Bölüm xxx9: Zihniyet

2 0 0
                                    

Eren tepki vermeden hemen önce başka bir şey onu kurtardı. Havadaki bütün kılıçlar bir güç tarafından tutulmuş ve Ersoy Bey'e geri gönderilmişti. Eren'i kurtaran Selene'ydi.
-Eren, bu işi ikimiz yaparız. Hem o da aslında iki kişi.
-Doğru.
Ersoy Bey öfkelenmişti.
-Neden hala zorluyorsunuz?! Öldürün işte! (Biraz bekledi.) Tamam. İkinizi de öldüreceğim o zaman!
Eren kısaca kıkırdadı.
-Sizi öldüreceğim... Hayır. Bu olmayacak. Çünkü ikimiz birlikteyiz artık! Hahaha!!
-Ne!!?
Havadan kara yıldırımlar düşmeye başlamıştı. Ersoy Bey tüm kılıçları birleştirip bir kalem kadar ince bir mızrak oluşturmuştu. Bir ucunu toprağa soktu ve mızrağı bıraktı. Bu mızrak bir paratoner işlevi görecekti. Ama Ersoy Bey'in hesaba katmadığı bir şey vardı. Normalde yıldırım hava ve yer arasındaki yükü dengelemek için düşerdi. Fakat bu sefer havadan Selene'nin yardımıyla indirilen yıldırımlar toprağı şarj ediyordu. Ersoy Bey de bu şarjlı yerin konumunu paratoneriyle belirlemişti.  Ersoy Bey bu olurken kılıç yağmuruna devam ediyordu. Ama Selene kılıçları geri gönderebiliyordu. Fakat bir sorun vardı. Normalde bu kadar hızlı gelseler bile cisimleri daha az enerjiyle durdurabilirdi. Ama şimdi sanki onun mor taisini engelleyen başka bir duvar vardı. Selene en az birkaç saniye daha Eren'i koruyabilirdi. Hemen o sırada Eren'in Ersoy Bey'i güçsüzleştirmesi gerekiyordu.

Şarjlanan yer bir anda patlamıştı. O kadar şiddetliydi ki Ersoy Bey hem havaya uçmuş hem de sonik hızla gelen ince kum taneciklerinden hasar görmeye başlamıştı. Eren mavi yıldırıma dönüşüp kum fırtınasının içine dalmıştı. Elini kara yıldırımla kaplayıp Ersoy Bey'e bir yumruk attı. Yumruğu atınca o çok yüklü yerden de yıldırımlar oraya gelmişti ve çok güçlü bir patlama olmuştu. Anlık aşırı ısınma kumları cama çevirmişti aynı zamanda. Havada garip gök kuşakları çıkmaya başlamıştı. Kör edici patlama Ersoy Bey'i gökyüzüne yağmur bulutları arasına göndermişti. Bulutlarla kendisi arasında şimşek çakıyordu. Bu olunca şarjlanmış yerle Ersoy Bey arasında şimşek çakıyordu. Bu yerdeki yük dengelenene kadar devam edecekti. Yıldırımların yönünü Selene belirliyordu. Eren, Ersoy Bey fırlar fırlamaz peşinden uçarak ona saldırmaya devam etmişti. Yere düşene kadar biri yumruklarıyla diğeri kılıçlarıyla saldırıyorlardı. Ersoy Bey durmadan Eren'in etrafını küçüklü büyüklü kılıçlar ve shurikenlerle kuşatsa da onlar yerden gelen elektrikle yükleniyor ve Selene tarafından Eren'den kısa süreliğine uzaklaştırılıyordu. Ersoy Bey umutsuzluk içinde bağırdı.
-Nasıl olur!!? İki En Güçlü'nün gücüne nasıl karşı çıkabilirsiniz?!
-Bizi ne sandın?! Biz seni kurtaracaklarız!
Eren bir gülümsedi.
-Biz de En Güçlü adaylarıydık hem. Hatta seçileceğiz, buna inanıyorum.
-Neyin kurtarmasından bahsediyorsun hala!? Senin ne haddine, kurtarılmaya ihtiyacım yok!! Hatta beni öldürürsen bu benim için en büyük kurtuluş!
Eren öfkeyle baktı.
-Aptal herif!! Seni öldüreceğiz zaten!! Gereğinden fazla yaşamış, ölemeyecek kadar garip bir moruğu tek huzura kavuşturabilecekler bizlersek neden bunu yapmayalım ki, değil mi?!
Ersoy Bey'in içi umutla dolmuştu. Herhalde öldürmeden önce biraz gücünü sınıyorlardı.
-Evet!! Değil mi?! Neden öldürmeyesiniz ki?!
Eren bağırdı.
-Yanlış!!!
-Ne!?
Tam o anda yere çakıldılar. Eren, Ersoy Bey'in saldırısından esinlenerek yeni bir saldırı üretmişti. Kara yıldırım oluşturup bunları katılaştırıyordu. Kara yıldırımların içeriği biraz farklıydı bu yüzden katılaşınca çok tehlikeli buz gibi şeyler oluyorlardı. Aynı zamanda sıcaklıkları mutlak sıfırdan sadece bir iki derece daha soğuktu. Sonra bu minik cisimleri Ersoy Bey'in üstüne gönderiyordu. Ersoy Bey büyük bir çoğunluğunu kendi shurikenleriyle durdurabiliyordu ama yine de onu güçsüzleştirmekte işe yarıyordular. Ersoy Bey, onu bastıran Eren'in yumurklarını kılıcıyla engellemeye başlamıştı. Onu üstünden atıp saldırmaya başlamıştı. Selene'nin desteği zayıflamaya başlamıştı. Göstermese de çok zorlanıyordu. Selene de bulunduğu yerden saldırmaya başladı. Mor ve beyaz ışın ve tai topları gönderiyordu. Ersoy Bey, Eren'e sinirlendi.
-Neden yanlış lan!?!
Eren de sinirlenmeye başlamıştı. Onun seri saldırılarına karşılık verebiliyordu artık. Hatta bunu yaparken konuşabiliyordu. Bunu gören Selene de desteği eskisinin iki katına çıkarmıştı. Bağırmasına engel olamamıştı. Yer taiyi tutamıyor, kum fırtınaları oluşuyordu. Akşamı sadece yıldırımlar ve patlamalar aydınlatıyordu. Eren bağırdı.
-Her zaman aklının bir köşesinde ölmek mi vardı?! Hiçbir zaman iyi ki bu anı yaşadım demedin mi?! Yaşadığın her şey mi kötüydü?!!
Eren bir kara yıldırım patlaması oluşturmuştu. Yine camlar ve ardından garip tek renkli gökkuşakları oluşmuştu. Ersoy Bey, Eren'e gözlerini kocaman açmış dehşetle bakıyordu. Eren konuşmasını sürdürdü.
-Seni başından beri öldürmeyi planlıyordum zaten! Ama ölmeden önce bir kez tatmin ol, hayata mutlu olduğunu kabul et diye seni yanımıza aldım, sana arkadaşımız gibi davrandım! Ama sen ne yaptın, tam mutlu hissettiğini kabul edecekken bu boku çıkardın! Tek istediğim havalı bir şekilde ölmen, anla artık! Garip değil bu istediğim! O animelerdeki ölen adamlar gibi ölmeden önce yeni bir düşünce gelsin aklına, sonra hayatın gözlerinin önünden geçsin ve gülümse, sonra birkaç manalı söz söyle istiyorum!! Kötü şeyler yaptığını düşünüyor olabilirsin. Kötü şeyler yaptın da. Hatta kötü adam olarak sınıflandırılabilirsin! Ama olsun! Sen özel bir karaktersin, öyle anlamsız bir ölüme izin veremem! Madem ölümün benim elimde o zaman güzel bir ölümün olacak! Hem insanlar değişir. Ölmeden hemen önce olsa bile, bu değişim yine değişimdir! Musa'nın asasını yere vurmasıyla sular altında boğulan Firavun gibi. Sonuna kadar kötü bir adamdı. Ama ölmeden hemen önce bunu kabul etti. Sen de ölmeden önce haklı olduğumu kabul edeceksin!! Yaşadığın her şeyin kötü olmadığını, kötü olanların da geçmişte kaldığını ve ne kadar değerli olduklarını kabul edeceksin!!!
Ersoy Bey, Eren'den etkilenmeyi şiddetle reddediyordu. Öfkeyle bağırdı. Tüm gücüyle Eren'e saldırmaya başlamıştı!
-Kapa çeneni, kapa çeneni, kapa çeneni!!!!
Her yerden muhteşem bir hızla ve güçle, aşırı keskin olan kılıçlar Eren'e öldüresiye saldırıyorlardı. Eren de tüm gücüyle karşılık veriyordu. Gökyüzü yırtılabilseydi şimdi tam zamanı olurdu!! Selene'nin kollarındaki damarlar şişmişti. Ersoy Bey en güçlü kutsal kılıcını açığa çıkaracaktı. Bu kılıcın ruhu, o arkadaşının ruhuydu. Onu açığa çıkarması için tüm kılıçlarının, shurikenlerinin geri toplanması gerekiyordu. Ersoy Bey'in elinde altın rengi ışıklar saçan, parlak bir şövalye kılıcı oluştu. Kılıç çok parlak olduğu için sadece silüeti görünüyordu.
-Artık başka çarem kalmadı, Eren!! Buna karşılık vermezsen öleceksin, verirsen de ben öleceğim!!! Muramasa'nın mühürlü kılıcı SCHNITTKALIBUR AVICII!!!!
Eren hemen Selene'nin yanına uçtu.
-Selene, şimdi zamanı işte!! Kabul edecek dediklerimi!
Selene zorlanarak Eren'in yanına gitti. Düşmemek için Eren'e sarıldı.
-Eren, bir şansımız daha olacak biliyorum. Ama ya o sefer gücümüz yetmezse, o zaman ne yaparız?
Eren heyecanla cevap verdi.
-Merak etme. Güç harcamamız gerekmeyecek ikinci sefer geldiğinde!
Eren ve Selene, İlk En Güçlü'nün en güçlü saldırısına karşı gelebilecekler miydi?

Battland Maceraları Vol. 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin