Ne kadar uykusu olsa da bir türlü uykuya dalamıyordu. Bütün gece tozlu zeminde döndü. Arkasını odaya bile dönmüştü cesaretini toplayıp ama uyuyamıyordu. Hayır, farklı düşünceler aklını istila da etmemişti. Sadece tek bir düşünce vardı aklında: Hüso kurtaracaktı onu. O zamana kadar zamanı olabildiğince hızlı geçirecekti. Yine de aklı uykuya dalacak kadar boşalmıyordu. On saatte uykuya dalamamıştı. Bu piskolojik olmalıydı. Nao buna inanmıştı, çünkü ne bir ağrı hissediyordu ne de acı. Tek sıkıntısı uykusu olmasıydı. Nao üçüncü gün de yemeklerini yedi, oturdu ve uyumaya çalıştı. Günlerin geçtiğini yemeklerden anlıyordu. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği ona zamanı söylüyordu. Yanlış (karışık) söylüyor olsa da bir döngüydü bu. Üç öğünle bir gün geçiyordu. Nao ama garip bir şekilde bugün de uyuyamamıştı. Gerçekten uykusuz hissettiğine inanıyordu. Dördüncü gün öğlen yemeğinden sonra uyku bastırınca düşüncesi değişmişti. Aslında sadece bir gündür burdaydı! Evet, öyle olmalıydı. Başka türlü olsa iki gece uyumadan duramazdı. O yemekler ilk gün ona günün geçtiğini inandırmak için normal saatlerinde gelmiş olmalıydılar. Ama sonraki gün yemekler iki kat daha kısa aralıklarla gelmişlerdi. Böylelikle Nao günlerin geçtiğini sanıp delirecekti. Evet, amaçları buydu, Nao şimdi buna inanıyordu. Onun gibi zeki birisini nasıl kandıracaklardı ki! Nao "İşte, oyununuzu nasıl da gördüm!" diyormuşcasına gülümsedi. Şimdi ikinci gündeydi, dördüncü günde değil. Hatta gecesiydi ikinci günün. "Hadi bakalım, iyi uykular bana." Ve yattı. Ama yine uyuyamamıştı. Nao aklını kaçırmak üzereymiş gibi yerde kıvrandı. Kafasına tırnaklarını geçirip kendini köşeye vuruyordu. Sonra bir anda sakinleşti. Boş gözlerle tavana baktı. Sonra yüz üstü döndü. Burnunu yere bastırıyordu. Yer cam olsa altındaki kişi onun burnunu estetikli kalkık burunlu, çekik gözlü kızlara benzetirdi. Nao burnundan derin nefes aldı. Daha rahat bir yerde uyumalıydı. Sıkıntı bu olmalıydı. Yine olmazsa saniyeleri teker teker bir gün boyunca sayacaktı. Lanet olası yerde tek rahat yer top havuzuydu. Ama orda yatmaya kalksa hiperaktif olan onun kemiklerini kırabilirdi. Nao öfkeyle ayağa kalktı. Öldürecekti onu! Hatta bunlar canlı bile olamazlardı! Canlıların olanlara tepki vermeleri gerekirdi ama bunlar sanki Nao hayaletmiş gibi, hiç orda değilmiş gibi her gün tamamen aynı şeyleri yapmaya devam ediyorlardı. Programlanmış robotlardılar , ya da daha kötüsü biyolojik atıklardılar! Atıktılar. Nao onları yok etmek için vicdanını rahatlatmıştı. O hiperaktif olanı boğacaktı. Boğulmazsa çatallayacaktı. Hemen canavar gibi top havuzuna atladı. Hiperaktif olanı havada tuttu ve dışarı çıkardı. Ortasından basılan bir yılan gibi bir sağa bir sola oynatıyordu uzuvlarını. İyrenç sesler çıkarıyordu. Nao vahşice onu yerden yere vurdu. Şaşırtıcı olanı kimse ona bakmıyordu bile. Hiperaktifin kafası boynundan ayrılmıştı. Yeşil sarı sıvılar akmaya başlamıştı boynundan. Bebek kusmuğu gibi kokuyordu. Nao biraz inceledi içini. Tahmin ettiği gibi metalden bir iskelet bulmuştu içinde. Ve... kameralar. Demek onu böyle izliyorlardı. Bunu önceden düşünmüştü. Hemen elini sıvıya değdirmeden makineyi çalışamaz hale getirdi. O sıvı değişik bir pil sıvısı olmalıydı. Yemeği parçalara ayırıp üzerine püskürttüğü kimyasallarla bu pil sıvılarına dönüştüren bir makine mide buldu robotun içinde. Silah yoktu robotta. Uzuvları da güçsüzdü. Kendini zıplatmaya yeterdi sadece. Kahvaltının geldiği tabağa paramparça koydu onu sonra da top havuzuna girip yattı. Yine uyuyamıyordu ama. İki ihtimal gelebiliyordu aklına sadece. Ya saniyeleri teker teker sayacaktı hiç durmadan, ya da yemek yemeyi kesecekti. Çünkü ilk gün, yani uyuyabildiği tek gün, yemek yemediği tek gündü. Nao sonraki gündeki (ikinci ihtimalse dördüncü gün) saniyeleri kahvaltı gelir gelmez sayacaktı. Ama önce bu gün yemek yememeyi deneyecekti. Hemen uyumalıydı yoksa aklını kaçıracaktı. Buna en fazla iki gün daha dayanabilirdi, sonra neler olacak bilemiyordu. Nao uyuyabilecek miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...