-Hala peşimden mi geliyorsun, ey oğlan?
Boş çölde yankılandı bu kalın ses. Cevabı sadece nefes alış veriş sesiydi. Nefes nefese kalan arslan genç geçen gün yaşadıklarını hatırladı.
....
Güneşliydi. Çöl güneşin sağolsun devasa bir mangal gibiydi. Ama Leo hazırlıklı gelmişti. İnce beyaz kıyafeti ve durmadan içtiği su onu ölmeyecek derecede serin tutuyordu. Leo burada çöl devini takip ediyordu. Çöl devi durdu.
-Ey oğlan, ne diye peşimdesin?
Leo terli kafasının arkasını kaşıdı.
-Şey, amca. Anlarsın ya, Mahmut denen adamın takımındaymışsın. Sizin hepinizi yenmeye karar verdim.
Çöl devi yavaşça arkasına döndü. Gözlerinin içi sadece göz beyazından oluşuyordu. Leo onun nasıl görebildiğini merak etmişti hep. Çöl devi o gür, o muhteşem sesiyle konuştu.
-Peşimde dört çocuk olmalıydı. Ey genç, cevap ver bana, neden sadece bir kişi duruyor karşımda?
Leo üzgünce yere baktı. Sonra kendini toplayıp gülümsedi.
-Öyle işte. Benim geldim sadece.
-Seni anladım. İstediğini almayı denemen için sana izin veriyorum. Bu meydan okumanı kabul ettim. Bana tüm gücünle gel.
-Tamam.
Leo bir anda kayboldu. Çöl devi soğuk kanlılıkla ileri bakıyordu. Leo'nun kaybolduğu yerden yüksek hızda kum fırtınaları gelmişti. Bu kum fırtınasının karşısında ne çelik ne de koskoca binalar durabilirdi. O kadar keskindi yani. Çöl devinin bacaklarından kel başının tepesine kadar uzanan kızıl dövmeleri parladı. Devin bir nefes verişiyle o dev kum fırtınası geldiği yere iki kat hızla geri gönderildi. Bu olurken de Leo karşısına geldi. Tüm gücüyle devin devasa göğsüne bir yumruk atmıştı. Bu sefer tüm o kum fırtınalarından daha da şiddetli bir fırtına koptu. Fırtınanın bir diğer özelliği ise sadece bir düzlemde ilerliyor olmasıydı. Leo'nun başının biraz üstündeydi bu dalgalanma. Az kalsın çöl devinin boynunu kesiyordu. Fakat çöl devi yine büyük bir patlamayla fırtınayı geri püskürttü. Leo da fırlayıp tarihe karışmamak için çöl devinin çıplak bedeni üstündeki beyaz kumaşı tuttu. Kumaş garip bir şekilde bu olaylardan etkilenmeden keyfine bakıyordu. Leo tüm gücüyle devin yakınında kalmayı başarmıştı. Saniyeler sonra çöl eski dinginliğine ulaştı. Leo şaşkınlıkla gözlerini koskocaman açmış tutunduğu kumaştan sarkıyordu. Başını kaldırıp devin yüzüne baktı. Dev hala karşıya bakıyordu. Konuştu.
-Daha beni yenemezsin. Güçlenip gel, seni bekleyeceğim.
Dev, Leo'yu tam ensesinden tuttu. Leo gözlerini kapattı.
-Yine uçacağım be.
Leo'yu servis atmak için topu havalandıran bir tenisçi gibi havaya attı. Sonra da dövmeleri parladı yine. Devasa eliyle Leo'nun tüm bedenini kapsayan şiddetli bir yumruk attı. Leo büyük bir şiddeytle ezilmiş bir sinek gibi tüm vücudundan kanlar fışkırtarak ileri uçtu. Hayatında yaşadığı en büyük acı olduğunu anlamışsınızdır. Vücudunda kırılmamış kemik kalmadı. Acısı aynı anda dört yüz çocuk doğurmayla eş değerdi, hayalara bin tekme yemek gibiydi. Ama Leo ölmeyecekti. Nedeni? Çünkü o sevdiğine söz vermişti, bir de özel güçleri vardı işte. Havada uçarken derisinde de kesikler oluşmuştu. Uçarken her saniye çok yüksekten sert betona sırt üstü düşer gibi olmuştu. Ama dediğimiz gibi, yere bayılmadan inebilmişti. Acısından gözlerinden yaşlar fışkırmaya başladı. Boğazından sesler çıkamıyordu. Ciğerlerine kaburgalarının parçaları batıyordu çünkü. Manasız sesleri çığlığa dönüşmüştü. Çöl devi bile şaşırdı. Ama arkasına dönmeden ileri yürümeye devam etti. Bu dövüş bitmişti artık çünkü. Leo boğazındaki havayı kendisi titreştirerek konuşmaya çalıştı. Önceden bunu yapmayı öğrendiği için başarılı olmuştu. Sonra bu sesi uzaklardaki çöl devine ulaştırmak için Zodiac'ın Laneti'ni kullandı. Lanet Leo'nun tüm yaralarını iyileştirmeye başladı. Saçları aslan yelesi gibi oldu, dişleri uzadı ve dudaklarından taştı. Sırtından altın renkli kıllar bile çıkmıştı bu sefer.
-Seni yeneceğim.
-Seneler sonra, güçlendiğinde gel.
Devin sesi lanetle manetle güçlendirilmeden de uzaklara ulaşabiliyordu. İşte böyle insan üstü bir varlıkla karşı karşıyaydı Leo. Aslan gibi dört ayak üstündeydi. Kükredi. Sonra da korkunç bir canavar gibi bayıldı. Buralara insanlar gelseydi daha çok bu ölü gibi yatan insanımsı aslandan mı kokrarlardı yoksa o çöl devinden mi bilinmez. Çöl devi demişken, o yürüyüşüne devam etti. Daha uzun süre çocuklarla uğraşmayacağından emin gibiydi. Ama öyle miydi? Hayır. Bölümün başından belli olmalıydı zaten. Hemen ertesi gün devi yakalamıştı Leo. Yine sivrisinek gibi ezilecek miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...