Yuvarlak masanın etrafına oturdular. Hüso, Elise, Nao ve İbo ciddi, dinlemeye hazırdılar. Sato tüm anlatılacakları bildiği için duvara yaslandı. Mahmut baş köşeye oturdu. Kendisini hazırladı.
-Evet. Size anlatacak bir sürü konum var. İlk önce benim kim olduğumdan başlayalım... Ben Mahmut, bu dünyanın En Güçlü'sü. Tabii size böyle söyledim aslında. Sizin de bildiğiniz gibi dünyalar arası En Güçlüleri Seçme Komitesi bu adı insanlara veriyor. İşte o zaman her şey başladı, bizim için. Kızıl Monarch benim biyolojik babam, Sidartra'nın dedesi beni büyüten adam. Ölümsüz olduğu için bu kadar genç gözüküyor. Yoksa yüz yaşında o adam.
Herkes şaşkınlıkla dinlemeye devam etti. İşler daha çok karışacak gibi duruyordu.
-Kızıl Monarch tek başına En Güçlü seçilmişti iki jenerasyon önce. Biz tutnuvaya giderken o da katıldı. Bu Eren'in ve Selene'nin katıldığı turnuvadan bir öncesi. Bu ünvanını kaybetmemek için bazı katılanları öldürdü. Beni de diskalifiye etmeye zorladı. Neden bu ünvanı bu kadar korumak istiyor? Bu çok mantıksız gelmişti. Ama onu biraz tanıyınca anlıyorsunuz. Onun için işine yaramayan bir iki kişiyi öldürmek sorun değil. Yanlışlıkla doğan ve haberi olmadan büyüyen bir çocuğa da adeta "Kendi işinle ilgilen, evlat." demek için onun karısını lanetlemek de sorun değil. Turnuvada bir tek beni yenemeyeceğini biliyordu. Bu yüzden karımı lanetleyip ortamı terk etmemi sağladı. Ve ünvan böylelikle sadece ona kalmış oldu.
Dinleyenlerden bazıları öfkelenmeye başlamıştı bile. Mahmut devam etti.
-Az önce ormanda gördüğünüz kadın benim karım. Kızıl Monarch ona daha çok kötülük etti sonrasında. Ama şimdilik turnuvada olanı anlatayım. Onunla eşleşti turnuvada ve onu yenmek için bir ölüm büyüsü yaptı üstüne. Büyü ve lanetin farkını biliyorsunuz. Büyünün kaynağı vardır. O kaynaktan büyüyü öğrenirsiniz ve onu kullanabilirsiniz. Kaynak kişi veya obje yok olursa büyü kullanılamaz hale gelir. Siz Efsuna ve Ignis kaynaklı büyüler kullanıyorsunuz. Lanetler ise öğrenilir ve bir şeyin ya da birinin üstüne uygulanır. Büyüler daha etkili ve daha sağlamdır. Ama kaynağını yok edersen bozulur ve kullanılamaz hale gelir. İşte karımın üstündeki büyü, Kızıl Monarch kaynaklı bir büyüydü. Ve onu sonsuz yalnızlığa sürükleyecekti. Karımın etrafına on metreden daha fazla yaklaşan herhangi bir yaşam formu ölür. Ama üzerinde bir büyü daha var, o da onun hiçbir şey yemeden, hiçbir atık üretmeden yaşamasını sağlıyor. Orada öylece oturuyor, yapacak hiçbir şeyi yok. Sadece ben onun büyüsüne katlanacak güce sahibim. Yavaşça anlamışsınızdır. Karımın yanına yaklaşabilecek kadar güçlü olmanızı istiyorum.
Hüso ve arkadaşları bunu beklemiyorlardı. Sırf bunun için terör örgütü mü kurulurdu? Mahmut devamında bu soruya da cevap verdi.
-Pechvogels'i ben kurmadım...
Şaşkınlık üzerine şaşkınlık hissediyorlardı. Mahmut'u merakla dinlemeye devam ettiler.
-12 Numara Neo benim kardeşim sayılır. Gerçek 12 Numara sizin tanımadığınız başka biri. Onu tanımıyorsunuz. Neo aslında özünde bana çalışan bir ikili ajandı. Kızıl Monarch'a çalışıyor gibi gözüküyordu.
Her şey yavaş yavaş yerine oturuyordu. Ama daha bilmedikleri çok şey vardı. Biraz sonra Mahmut'un söylediği onları daha da şaşırtmıştı.
-Karımın adı Uni... Evet, orijinal Uni o. Diğer tüm Uni'ler onun genetiği değiştirilmiş klonu. Bu dünyanın üzerindeki kurumlardan bazılarını biliyorsunuzdur. Beş Büyük Ordu. Kızıl Monarch'ın dağıttığını sandığınız Askeri Ordu. Şu an terör örgütü adı altında saklanmış küçük bölüklere bölündüler. Sülo ve ekibi Askeri Ordusu'nun sadece ufak bir bölüğüydü. Aslında Kızıl Monarch'ın askeri bir ordusu yok gibi görünüyoe değil mi? İşte kurduğu terör örgütleri bu işi üstlenmiş durumda. Diğer ordu Polis Teşkilatı. Bu en büyük ordusu, pek bir şey anlatmaya gerek yok, biliyorsunuz. Büyük bir polis kuvveti sadece. Üçüncü ordu Hayvan Ordusu. Bu orduyu aslında doğayı koruma derneği gibi hareket ediyor. Medyayı elinde tuttuğu için çoğu insan bu orduyu iyi bir dernek sanıp fonluyor. Fakat tüm para Kızıl Monarch ve terör örgütlerine gidiyor. Başındaki manyağı tanıyorsunuz... Marquis'in Teknoloji ve Robotik Ordusu da ordu sayılıyor. Geriye bir ordu kaldı. İstihbarat Teşkilatı... Siz Nargile, Tobacco ve Uni'yi, hatta Puro'yu tanırsınız. Koskoca gezegenin tüm istihbaratını üç dört kişi sağlıyor zannetmediniz umarım. O insanlardan onlarca var. Hepsi farklı bölgelere konumlanmış ve genetik olarak aynılar. İlk Uni benim karımdı. Onun istihbaratla bir ilgisi yok ama istihbarat kaptanı UNI Projesi onun genlerinden onun haberi olmadan yapıldı. Tobacco ve diğerleri de başka bir insandan. Eskiden SHISHA Projesi vardı. Hüso, senin ağabeyin Eren'in yanındaki Shisha son kalan klonlardan biri. Sadece bir tane Puro var. Ama tüm Puro'lar büyülü bir ağ üzerinde bağlı. Bir Puro'nun gördüğünü her Puro görür, bir Puro'nun bildiğini her Puro bilir. Kızıl Monarch istihbaratla böyle iletişim kuruyor. Senin istihbaratın elinden kaçmanı sağlayan Uni'de dış dünyayı görmüş hatalı bir Uni'ydi, Nao. Şimdi benim ekibime dönelim. İşte bizim ekipteki Kagura, KAGURA Projesi'nin ilk yaşayan prototipiydi. Kaguralar en güçlü üyesi olacaktı istihbaratın. Çünkü her birinde bir tanrı enerjisi vardı. Tanrıların altın rengi enerjileri bir kılıcın içine lanetle kaydediliyordu. Kızıl Monarch'ın elinde çeşit çeşit tanrının enerjisi de var yani. Kagura'mızı o öldürdü. Orijinal Kagura'nın kim olduğunu bilmiyorum. Ama efsanevi Asena'nın kalıntılarından sıfırdan yaratıldığını düşünüyoruz. Bu en olası durum. Marquis'in öldükten sonra robota çevirdiği sevgilisi de nükleer silahlardan daha güçlü bir silah. Bu yüzden onu Marquis'in elinden çalıp daha güvenli bir yer olan benim yanıma aldık. Marquis'in de haberi olmadan onu koruyoruz aslında. Leo'nun yendiği Lu Go Bonzu da Kızıl Monarch yüzünden çok çekmiş ve her an onun eline düşebilecek bir adamdı. Sidartra annesinin ve biyolijik dedesinin durumunu biliyor. Faye'in durumu biraz garipti. Beni Pechvogles'in gerçek kurucusu sanıyordu. Bunun doğru olmadığını artık biliyor ama yanımızda kalıyordu. DaTa ise en tehlikelisiydi içlerinden. Kızıl Monarch durmadan onun gücüne sahip olmak için üzerinde deneyler yapıyordu. Biz o gücü hem Kızıl Monarch'ın elinden almış olduk, hem de DaTa'ya yeni bir yuva olduk. İşte böyle bizim hikayemiz. Elli senedir tüm dünyayı o kontrol ediyordu zaten. O bir ülkenin başkanıydı. Terör, medya ve askeri gücünü kullanarak yavaş yavaş tüm ülkeleri kendi adamlarına yönettirmeye başladı. İşte şimdi durum bildiğiniz gibi. Neredeyse her yer onun. Birkaç özerk yer de birileri bu işe müdahale etmezse onun olacak. Sınırları kaldırıp tüm gücü elinde tutacak o. Çok sıkı korunan üç dört bankada onun bedenleri duruyor. Aynı Puro'nun bilinçlerini büyüyle bağladığı gibi tüm o Kızıl Monarch'ların bilinçleri de bağlı. Yani o adam ne olursa olsun ölümsüz. Her bankasını yok etsek bile bir bankadan daha Kızıl Monarch bedeni sağ çıkar ve onun monarşisini devam ettirir... İşte bu kadar. Sizi bunca sene yalanlar içinde yaşattığım için kusura bakmayın.
Hepsi şok olmuşlardı bu bilgiler yüzünden. Kaldıramıyorlardı. İbo, Mahmut'a döndü.
-Kızıl Monarch bedenleri arasındaki büyü bağını kaldırabilirsek onu yok edebiliriz.
Mahmut düşüncelere dalmıştı
-Bu hemen olabilecek bir şey değil... Büyük bir karışıklık çıkartmak istemiyorum. Ben sadece karımın mutlu olmasını istiyorum. Dünyalar arası bir tehdit bu dünyaya varırsa ancak Kızıl Monarch'ı devirecek fırsatı yakalarız. Öbür türlü tek yol bir savaş. Ve bu bir çok insanin hayatını tehlikeye atar... Neyse, ben tekrar Uni'yi görmeye gideceğim. Siz istediğinizi yapın. Bencilliğimi bağışlayın, sizi buna zorlamak istemezdim.
Mahmut umutsuz görünüyordu. İnsan bu kadar güçlü olsa bile yapamayacağı şeyler vardı demek. Hüso tüm ortamın ciddiyetini yansıtan bir yüz ifadesiyle Mahmut'un yanına gitti. Omzunu tuttu.
-Sana ne kadar teşekkür etsem azdır. Beni sen büyüttün. Eğer sen olmasaydın da böyle güçlenebilir miydim bilmiyorum. Büyük ihtimalle evet. Ama bu sana teşekkür etmemek için bir sebep değil. Başından beri sizin hiçbir yanlış şey yapmadığınızı bilmek beni rahatlattı. Merak etme, eşine bir şekilde yardım edeceğiz. Bu benim borcum olsun sana.
Hüso arkadaşlarına döndü.
-Değil mi, dostlarım?
Elise ilk cevap veren oldu.
-Seni asla yalnız bırakmayacağım. Ne yaparsan yap yanındayım.
İbo gülümsedi, heyecanlı.
-Evet, dostum! Ben bunun için yaşıyorum, başkaları için. Seninleyim, Hüso.
Nao düşünceliydi, Hüso'ya baktı.
-Y-yardım ederim.
Mahmut duygulanmıştı.
-Siz... Benim için bu kadar ileri gittiğiniz için çok teşekkür ederim, çocuklar. Bugün derdimi sizinle paylaşmak bile bana yeter. Sizi hiçbir şeye zorlamak istemiyorum.
-Bize güven.
.......
Çocuklar Mahmut'a veda edip zepline geri döneceklerdi ki, o olay oldu. İçerideki odada sessizce uyuyan robot kalktı.
-Rota oluşturuldu. Hedef, Teknoloji ve Robotik Ordusu laboratuvarı. Gidiyorum, Mahmut. Acil emir var.
Stella'yı tutabilecek kadar hızlı iki kişi vardı. Hüso ve Mahmut. Fakat Mahmut yanlış kişiyi tuttu. Pandemonic Rose büyüsüyle tam Stella'yı durdurmaya gidecekti ki, Mahmut onu bacağından kavrayıp durdurdu.
-Hüso, size son dersim bu. Onu durdurun. Ama bir avans ver Stella'ya.
Nao sinirle ayağa kalktı.
-Ne yaptın sen? Onu yakalayabilirdi.
Hüso, Nao'ya döndü gülümseyerek. Sakinleştirmek için.
-İyi böyle, Nao.
Nao'nun onu anladığını hissediyordu Hüso. Olay Stella'yı yakalamak değildi. Olay güçlenmek, yeni şeyler keşfetmekti. Nao'ya güveniyordu. Anlayacaktı...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...