Elise'in odasında oturuyorlardı Elise ve Hüso. Elise'in annesi içeri girdi.
-Damat gel. Seni çağırıyor bey.
-Anne, o nasıl gelsin. Kemikleri kırık.
Hüso elini onun omzuna koydu.
-Sorun yok, Elise. Yürüyebiliyorum.
Elise, Hüso'ya yardım etmeye çalıştı fakat gerek kalmamıştı. Hepsi birlikte aşağı indiler. Baggron bir koltuğa yayılmış oturuyordu.
-Hüso muydu adın?
-Evet, efendim.
Hepsi koltuklara yerleştiler. Hüso oturmadı. Baggron o da otursun diye karşısındaki koltuğu işaret etti. Hüso, Berman'ın yanına geçti oturdu. Baggron devam etti.
-Evet, Hüso. Kızımla evlenmek istiyorsun demek.
Hüso, Elise'e baktı. Elise farkettirmeden gözleriyle onaylamıştı.
-Evet, efendim. Kızınızla evlenmeye geldim.
-Hmm. Var mı bir büyüğün? Yalnız mısın yoksa?
Hüso bir düşündü. Aklına Eren gelmişti ilk.
-Ağabeyim var.
-Güzel. Ne iş yapıyor?
Hüso tedirgin olmuştu. Nasıl cevap verecekti buna?
-Biraz karışık.
-İşsiz mi?
-Hayır, araştırmacı diyebiliriz.
-Sen ne iş yapıyorsun peki?
-Ben...
-Sen işsizsin o zaman?
-Hayır, efendim.
Elise birden araya girdi.
-Baba o keşifçi ve maceracıdır. Aynı zamanda derebeyi.
Baggron etkilenmişti.
-Derebeyi mi? Ne kadar büyük toprakların.
-Bir şehir var. Ağasını... ağasını kovup şehri kurtardım.
Hüso'nun aklına ilk adam öldürdüğü o gün geldi. Mahmut'un eski örgütü Pechvogles'in 12 Numarası Neo'yu öldürmüş ve onun şehrine sahip olmuştu. Tabii İbo'ya devretmişti ama şimdi söylemekte sakınca görmedi. Baggron'un yüzünden etkilendiği anlaşılıyordu.
-Tamam. Sen yine de ağabeyini çağır da gelsin. Yengen, yeğenin varsa eğer onlar da gelsin. Araştırmacı tayfası çok evlenmezler ama.
Hüso sevinmişti. Elise'i ona verecekti babası büyük ihtimalle. Hüso alçılı kolunu bir yere vurdu, henüz alışamamıştı. Birden yeşil alevler yükseldi kolundan. Elise hemen Hüso'nun yanına koştu.
-Ah! Babacığım izin ver yukarı çıkalım.
Baggron gülümsedi.
-Tamam, ama hızlı gel lütfen. Senelerdir seni görmedim kızım. Biraz hasret giderelim.
Elise gülümseyerek başıyla onayladı. İkisi yukarı, Elise'in odasına çıktılar. Elise'in annesi onlar giderken uzun uzun kızını izledi.
-Görüyor musun, bizim tembeli?
Yukarı çıktıklarında Hüso yatağa geri oturdu. Üstü temizdi bu sefer.
-Verirler mi seni bana?
Elise rahattı.
-Vermezlerse kaçarız tekrar.
-Ama zaten çok kötü ettik annenlere. Zaten sen amacına ulaştın, bu köyde reform yaptın resmen. Şimdi düzgünce alıp götüreyim seni... Ah, abime haber vermem gerek.
-Buraya elektrik gelmiş, ama telefon geldi mi acaba?
-Cep telefonunu almadım zeplinden. Böyle yerlerde çalışmaz.
-Bir sorayım.
Elise aşağı indi. Eve kablolu telefonun geldiğini öğrendi.
......
Hüso, Eren'in sabit hattını ezbere biliyordu. Bölge kodunu da başına ekleyerek Eren'i aradı. Telefon dakikalarca çaldı. Tam vazgeçecekken birisi açtı.
-Bu numarayı nereden buldun? Kimsin?
-Abi, benim Hüso.
-Ahahaha! Tahmin etmiştim, zaten az kişi biliyor numaramı. Ee, ne oldu kardeşim benim?
Arka plandan da sesler geliyordu.
-Aa, kardeşin mi?
Eren devam etti.
-Kız istemeye falan mı geleceğim? Anlat.
Hüso şaşırmıştı.
-Nasıl bildin?
-Ne, doğru mu bu?! Haha, abinim senin. Ondan bildim. Ee, neresi? Hemen gelelim Selene ile. Başkasını da getireceğim.
Hüso nerede olduklarını tarif etti.
-Tamam kardeşim, bir iki gün sürer herhalde.
-Teşekkürler. Bekliyoruz.
......
İki gün herkes birlikte hasret giderdiler. Hüso'ya Berman'ın odasında bir yer yatağı hazırlamışlardı. Orada yatmıştı iki gece. Berman'la sohbet etmişlerdi geceleri. Maceralarını anlatmıştı ona. Berman ona kalpten güveniyordu artık. Elise ve annesi ikinci gün çok güzel bir sofra hazırlamışlardı, belki Erenler gelir diye. Ama kimse gelmeyince komşuları çağırdılar. Böylelikle nişanın haberi köye yayılmıştı. Üçüncü gün de aynını yaptılar. Bu köyde sadece düğünlerde herkes toplanırdı. Nişan aile arasında olurdu. Sofrada biraz beklediler. Sonra kapı çaldı. Baggron sofrada bekliyordu. Diğerleri kapıya koştular. Kapının ardında jilet gibi giyinmiş, uzun boylu bir adam duruyordu. Uzun siyah saçlarını geriye tarayıp düzeltse bile hala kabarık gözüküyordu. Yanında da zarif, uzun saçlı bir kadın duruyordu. Onun da boyu posu yerindeydi. Ve bir de, bebek. Daha bir yaşında bile değildi. Adamın kucağındaydı. Hüso şaşkınlıkla, abisi ve Selene'yi selamladı.
-Hoş geldiniz. Ne, bu bebek kimin?
Eren ve Selene içeri girdiler. Eren cevap verdi.
-Bizim oğlumuz! Senin yeğenin.
-Ne!? Gerçekten mi?
Hüso ve Eren görüşeli o kadar zaman olmuştu gerçekten. Bir seneden fazlaydı bu süre. Evdekiler Eren ve Selene'yi eve davet ettiler. Baggron da sofradan kalkıp baş köşedeki tekli koltuğa geçti. Hüso, hala Eren'in çocuğuna şaşırıyordu. Elise ise daha önce Hüso'nun abisi ve Selene'yi görmemişti. İkisine merakla bakıyordu. Çok güzel bir aile olduklarını düşündü. Aynı zamanda havalı da gözüküyorlardı. Baggron ve Eren havadan sudan sohbet ettiler. Arada bir Elise'in annesi de sohbete katılıyordu. Bebekle de ilgili konuştular. Hüso, abisinin böyle formalite icabı olan bu konuşmayı bu kadar iyi ve sıkılmadan devam ettirebileceğini hiç düşünmemişti. Aynı zamanda konuşması da ondan beklenmeyecek şekilde çok kibardı. En sonunda vakit kız isteme merasimine geldi. Bu işin nasıl olacağını, Elise bile bilmiyordu. Ama Eren kendinden o kadar emin bir şekilde konuyu açtı ki.
-Evet efendim. Tabii ki, buraya hayırlı bir iş için gelmiş bulunmaktayız. Siz de onaylarsanız tanrının izniyle kızınız Elise'i, kardeşim Hüso'ya istiyoruz.
Baggron kızına baktı. Elise'in acelesi yüzünden okunuyordu. "Hadi ver de bitsin." der gibiydi yüzü. Baggron kızından onayı alınca Eren'e döndü.
-Gençler birbirlerini sevmiş, bize de...
Baggron bu işin nasıl yapacağını unutmuştu.
-Verdim gitti.
Hüso'nun da, Elise'in de yüzünde çok mutlu olmuş bir ifade yoktu. Elise'in yüzünde hala o acele vardı. Ailesini çok özlese bile iki günde sıkılmıştı buradan. Babasını gördüğüne çok sevinmişti ama. Ortada yüzük olmadığı için yüzük falan takmadılar. Sofraya oturup yemek yediler. Herkes Eren ve Baggron'un sohbetini dinledi sofra boyunca. Birbirlerini çok sevmişlerdi. Biraz daha vakit geçirdiler. Artık ayrılma vakti gelmişti. Elise son kez herkese sarıldı. Annesi ağlıyordu.
-Tanrı kızımı benden aldı, ama kocamı bağışladı bana.
-Anne sanki ölmüşüm gibi konuştun. Geleceğim işte geri arada sırada.
-Daha sık gelin kızım. Aa, hatta düğün de yapalım.
-Tamam tamam. Bir ara yaparız.
Berman, Hüso'ya da bir sarıldı ablasından sonra.
-Ablama iyi bakın. Bir sonraki görüştüğümüzde benim de size anlatacak şeylerim olacak.
Baggron'da bir duygulanmıştı.
-Kızımı iki gün görebildim sadece. Damat, kızımı bir kere bile üzmeyeceksin...
-Tamam, efendim.
Hüso da herkese veda ve teşekkür ettikten sonra ayrıldılar. Eren ve Selene'ye de veda etmeleri gerekti. Hüso yeğenine tekrar baktı.
-Yeğenim ha...
-Evet, kardeşim.
-Sevindim. Güzelce büyümesini umuyorum.
Bebek, Elise ona yaklaşınca resmen kucağına atladı. Kahkaha atmaya başladı. Elise şaşırmıştı, ne yapacağını bilemedi. Selene gülümsedi. Çok gülümsemezdi ama oğlunun bu kadar güzel gülmesi onu çok mutlu etmişti.
-Bak sevdi seni, Elise.
Elise bebeği kucağına aldı. Yüzü kızarmıştı. Bebek bir anda Elise'in kucağında uykuya daldı.
-Hüso.
Uyumadan önce amcasının adını söyledi. Eren güldü.
-Oo, ilk defa anlamlı bir şey söyledi!
Selene de sevinmişti.
-Evet.
Hüso da şaşırmıştı. Elise bebeği geri vermek istedi ama bebek uyanıp Elise'in saçını çekmeye başladı. Sonra sakinleşince annesinin kucağına geri alabildiler. Hüso aklındaki soruları sormaya başladı.
-Nasıl bakıyorsunuz bu çocuğa, zor olmuyor mu iş yaparken?
-Hayır. Bizim merkezde hepimiz birlikte bakıyoruz. Zaten çok yaramazlık yapmıyor. Size mi bırakayım?
-Bırakma. Çocuk annesiyle babasıyla büyüsün. Biz gencecik insanlarız hem. Ben En Güçlü olacağım. Bebek beni yavaşlatır.
-Haha, şaka yaptım zaten.
-Adı ne yeğenimin?
-Düşünmedik.
Hüso şaşırdı.
-Altı aylık çocuğa hala isim koymadınız mı?
Eren güldü.
-Herkes farklı şekilde sesleniyor. Hepsini anlıyor ama. Bizim dünürler de hiç sormadılar çocuğun adını. Herhalde ben Feyzo diye seslenince adını o zannettiler.
-Tam senden beklediğim şey, abi.
Eren güldü. Birbirlerine tekrar veda ettiler. Hüso ve Elise de zepline döneceklerdi. Elise sessizliği bozdu. O çok hoş hissediyordu şimdi.
-Sonunda yalnız kalabildik prensimle.
Hüso yıldızlara baktı.
-Evet. Bu kadar zor olabileceğini düşünmüştüm aslında. Yeğen ha...
-Evet ne tatlı bebekti. Sana benziyordu.
-Gerçekten mi? Ben de o büyürken ona bir şeyler katmak isterim. "Aa benim bir amcam vardı." demesin beni hatırlarken. "Benim amcam bana çok şey öğretti." desin. Seni de çok sevdi gördün mü?
-Evet. Benim de yeğenim o. İlk defa öyle bebek akrabam oldu.
-Benim de...
Hüso ve Elise zeplinlerine geri döndüler. Bir huzur sardı içlerini. Hüso koltuğa oturdu.
-Ah. En sevdiğim yer. Şimdi tek eksik arkadaşlarımız.
Elise de onun yanına oturdu.
-Birkaç gün yalnız kalalım, prensim.
Hüso, Elise'e baktı. Başını Hüso'nun omzuna koymuştu.
-Haklısın, Elise... Bunu paylaşacak birisi olması güzel. Son günlerde bir yorgun hissediyorum. Beni güçlendirecek olaylar yaşadım ve çok da zevk aldım. Ama ruhsal bir yorgunluk çökmüş üstüme.
Elise başını Hüso'nun omzundan kaldırdı. Hüso'nun başını alıp bacaklarının üstüne koydu. Hüso'nun aklına Nao gelmişti. Fakat saniyeler içerisinde rahatlayıp onu unuttu. Elise cevap verdi.
-Ben de yorgunum.
Hüso huzurluca yatıyordu sevgilisinin bacakları üstünde. Zeplinin içini yıldızlar ve ayın aydınlatması onu daha hoş hissettirmişti. Gözlerini açmadan cevap verdi.
-Beni kurtardın. Kim bilir orada ne kadar yorulmuşsundur.
Elise içtenlikle gülümsedi.
-Hayır. O senin içindi. Beni daha çok annem yordu.
Kıkırdadı.
-Hadi yatalım artık, prensim. Uzun uzun uyuyalım.
Hüso çok yavaş nefes alıyordu.
-Böyle kalalım. Biraz daha.
Elise yine gülümsedi.
-... Olur.
Hüso uykuya dalmıştı. Hiç rüya görmeden güzelce uyuyacaktı o gece. Elise onun başını bacaklarından kaldırmaya kıyamadı. O da oracıkta iki büklüm uyuya kaldı. İkisi de çok yorulmuşlardı. Biri kaçırılıp işkence görmüştü. Adam öldürmüştü sonra, yine pişman olmanın yükünü taşıyordu. Diğeri ise prensini kurtarmadan önce plan yaparken stresten ölecekti neredeyse. Bir başına kalmıştı, sevdiğine onun oyalandığı her dakika işkence ediyorlardı. Geceleri düzgün uyuyamamıştı bile. O baskının altında gidip canı pahasına Hüso'yu kurtarmıştı. Fakat daha sonra o klübede geçirdikleri iki gün hayatında geçirdiği en güzel günlerdi. Arkadaşları ne zaman geleceklerdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AventuraBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...