-Bu sefer de önceki karşılaşmalarımızdan bildiğim oyunları oynuyorsun, Uni! Siyah mermileri tekrardan beyaza dönüştürmek için bir portal setine daha ihtiyacın vardı. Nedense portallarının birkaç yüz milisaniyelik gecikmesi var. Sol tarafa kaçacak vaktim oldu. Zaten şarapneller de birbirlerine çarpıp farklı yerlere fırladılar. Zaten o portalların ne olduklarını çözebilirsem eğer, işin tamamen biter!
Nao ellerini savurdu.
-Ben senin gibi önceden kullandığım silahlarımı kullanmayacağım. Gram, Balmung! Ejderhanın kanında yıkandım, yüreğini yedim!! Bu ellerin sizi kavramayı hak etti, ey efsanelerin doğurduğu kılıçlar!!!
Nao'nun üstünde turuncu bir tüp oluştu. Tüp ikiye ayrılıp omuzlarındaki ateşleyicilere yerleşti. Sağ el bileğinin üstünde de kırmızı ışından bir kılıç çıktı. Sağ pençelerinden de mavi ışından uzatmalar gelmişti. Uni önünde beyaz bir portal oluşturdu. Siyah tabancasıyla bir magazini bitirene kadar sıktı. Beyazdan girip siyahtan sayısı iki katına çıkmış olarak çıkan siyah mermiler birkaç beyaz siyah portal dizisinden daha geçtiler. Bir magazin mermi katlanarak artmıştı. Binlerce mermi Nao'ya doğru geliyordu. Nao bu sefer kaçmak yerine mermilerin arasına daldı.
-Balmung beni koruyacak!
Sırtındaki ateşleyicilere bağlanan turuncu tüpler daha fazla bölünerek çoğaldılar. Tüpler alt yüzlerinden kızıl ateş çıkarabiliyorlardı. Bu sayede mermileri eritip yok ettiler. Yok etmeye yetişemedikleri mermilerden de gözlüğü sayesinde kaçabiliyordu. Tüpler turuncu tai sayesinde çoğalıyorlar ve kızıl taiyle yok ediyorlardı. Bunu sadece Nao'yu korumak için yapıyorlardı. Nao tamamen mermilere karşı korumalıydı. Uni'nin yüz ifadesi değişmişti.
-Baş komiser, plan değişikliliği yapıyoruz, itiraz istemiyorum lütfen. Beni bu kızdan olabildiğince uzak tut. Zaten uzun süre bu formda duramadığı belli. Yazık.
Nao sinirlendi.
-Sana yazık!
Gerçekleri duymak Nao'yu sinirlendirmişti. Ama sorun değildi. Amacına ulaşmıştı. Onları kovalamayı becermişti. Fakat üstlerine gidip onları daha çok kovalayacaktı. Nao mavi pençelerini ateşledi. Bileğinden çıkan kızıl tai ışınıyla da Blast'e dokundu. Nao'nun bütün taisi Blast'e geçmişti. Nao'daki tai de hiç fazla değildi. Zaten zırhı tutarken çok zorlanıyordu. Üstüne bir de Balmung'u çok fazla kullanmıştı. Şimdi Gram'ın özelliğini kullanacaktı. Blast'in içi tai dolmuştu. Bu taiyle saldırabilirdi. Aslında Blast dövüş için el verişli bir ejderha değildi. Görünmez olur, insanları saklayabilir, uzun süre açlığa dayanabilir ve hızlı uçabilirdi. Fakat pençelerini bile kullanmakta zorlanırdı. Nao'nun yaptıklarını görünce o da düşmana saldırmak istemişti. Gram'ın özelliği de Nao'nun mavi taisiyle işaretli yere seçili hayvanı güçlendirerek saldırmaya göndermekti. Nao mavi pençeleriyle kaçmakta olan motoru işaretlemişti. Blast düşüncesizce motora saldırmaya gitmişti. Dövüşte Uni'yi dinleyip işe hiç karışmayan Baş Komiser bu sefer zincirlerini kullanıp uzun boylu ağaçları düşürmüştü. Zincirleri kullandığı araçtan çıkıyordu. Düşen ağaçlar Blast'i durdurmuştu. Çıkan toz toprak da Uni ve Baş Komiser'in kaçmasını sağlamıştı. Nao artık uyanık duramıyordu. Zırhı kaybolmuştu. Gözleri ve saçları eski haline dönmüştü. Kıyafetleri de geri gelmişti. Ama bilinçsizce ormanın içine düştü. Nao'yu kurtarabilecekler miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...