Ersoy Bey bir bakıma kendine geldiğini düşünüyordu. Artık kimseyi dinlemeyecek ve amacını gerçekleştirecekti. Ahlak ve değerler karşısına çıkamayacaktı. Kendini kaybetmeye karşı olan korkusunu bir kenara bırakmıştı. Ersoy Bey belindeki kalın uzun kılıcı çekti ve havaya kaldırdı. Artan taisi o kadar güçlenmişti ki bir dışa salsa Erenler'in binası havaya uçardı. Herkes Ersoy Bey'e dehşetle bakıyordu. Eren ciddileşti.
-Ne yapıyorsun?
-Beni vazgeçirmeye çalıştın.
Ersoy Bey gözlerini kocaman açtı, bakışlarını Eren'e dikti.
-Önümdeki engelleri bir bir yok edeceğim!!
Göz açıp kapayıncaya kadar Eren ve Ersoy Bey çölde dışardalardı. Binadan en az bir kilometre uzakta olmalıydılar. Akşam olmuştu. Hava kararmıştı ve git gide daha çok kararmaya devam ediyordu. Bunun olmasını sağlayan Eren'di. Eren mavi taisinin özelliğinin zorlayarak bunu yapabilmişti. Eren'in mavi taisinin özelliği "Yönlendirme ve Taşıma" olarak adlandırılıyordu. Bunu şimşek hızında yapınca böyle mesafeleri çok kısa sürede kat edebiliyordu. Aynı zamanda hiç ivmelenmeden hareket edebilmesini sağlayan bir büyü kullanıyordu. Tai fizik kuralları çerçevesinde çalışan bir güç olsa da büyüler için bu geçerli değildi. Büyüyü kullanmasa saniyenin onda birinde iki kilometre gitmesi için çok yüksek bir ivmeye iki kere maruz kalması gerekirdi. Biri hızlanmak biri durmak için. Buna bedeninin dayanabilmesi için onu çok fazla taiyle koruması gerekirdi. Bu da onun enerjisini büyük ölçüde tüketirdi. Fakat büyü ivme olarak adlandırılan bu doğa kanununu hiçe saydığı için bunlara gerek kalmamıştı.Bu sırada Selene ve diğerleri olaylar hakkında konuşuyorlardı. Shisha heyecanını bastırmaya çalışarak sordu.
-Ee, n-n'oldu şimdi?
Sonata bir sandalyeye oturmuştu. Yavaşça bakışlarını tavana çevirdi.
-Dayanamadı. Kurtarılmayı istemiyordu. Kurtarılmak istemeyeni zorla kurtarmak ona zulmetmektir. Bizim haddimize değilmiş.
Vincent durumu kısaca özetlemeye çalıştı.
-Şimdi Eren'e karşı geliyor. Eren de binaya zarar gelmesin diye onu uzaklara götürmüş olmalı. Fakat fazla uzakta olamaz. Selene, ona yardıma git. O adam Eren için bile çok tehlikeli.
Selene düşündü. Plansız ortaya dalmak istemiyordu. Bir koltuğa oturdu.
-Şimdilik bekleyelim.Eren ve Ersoy Bey karşı karşıyalardı. Ersoy Bey'in etrafındaki shurikenler bir arı sürüsü gibi görünüyorlardı. Büyüklü küçüklü bir sürü çelik yıldızcıklardı. Eren gülümsedi.
-Tekrar düşünsene bir, Ersoy Bey. İyi arkadaşlar olabiliriz.
-Olmaz.
Eren bir anda korku verici derecede ciddi bir surat takındı.
-(İşe yaramadı demek.) O zaman adam ol da şu çelik perdenin ardında saklanma!!
Ersoy Bey etrafındaki shuriken sürüsünü hızla Eren'e doğru gönderdi. O kadar hızlı gidiyorlardı ki yerdeki kumlar da onlarla birlikte gelmişti. Eren son anda bir hamle yapıp shurikenleri durdurmuştu. Bunu yaparken anlındaki birkaç damar şişmişti. Bu teknik birinin taisini temas etmediği uzak bir yerde oluşturması tekniğiydi. Çok zor bir teknikti fakat Eren çoktan ustalaşmıştı bu teknikte. Fakat bu shurikenlerin her biri ince çelik telden keskin, bir kuyruklu yıldızdan kuvvetliydi. Bu yüzden Eren'i zorlayabilmişlerdi. Eren kendini kara yıldırımlarından bir ağ oluşturup korumuştu. Kara yıldırımlar normalde katı olmadıkları için bir anlık yük boşalmasıyla oluşup yok oluyorlardı. Bu sefer de öyle olmuştu. O ağ aslında Eren kaçabilsin diye zaman kazanmıştı sadece. Eren mavi yıldırıma dönüşerek Ersoy Bey'in dibine kadar gelmişti. Ersoy Bey kolunu öyle kuvvetli ve taili savurmuştu ki kesiş dalgası Eren'e çarpsa onu patlatarak ikiye böler ve ölümüne sebep olurdu. Bu dövüş Eren için zorlu bir dövüştü. Vurabilmesi zordu, kaçabilmesi zordu. Ve kaçamazsa sonu gelirdi. Vurursa da daha fazla vurması gerekirdi. Bunun bilincindeydi ve hala heyecanlanmıyordu. İşte bu yüzden En Güçlü olarak adlandırılmaya aday olmuştu o. Ersoy Bey'in az önce gönderdiği shurikenler döne döne kumları kendine çektiler ve kumlara dev bir samurayın şeklini verdiler. Bu olay aynı atomların hareket ederek, etraflarında elektronları döndürerek birleşip maddeleri oluşturması gibiydi. Samurayın elinde tam onun dev bedenine layık dev bir kumdan katanası vardı. Beş metrelik cüssesine rağmen aşırı hızlı hareket ediyordu. Eren iki adamın arasına sıkışmıştı. Çelikten yapılmış azmi onu nereye kadar götürecekti?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...