BÖLÜM 26: "GİDENLERİN ARDINDA KALANLAR"

19.6K 1K 335
                                    

Kalbe ağır darbeler.

Soğuktu. İç titretecek kadar, akan yaşları daha göz çukurlarımdayken donduracak kadar. Üşüyordum, damarlarım dahi buz kesiyordu ve gökyüzünden üzerime serpilen damlalar bana gecenin karanlığında eşlik ederken sıfırdaymışım gibi hissediyordum. Yalnız başıma, kör bir vakitte dışarıda olmak korku ile çırpınmama sebep olacak kadar beni mahvediyordu.

Adımlarım dolanıyordu bu ıslak asfalt yolda. Göz yaşlarım yanaklarımda kurumadan, durmadan akarken yenileri onlara eşlik ediyordu. Kaybolmaktan korktuğum yerde, durmadan ardıma bakıyordum. Evimden, ondan, her şeyden çok uzaktaydım. Bu izbe yolda bir başıma kollarımı göğsüme bağlamış vaziyette yürümek yoruyordu beni.

İçten içe tükendiğimi hissedebiliyordum. Bacaklarımda kalmayan güç ile artık yürümek eziyete dönüştüğünde nereye gideceğimi dahi bilmiyordum. Kendimi lojmandan attığımda evime giden yola sürüklemeye çalışmıştım ancak orada olanları hesap etmek, ne hale geleceğimi dahi düşünmek istemiyordum. Uzun ve sonu gözükmeyen bu yolda geçtiğim benzinliğin ışıkları artık yolumu aydınlatmıyordu. Her hücrelerimden en kuytu köşeme kadar karanlığa hapsolduğumda arayacak kimsem yokmuş gibi hissediyordum. Telefonumu elime alıp tek bir kişiye mahvoldum lütfen beni buradan al diyemiyordum. Kendimi toparlayamamışken daha beter oluyordum her geçen saniye.

Soğuğa inat sıcak bir damla yaş yanağımdan dudaklarıma süzüldüğünde buz kesen parmaklarım ile sildim onu. Bana azap çektirmeye bir son vermezlerken, bir hıçkırık sesi yankı yaptı koca ve ıssız semada. Bu yakarış benden döküldü. Elimi dudaklarıma yasladığımda, onları kaybetmeye çalıştığımda yenileri eklendi art arda. Neden bu denli bir çöküş yaşıyordum bilmiyorum ancak bu kaldırım kenarına çökmem an meselesi iken yüreğimdeki ağırlık artık taşıyamayacağım kadar büyüktü. Sanki benden bir şeyler çalınmış gibi, bedenim pes etmiş gibi çöktüm o sert ve soğuk taşın üzerine. Burada başıma ne gelir bilmiyordum, nasıl bunlardan kurtulacağımı bilmiyordum. Kabanım ve çantam ıslak zemine düştüğünde bacaklarımı kendime çekerek başımı diz kapaklarıma yasladım.

Beni, yeniden bir kaldırım kenarında kimsenin ağlatamayacağını düşünmüştüm. Ancak tam tersi, bana bir yenilgi daha sunan saatlerin üzerinden akrep yelkovanı acımazsızca takip ederek geçmişti. Hasarın büyük kaybı banaydı. Ona yaptığım bu kötülük vicdanımın damarlarını sızlatırken ne olursa olsun insanları kırıldıkları, düştükleri yerden vurmamam gerekti. Yaptığım yanlışın bedelini beni kavuran bu delici duygu ile ödüyordum.

Dudaklarımdan durmadan kaçan hıçkırıklarımla birlikte bir çocuk gibi sığınacak liman arıyordum şimdilerde. Yaşlarıma eşlik eden soğuk damlaların şiddetlenmesiyle birlikte yeniden sırılsıklam oluyordum. Üzerime yapışan badim bir yana, beni saran saçlarım her yanıma yapışıyordu. Yerde duran kabanımı alıp üzerime geçirecek halim bile yoktu. Kalkıp bir taksi çevirmek, darmadağın evime gitmek gelmiyordu içimden. Sızan düşlerin arasında gidecek bir yerim yokmuş hissindeydim.

Bu sonu gelmez pişmanlık ve çaresizliklerim ile parmaklarımı yüzüme bastırdım. Akan damlaları silerek dudaklarımdan titrek bir soluk verdiğimde kahvelerim çözümünü bulacakmış gibi geziniyordu bu sessiz ve karanlık yolda. Arkamda kuru otların harici bir şey olmazken kilometrelerce uzaklıktaki benzinliğin ışıkları sadece orayı görmeme yardımcı oluyordu. Etrafım, önüm, arkam, her yanım karanlığa hapsolmuştu. Bakmaya dahi korkuyordum, gelen köpek sesleri beni daha da endişelendirirken geriye nasıl döneceğimi dahi bilmiyordum.

Parmaklarımı birbirine yapışmış saçlarımdan geçirdim. Beni mahveden vicdanımın sesini kesmeye çalıştığımda bana inat atıyordu naralarını. Boğazına yapışıp yok etmek istediğim yerde o boğuyordu beni. Soluklarımın düzensizliği bir çarpıntının başlangıcını verirken bu soğuğa rağmen avuçlarımın terlemesi ile midem kasılmaya başlamıştı. Her an bir saldırıya uğrayacakmış gibi göz bebeklerim etrafta hızla gezinmeye başladığında korkumun esiri olan bedenim ile tenim alevlerde yanmaya başlamıştı. Saatler sonra gelen o tekerlek sesi kaldırımın sert taşını kavramama sebep olduğunda kurumuş dudaklarımın küçük aralığından içime sızan ağır koku ile kendimi geriye atmaya çalıştığımda farları ile gözlerimi kör eden araba, süratli kullanışla birlikte arkasında dumanlı bir koku ve bana öksürükler bırakmış, asfaltta kalan sert fren sesi yüreğimi sıkıştırmıştı.

DİLRUBÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin