en iyi artisti bile kopyalayamaz!
Yume ağlamaya başlamıştı.
-İbo, sen ne diyorsun? Beni tanımadın mı? Sana yardım etmek için o kadar uzun yolları aştım.
-Bu bir rüya değil. Öyle hissetmiyorum. Gerçek yüzünü göster!
-Acınası.
Yume şekil değiştirmişti. Upuzun siyah saçlı, kara elbiseli genç bir kadına dönüşmüştü. Gözleri parlak mordu. Kadın konuştu.
-Hoş geldin, Dun Scaith'e. Ben Efsuna.
İbo şaşkınlıktan altına yapacaktı. Hemen kadının bacakları üstünden kalktı. Gözlerini kocaman açtı.
-O masallarda anlatılan efsanevi büyücü, iyi cadı... o Efsuna mı?
Efsuna güldü.
-Ühehe, o kadar abartılacak bir şey yok. Ben bütün gün burda oturup örgü ören bir koca karıyım sadece.
-Ne?!
İbo, Efsuna'nın yanaklarına dokunmaya başladı. Saçlarını çekti.
-Bu senin gerçek şeklin mi? Her masalda farklı anlatılıyorsun. Bazen bir timsah, bazen kuş, bazen yaşlı bir oduncu, bazen de kara melek olarak insanların karşılarına çıkıyorsun.
Efsuna, İbo'nun bu kadar meraklı olmasından zevk almıştı.
-İki bin yıl yaşarsan böyle oluyor. Gerçek formum yok ki. En sevdiğim bu sadece. Seksi değil mi, hehe?
İbo utanmıştı. Cevap veremedi. Sonra tekrar sorular yağdırmaya başladı.
-Efsuna, anlatsana, iki bin yıl önceki dünya nasıldı?!
-Çok da değişik değildi. İnsanlar vardı. Hala insanlar var.
-Biliyor musun, ben insanların hikayelerini dinlemeyi çok severim! Bana bir hikaye anlat.
Efsuna güldü. İbo'nun kafasını okşadı. İbo artık uykusuz hissetmiyordu. Bütün yaraları iyileşmişti.
-Senin kendi hikayeni yaşamanın sırası değil mi şimdi? Bak, kim geliyor.
İbo, Efsuna'ya sorular sormaya devam etti.
-Buraya seninle konuşmaya gelebilir miyim? Küçüklüğümden beri senin masallarını okuyarak büyüdüm. Seni çok seviyorum.
Efsuna tekrar güldü.
-Olmaz, ühühe. Ben yaşlı bir kadınım, başım ağrır sonra. Ama üzülme. Ben yaşadığım sürece büyülerim de yaşayacak. Büyüler öyle çalışır. Kaynağından izin alıp kullanırsın. Büyü oluşturmak çok zor bir iştir. Seneler harcaman gerekir. Ama benim için sorun değil. İki bin yıldır yüzlerce büyü oluşturdum. Hem yeryüzünde büyücülerim var. Seni de onlardan biri yaptım.
İbo şaşırmıştı.
-Ne ara?
Efsuna güldü.
-Ne büyüsü olduğunu öğreneceksin. Çok yakında. Küçük bir peri veya kuş avatar oluşturup yeryüzüne çıkarsam sana selam veririm. Şimdi gitme zamanı.
İbo çok mutlu olmuştu. Asla Efsuna'yı tanıyacağını düşünmemişti. Sadece rüyalarında görürdü. Belki rüyalarındaki Efsuna gerçek Efsuna'ydı.
-Efsuna, ben büyünün altından kalkınca neden bana "Acınası" dedin?
Efsuna bir suçluluk duygusu hissetmişti.
-Hiiç. Kendime dedim. Paslanıyorum herhalde. Seninle küçük bir oyun oynamış olduk.
-Efsuna asla paslanamaz.
Efsuna gülmüştü. Hüso, Efsuna'yı göremeden Efsuna varlığını silmişti. Sahi Hüso, uykudan nasıl uyanmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...