BÖLÜM 50: "SOLUKSUZ DÜŞLER"

16.5K 673 248
                                    

Senin için kardelen çiçeği, senin için gönlüme bahar geldi.

Göz bebeklerimi delicesine bir yavaşlıkla kapatıp açtım, kahveli harelerim açık camdan güneşin kavurucu halini izliyordu. Hava hâyli sıcaktı ve üstten açık duran sürgülü balkon camı içeriye az da olsa esinti gelmesine izin veriyordu. Odamdaydım, sanırım dün kucağında uyuyakalmıştım ve Ata gelince de beni odama çıkarmıştı, ancak kendisi yoktu. Boşluk hissetmediğimi söylesem kendimi kandırırdım.

Üzerime örttüğü ince beyaz pike dizlerime kadar sıyrılmıştı, onu biraz daha itekleyerek bacaklarımı sarkıttım yataktan, elbisemle uyumuştum ve bir hayli bunaltıyordu. At kuyruğu yaptığım saçımdan firar eden tutamları geriye atarak kalktım yataktan, ayaklarımı sürükleyerek kendimi zorlukla banyoya attığımda ardımdan kapatarak duş kabinin kapısını araladım. Soğuk su istiyordum, buz gibi su istiyordum. Üzerimdeki elbisenin sırt kısmındaki ipleri dikkatlice çözerek sepete attığımda iç çamaşırlarımı da çıkartarak girdim kabine, suyu oldukça ılık ayarlayarak saçlarımdan bedenime süzülmesine izin verdim. Saniyeler içerisinde kapandı göz bebeklerim. Bu çok iyi gelmişti. Çözdüğüm saçlarımdaki ağrıyı almak adına parmaklarım saç diplerimde gezindi usulca. Su öylesine rahatlatıcı bir edayla bedenimde süzülmeye başlamıştı ki asla çıkmak istemiyordum.

Bir süre öylece durdum suyun altında, saçlarımı iki kez köpükleyerek benimi de liflediğimde rahatlama hissi ile duj jelimi ve saç kremimi sürdüm yavaş bir halde. Şu halde dahi uyuyabilirdim, oydaki daha yeni kalkmıştım ayıldığımı da hissedebiliyordum ancak serinlik hissi her yerimi sarmışken uyuşuyordu bedenim. Saçlarımı bir kez daha durulayarak suyunu olağanca sıktığımda yüzüme süzülen damlaları parmaklarım ile silerek biraz daha ılık suyun altında kaldığımda suyu kapatarak kabinin cam kapasını araladığım gibi attım kendimi dışarıya. Banyo dolabındaki temiz havlulardan bir tanesine saçlarımı dolayarak beyaz bornozu bedime sardığımda çıktım banyodan. Neredeyse on beş dakikamı almıştı ancak olduğumdan dahi iyi hissediyordum.

Adımlarım parkede iz bırakarak ilerledi, şifonyerden bir çift iç çamaşırı alarak dolabımın önüne geldiğimde kısa kollu beyaz bir tişört ve altına koyu gri renkte pamuklu bir şort aldığımda hepsini kuruladığım bedenime geçirdim. Havluyu banyoya bırakarak açtım ıslak saçlarımı, nemini alarak birkaç dakika sürecek kadar dolaşıklığını çözmek adına taradığımda saç kremimi sürerek yıkadım ellerimi. Ferahlık tüm tenimde gezinmeye başladığında odanın içerisine dolan yaz esintisi ile çıktım odamdan. Kendimi koridora atar atmaz sessizlik ile bezendim. İkisi de uyuyor olmalıydı.

Ata'nın kapısı kapalıydı, Cesur'un da öyle. Duraksadım, ikilemde kaldığımda ise odasının kapısına ilerledim. Oldukça, benden beklenmeyecek bir sessizlik ile araladım kapıyı, parmak uçlarımda odasına girdiğimde geçebileceğim kadar aralık bırakıp ardımdan kapattım kapıyı. Uyuyordu, dudaklarımda bir tebessüm belirdi. Sıcaklamış olmalı ki o da balkonun kapısını açık bırakmıştı, üzerindeki siyah kısa kollu tişörtü tüm gövdesini sarmıştı. Sırt üstü yatıyordu, tek kolunu yüzüne doğru kapatmıştı, dudakları hafif aralıktı. Daha çok kıvrıldı dudaklarım, çok güzel bir görüntü sunuyordu. Yavaşça adımladım yanına, göğsü düzenli solukları ile inip kalkıyordu.

İçimde beliren kıpırtı ile parmaklarım buz kestiğinde ilerledim yanına, yatağının hemen ucunda durduğumda izledim onu, çok kusursuzdu, çok yakışıklıydı, beni mahvediyordu. Sürekli yutkunma isteği bahşediyordu. Sürekli gülümsemek istiyordum ona bakarken. Yaklaştım, biraz daha yaklaştım iri kıyım bedenine, yüzünün her santimini izlemek istiyordum.

DİLRUBÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin