İçeri dalan adam hiç de beklediği gibi karşılanmamıştı. Karşısında bir masanın başında bilgisayara bakan dik saçlı bir adam ve arkasında ayakta onu izleyen bir kadın vardı. Adam gözlerini bilgisayardan ayırmamıştı. Kadın ise ciddiyetle kapıdan dalan adama bakıyordu. Adam şaşırmıştı. Sonradan önünde büyülü bir bariyerin olduğunu farketti. Selene bu bariyeri adamın yaklaştığını hisseder hissetmez kurmuştu. Eren bu bariyerin arkasındakileri ne görebilir ne duyabilirdi. Eren oyununu bitirene kadar öylece beklediler. Selene bariyeri kaldırdı. Kapıdan dalıp girmiş bu yabancı adam Eren'i hiç korkutmamıştı.
-Ee, ne istiyorsun?
Adamın ağzı şaşkınlıktan açık kalmıştı.
-Bana karşı gelmeyecek misin be?
Eren gülümsedi.
-Niye karşı geliyim be?! Buraya zarar vermeye gelmemişsin işte. Amacın bu olsa şimdiye yapardın.
-Zarar vermeye geldim buraya! Buranın reisi sensin, değil mi?
Eren çenesini kaşıdı.
-Reis mi? Beğendim bunu.
Eren, adamı bir güzel süzdü. Siyah japon kıyafeti vardı üstünde. Şalvar ve bol, uzun kollu bir kıyafet. Belini de kalın beyaz bir halatla bağlamıştı. Ayağında tahta terlik vardı. Kafası keldi ama saçının arkası uzun ve topluydu. Saçları çok sert olmalıydı ki topladığı saçlar dimdik duruyordu. Adam kırk yaşına dayanmış gibi gözüküyordu. Kalın kaşlıydı. Gözleri ölü balık gibiydi. Belinde de asılı siyah kısa bir kılıç vardı. Eren devam etti.
-Benim. Ne istiyorsun?
-Öldür beni! Çok güçlü olduğunu söylediler!
Eren ciddiyetle bakmaya başlamıştı artık.
-Öldüreyim mi? Hiç ölümü tattın mı ki bu kadar çok ölmek istiyorsun? Burayı bulman çok uzun sürmüştür.
Adam sırıttı.
-Beş kere hem de. Beni bir kere daha öldür sonra gerisini halledebilirim.
Eren'in yüzünde hiçbir şaşkınlık göstergesi yoktu.
-Sen Ersoy Bey olmalısın. Seni duymuştum. Selene nasıldı onun hikayesi?
Selene, Eren'e baktı.
-Anlatıyorum.
-Anlat.
-Ersoy Bey ilk nesil En Güçlüler'den. Atilla ve Selahaddin ikinci nesildiler, isimleri bilinmeyen evli bir çift üçüncü nesildiler, biz de dördüncü nesil En Güçlü adaylarındansak eğer en az yüz yaşında bu adam. İlk En Güçlüler'i Seçme Turnuvası'ndan sonra kendisiyle birlikte seçilen diğer En Güçlü'yü ele geçirip kendi parçası haline getirmişti. Bunu bir laneti kullanarak yapmıştı. Bu lanet Efsanevi Büyücü Efsuna'nın tek lanetiydi. Kullanımı oldukça yasak olan bir lanetti. Detayları bilinmiyor. Kullanımının üzerine Efsuna olay yerinde bitmiş ve oracıkta yeni bir lanet oluşturmuştu. Lanetli kişi reankarne oluyordu. Tüm hafızası siliniyor ve bir kadının rahmine yerleştiriliyordu. Olaylardan habersiz büyüyor, büyüyor ve ölüyordu. Bu birinci ölümdü. İkinci ölüm de bu şekilde reankarneyle sonuçlanıyordu. Üçüncü ölümden sonra reankarne olunmadığı bilinse de tam olarak ne olduğu bilinmiyor. Fakat her ölüp dirildikten sonra eski kişiliğine ait hatıraların yavaş yavaş geri geldiği biliniyor. Doğru mu, Ersoy Bey?
-Doğru fakat çok eksik.
Eren konuşmaya tekrar dahil oldu.
-Neden bu kadar ölmek istiyorsun?
-Neden merak ediyorsun bunu? Öldür işte, kötü bir adamım ben, gerçekten.
Eren biraz sinirlenmişti. Ayağa kalkıp adamın üstüne yürüdü.
-Öyle kolay mı birinin canını almak? İyi, madem bu kadar çok istiyorsun dileğini yerine getireceğim! Ama bir şartım var.
Ersoy Bey heyecanlanmıştı. Buraya gelmek doğru karardı.
-Neymiş o, neymiş o?!
Eren gülümsedi.
-Takımımıza katıl, yoldaşımız ol! Bir ay sonra gerçekten ölmek isteyip istemediğine karar verirsin. Ne dersin?
Ersoy Bey nedenini bilmediği bir kedere kapılmıştı. Birinin yoldaşı olmak onu nedensizce korkutuyordu. Ama bunu kabul etmek zorunda hissediyordu kendini. Isteksizce Eren'in teklifini kabul etti, Eren'in ona gösterdiği yatağa oturdu. Bu yatak başkasınınmış ama sahibi iki aylık bir yolculuğa çıkmış. Gelmesine zaman var. O arada Ersoy Bey orada yatacakmış.
Selene, Eren'le yanlız kalmıştı.
-Emin misin, Eren?
-Evet.
Eren komik bir şekilde gülümsedi.
-Hem artık Sonata'nın yanında değil senin yanında yatacağım. Hatta... aynı yatakta.
Selene her zamanki ciddiyetini korumaya çalışıyordu fakat kaşlarının çatılmasını durduramamıştı. O gece Eren ve Selene, Selene'nin iki kişilik yatağında yattılar. Selene'nin yatağı iki kişilikti ama odası o kadar küçüktü ki sadece yatak vardı. Yan odada kalan İllium ve Shisha'yla böyle anlaşmışlardı. Onların odası büyüktü ama her birinin yatakları tek kişilikti. Eren ve Sonata'nın odası kızların odasının neredeyse aynısıydı. Bunun dışında o odada bir tabutun içinde yatan yaşlı Vincent vardı. O da başka hikaye. O gece Sonata ve Ersoy Bey aynı odada kalıyordu. Uyumadan önce bir şeyler konuşacaklar mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Battland Maceraları Vol. 2
AdventureBattland Maceraları'nı okumak için: https://www.wattpad.com/story/76321977-battland-maceralar%C4%B1 Her bölüm ortalama 300 kelimedir. Bu yer beklediklerinden çok daha farklıydı. Hem her yer, hem de hiçbir yere benziyordu. Büyük güçler ve tehlikeler...