-Kızım... Ne yaptın? Sana cadı dedik dedik cadı oldun. Vah halimize.
Bir yandan gözyaşlarını siliyordu kadın. Elise yatağına oturmuş ciddi bakışlarla annesinin bitirmesini bekliyordu. Berman kendi odasında bu gürültüye rağmen uyumaya çalışıyordu. Üzgündü.
-Bu odanın hali ne! Nasıl yaptın bunu kendine. Ne bunlar.
Tombul yanaklı kadın kızının odasındaki anlamsız eşyaların dağınıklığına bakarken söylenmeye devam ediyordu.
-Kızım sana mı kaldı köye ders vermek! Öyle işte, biz böyleyiz. Hep böyle değirmenden para kazandık. Ne yapalım. Kızım, yapma ne olur.
Elise gözlerini deviriyordu. Annesini biraz daha dinledikten sonra ağzını açmaya karar verdi.
-Anne-
-Sus, cevap verme! Yakmayacaksın işte! Kundakçı mısın sen? Ah, vah, kundakçı oldu. Cadı oldu. Ne yapayım ben?
Elise devrildi yattı. Annesi sinirlenmişti.
-Yatıyor bir de.
-Sen de yatsan iyi edersin.
Annesi bağıra bağıra ağlamaya başladı. Odasına gitti. Uyuyana kadar söylendi.
.......
Ertesi gün Elise uyandığında annesi onun siyah elbisesini yırtmaya çalışıyordu. Eteğini yırtmıştı zaten. Elise onun elinden çekti. Giyindi sonra. Annesi perişan olmuştu. Bağıra bağıra ağlamaya başladı.
-Yakacaklarmış seni! Cadılığı bırak, kimse istemiyor seni yakmayı. Bırak, bırak, bırak!
Odaya Berman da girdi. Annesine sarıldı.
-Bırak onu anne, cadı o. Bizim köyümüzü lanetledi. Kızın değil artık o. Anne!!
Berman da ağlıyordu. Elise gülmeden edemedi.
-Oğlunu duydun. Hem beni kimse yakamaz, ben yakarım.
Annesi oğluna kızdı.
-Ne diyorsun sen, Berman!! Ablana nasıl öyle dersin.
Elise evden dışarı çıktı. Köyde herkes evlerine kapanmıştı. Pencerelerinden Elise'e bakıyorlardı. Elise köyün bu kadar ıssız olmasından hoşlanmıştı. Derin nefes aldı.
-Burayı böyle de görecektim demek.
Sonra köyden çıkıp suç ortaklarının yanına gitti. Zen kapıyı öfkeyle açmıştı ona.
-Annene nasıl böyle yaparsın!
-Hah, yeni mi duydun annem olduğunu? Hiçbir şey bilmiyorsun. Anneme bir şey yaptığım da yok.
Hüso resmen Elise ne dese yapacakmış gibiydi. Sordu.
-Planın ne?
Elise gülümsedi.
-Senden son bir ricam var. Eğer hesaplamalarım yanlış olursa beni kurtar.
Hüso'nun bir anda yüzü düştü. Bilmediği bir nedenden ötürü Elise'in planında önemli bir rol oynamaktan rahatsızlık duyuyordu. Her şeyi Elise halletse ve o izlese, bunu istiyordu. Elise planını herkese anlattı. Yume anneye olanlar için üzgündü. Onun da tek motivasyonu, Zen gibi, İbo'ya yardım etmekti. Herkes planı dinledikten sonra uygulamaya başladılar. Elise köye geri döndü.
.......
-Evet, ablamı ben vururum.
-Saçmalama Berman.
-Lütfen, muhtar amca. Onun bize ihanet etmesi en çok beni aşağıladı.
Muhtar istemeye istemeye kabul etmek zorunda kaldı.
-Tamam, lanet olsun bu işe.
.......
Elise köye döndüğünde, köyün meydanı denilebilecek açıklıkta bir çarmıh kurulmuştu. Tepesine de devasa bir cam küre sabitlenmişti. Elise bunu görünce dehşete düşmüş gibi yaptı.
-Nasıl bunları bu kadar hızlı toparladın, muhtar?
İki tane iri yapılı adam cadıyı kollarından yakaladı.
-Bırakın beni!
Annesi de köy halkı gibi dışardaydı.
-Bırakın kızımı! Elise, kızım, dur artık, yapma lütfen! Bırak bizi!
Elise duymazdan geliyordu. Parmaklarını şıklattı.
-Nasıl olmaz! Büyüm işe yaramıyor.
Adamlardan biri gülerek cadıyı çekiştirdi.
-Haha, yerleri gül suyuyla ıslattık. Bize engel olamadın. Muhtar tüm lanetinin nasıl çalıştığını biliyor.
Cadı çığlık attı. Direnmeye çalışıyordu, fakat adamlara gücü yetmiyordu. Köy halkını aştılar. Anneyi de birileri tutuyordu. Altında bir sürü yakacak olan çarmıh düzeneğine kadar sürüklediler cadıyı. Cadı dehşetler içinde çığlık atıyordu. Gözlerini siyah bir bezle bağladılar. Muhtar son kez Elise'e şans vermek istedi.
-Elise, laneti bozacak mısın?
Cadı bir anlığına çığlıklarına ara verdi.
-Pışık. O değirmen yanacak.
-O zaman yapacak bir şey yok...
Köy halkı bu işe karşı olmasına rağmen, değirmenleri tehdit altında olduğu için cadının yakılmasına karşı gelmediler. Muhtar istemeye istemeye emri verecekti.
-Beyler, cadıyı gül suyuyla ıslatılmış bezlerle, kollarından çarmıha bağlayın.
Adamlar denileni yaptı. Elise o incecik bezlere karşı gelemiyordu. Çarmıh yerden pek yüksek değildi. Ayakları hala yere basıyordu. Onu bileklerinden ve ayaklarından çarmıha bağladılar. Şapkasını da yakacakların üstüne koydular. Cadı bağırmayı kesmişti. Köy halkı arasında Hüso da vardı. Merakla gösteriyi izliyordu. Muhtar alttaki ispirtoyla ıslatılmış yakacakları bir meşaleyle ateşe verdi. Cadı çığlıklar atmaya başladı.
.......
-Ablacığım, bu böyle olmak zorunda mıydı? İlla yanımızdan ayrılmak zorunda mıydın?
Berman değirmenin üst katında elinde tüfeğiyle bekliyordu. Kitapta yazana göre cadı yakılarak değil vurularak ölecekti. Berman cesaretini topladı. Tüfeğini kavradı. Kararlılıkla cadının olduğu yere nişan aldı.
-Bu benim görevim!
Ve, patlama sesi yankılandı.
.......
Cam küre aniden patlayıp içine çökmüştü. Bütün alevi yuttu cam küre. Yakacakların yerinde yalnızca birkaç korlaşmış kömür kalmıştı. Cadının bilekleri ve ayaklarındaki bezler yandı. Cadı korların üstündeki yarı yanmış şapkasını aldı. Bir anda alevler tekrardan yükseldi. Şapkayı taktı. Alevler cadıya yetişemiyordu. Muhtar bir şaşkındı, fakat içinde bir mutluluk da vardı. Elise'in yanmamasına sevinmişti içten içe. Elise şapkasının ucunu yüzüne kadar çekti. Gülümsedi. Alevlerin arasından çıktı.
-Prensim, hadi götürünüz beni buralardan.
-Hemen!
Köyün kalabalığının içinden bir ses yükseldi. Genç bir adam aniden Elise'i kucağına aldı. Elise kolunu onun omzuna attı. Şapkasını düzeltti. Köyü gölgeler altında bırakmaya başlayan zeplini gösterdi.
-Gidelim, prensim.
Hüso metrelerce havaya sıçradı. Onun sıçramasıyla bütün alevler onu takip etti. Elise hayranlıkla Hüso'nun soğukkanlılıkla işine odaklanmış gözlerine bakıyordu. Tüm alevler prens ve cadının etrafında dans etti. Yerde ise sadece bir kişinij görebileceği alevlerden bir mesaj kaldı. "Görüşmek üzere, Bobo. Canım Kardeşim." Bu mesaj sahibinin gözyaşlarını akıtacaktı. Alevler tüm renklerde parlıyordu. Yeşil, mavi, kırmızı, sarı, mor, turuncu. En sonunda sarı alevler güneş ışığına karışıp söndüler. Zeplin ise gölgesini alıp köyün üzerinden uzaklaştı. Prens zeplinden sarkan ipi tutuyordu. Kucağında da cadı. Köy halkı bu gösteriyi heyecanla izlemişti. Annesi bile nasıl hissedeceğini şaşırıp bayılmıştı. Elise, Hüso'ya fısıldadı.
-Cam küre planım işe yaradı mı, yoksa siz mi yardım ettiniz?
Hüso, Elise'e cevap vermedi. Kucağındaki kız bozuldu.
-Demek öyle... Of, neden cevap vermiyorsun, yanlış anlamadım değil mi?
Hüso yine duymamazlığa gelip Bobo'ya bıraktığı mesaja baktı. Elise de onun parlak sarı gözlerini takip etti. Kendi düşüncesizliğine mi yansaydı, yoksa arkasını prensine toparlattığına mı üzülseydi bilemedi. Ama bu olay onun Hüso'ya daha çok saygı beslemesine neden olmuştu. Bir an için birkaç gündür olanları unuttu ve kendisini prensinin kollarına ve siyah saçlarını rüzgara bıraktı.
.......
"Sevgili annem,
Merak etme, daha görüşeceğiz. Ben kocaya kaçtım. Umarım gösterimi beğenmişsinizdir. Öptüm." Mektubun altına bir de kendi dil çıkaran karikatürünü çizmişti. Annesi öfkeyle etrafa saldırıyordu. Oğlu Berman'ı gördü.
-Bobo, neler oluyor, Bobo.
Berman anlattı. Ablasıyla nasıl gösteriden gösteriye koştuklarını anlattı. Ablasının ne kadar köyden ayrılmak istediğini anlattı. O değirmenden nasıl hiç korkmadığını anlattı. O içinde hava dahil hiçbir şey olmayan boş küreyi vurarak ablasına nasıl yardım ettiğini anlattı. Kendisi de üzgündü. Ablası hiç tanımadığı birileriyle gidiyordu. Tek umutları onu bir daha görecek olmalarıydı.
.......
O günden sonra köyde çok şey değişmişti. Tüm umutlarını değirmene bağlamak yerine başka geçim yöntemleri denemeye başladılar. Bunun çaresini eğitimde gördüler. Seneler içinde bu köyden ilk defa bir doktor, bir bilim adamı çıkacaktı. Her şeyi büyü ve sihre bağlamamayı da öğrendiler. Elise'in gösterisi işte sonsuza kadar insanların kalplerini etkilemeye devam edecekti. Yöntemleri bu denli pervasız olsa da. Hüso dışındaki herkes annesine yaptıklarının affedilemez olduğunu düşünüyorlardı fakat Hüso onun böyle vurdumduymazca istediğini, istediği yoldan yapmasında bir sorun görememişti. Zaten Elise yeni arkadaşlarının yanında mutluydu. Arkadaşlarının da sevgisini kazanmıştı, annesine bunları yaşatmış olsa da. Kendi varoluşuyla bir başkasına da umut olmuştu. Prensine.
.......
Elise ve yeni dostları o güzel etleri yediler. Annesini bu kadar hızlı özleyeceği hiç aklına gelmezdi.
-İbo, annemi görmeye gidelim.
-E ama daha iki hafta olmadı.
-Olsun.
Sonra bir düşündü. Onu daha siniri geçmeden görmeye gitse haklı olarak dayağı yerdi. Onun yerine mektup göndermeyi tercih etti. Hüso'nun yeni dostunun takıma eklenmesi işte böyle olmuştu. Her şey güzel görünüyordu görünmesine de, bir de geride bırakılan bir dostluk daha vardı. Onların hikayesi de birazdan anlatılacak...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...