Nao kendini polislere göstermişti. Derin nefes aldı.
-Beni dinlediğinizi biliyorum. İstihbarat Ordusu!
Nao cihazı çıkardı.
-Bu cihazın içinde sizin kimlikleriniz hakkında bilgiler, tapeler,fotoğraflı ve videolu kanıtlar var. Düğmeye basarsam bütün Battland'e yayılacak.
Başkomiser, Nao'nun etrafından büyülü zincirler çıkardı.
-Ne saçmalıyorsun sen?
Nao kaşlarını çatıp bağırdı.
-Hele bir dokun, bu düğmeye basarım.
Başkomiser'in telsizinden bir ses geldi. Ses çok bozuktu. Erkek mi kadın mı belli olmuyordu. Ama dedikleri anlaşılıyordu.
-Onu dinlememize izin ver, başkomiser.
Başkomiser izin vermek zorunda kalmıştı. Nao sırıttı. Ama aslında çok korkuyordu.
-Hah şöyle. Biliyorsunuz ki sizin kimliğinizi bilen tek kişi benim. Arkadaşlarım ne sizi gördü ne de sizin isminizi biliyorlar.
Telsizdeki ses tekrar konuştu.
-Ne yapmamızı istiyorsun.
Nao gözlerini kararttı. Derin nefes aldı.
-Beni alıp götürün. İstediğinizi yapın. Hafıza mı siliyorsunuz ne yapacaksanız yapın. Ama şartım arkadaşlarımı ve askeri orduya dokunmamanız. Orduyu kapatabilirsiniz ama insanları tutuklamayın.
-Olmaz. Senin paylaştıklarını rahatlıkla yalanlayabiliriz. Böylelikle sadece okumuş kesimin bazıları sana inanır.
Nao böyle yapacaklarını biliyordu. Pazarlığını önceden planlamıştı.
-Öyle mi? Peki neden beni her gördüğünüzde kaçırmak istiyorsunuz? Tüm dünyaya kimliklerinizi yayacağım diyorum.
-Seni özel sebeplerden dolayı etkisiz hale getirmek istiyoruz. Kimliğimizin açığa çıkması falan değil olay.
-O zaman askerleri en fazla bir ay hapiste tutacaksınız. Ve bu süre içinde asla onlara zarar vermeyeceksiniz. Bunun dışında arkadaşlarıma yani asker üniforması olmayan hiç kimseye dokunmayacaksınız.
Telsizden bir süre ses çıkmadı. Sonra mekanın çatısı kırıldı ve içeriye bir helikopter girdi. Telsizden tekrar ses geldi.
-Kızı biz alıyoruz. Dediklerini yapın. Rapor üssünüze atıldı.
İbo olanları dehşetle izlemişti. Göz göre göre arkadaşı kaçırılıyordu. Fakat şimdi yapabileceği hiçbir şey yoktu. Onun yerinde Hüso olsaydı kesinlikle buradan kurtulup orduyu bile kurtarabilirdi. Gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Zincirlerini çözmüyorlardı. Ama çözseler de anlaşmışlardı artık. Hüso'ya olanları anlatacaktı. Bunun için olanları harfi harfine ezberledi. Helikopter Nao'yu alıp götürdü. Nao kararlılıkla helikopterin içine yürümüştü. İbo'ya bakmamıştı bile. İçindeki umut onun bacaklarını hareket ettirmişti.
-Beni kurtarmaya gelsen iyi olur, Hüso. O gün sana beni kurtarmana ihtiyacım olmadığını söyleyeceğim.
Nao artık gitmişti. İbo ne yapacaktı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
MaceraBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...