Güzel anlara kaldırılan kadehler.
Olduğum yerde dönüp durmak dizlerimin dahi artık birer birer acı ile kasılmasına nedenler yaratıyordu. Bir kargaşa vardı, kurtulmak mümkün olsa şimdilerde kaçıp gitmek isteyebilirdim ancak gözlerimin sızısı dahi buna engel iken kulaklarımda yankı yapanların yanına yeniden yeşeren o tatlı telaş yer edinmiş, harelerimin önündeki şahit oluş bir adım geriye kaçmama, kaçarken Zerrin teyzenin delici bakışlarına tutsak bırakmıştı. Yapma dercesine bir ima dolu seziydi, yanılmadım. Buraya nasıl geldiğimizi sorguluyordum, kesik kesik anıların içerisine konulmuş hafif is kokusu ile bahçenin en ücra köşesine kendimi atmak ve belki de oradan sıvışarak Cesur'a kavuşmayı diliyordum. Ve buna ne yazık ki çok uzaktım.
"Ahu, dikilme orada. Yavrum, çabuk alt dolaplardan diğer yemek takımını çıkar. Alina! Güzel kızım aşağı gelir misin masanın örtüsünü ütülediysen!" parmaklarım dudaklarımın üzerinde ritimle gezindi, dişlemekten yara olduklarına o kadar emindim ki canımı yakıyordu, ancak bunu hissedemez halime Alina'nın gürültüyle aşağıya inişi ile bir son verdim. Nazlı koştur halde mutfağa gitmiş, Ata'nın yardımına muhtaç gibi adını sarf ettiğinde buradan kaçarak senin kurtuluşun olmayacak dercesine bir imayla gülmüş, yalvarır bakışlarıma aldanmadan çıkmıştı salondan.
"Getirdim Zerrin teyze." elinde kırılganmış gibi tuttuğu beyaz saten masa örtüsünü camın bir kısmını kapatan L koltuğun üzerine yavaşça serdiğinde kar beyaz örtü şatafatla parlıyordu.
"Aferin sana güzel kızım, koş bakayım mumlar nerede bul onları, küçük bir kutuda işlemeli peçete takımıyla çatal bıçaklar olacaktı mutfağın en alt çekmecesindedir, bulamazsan Ata'ya seslen." o da gitti, yanımdan geçip giderken acılı harelerime elini uzatmış tutmak üzereyken Zerrin teyze adımı seslenmişti. Tekli koltuklarda oturan Melek dondurmasını yerken elindeki telefon ile buradan çok uzaktı, yerinde olmayı yeğlediğim bir andı.
"Ahu, yavrum dikilme orada ay vallahi deli edeceksin beni gel çabuk buraya." geniş, epey geniş yemek masasının üzerine koyduğu binlerce lira harcandığına yeminler edeceğim cam şamdanların üç çeşidini gözler önüne serdi.
"Zerrin teyze," mırıldanırcasınaydı sesim, oralı dahi olmadı.
"Seç bakalım hangisi olsun, sadelikten yanayım ama diyorsan ki bu üçlü şamdan daha hoş durur," demiyordum, gerçekten bir şey demiyordum.
"Sen hangisini istiyorsan o olsun Zerrin teyze." durdu, derin bir soluk verdi ve yalancı bir tebessüm ile gülümsedi.
"Güzel kızım, sence ben seçecek olsam seni çağırır mıyım?" hayır, çağırmazdı.
"Anne! Nazlı yemek takımının kasesini kırdı!" nefes almayı bıraktı, yutkundu, telaşla Zerrin teyzeye atıldığımda sakinliğini koruyarak bir dakika dedi, ve yavaş adımlarla hanımefendiliğinden ödün vermeden salondan çıktı. Harelerim olduğundan daha yavaş Melek'e değerken, dudaklarını birbirine yaslamış vaziyette sessizleştiğinde uzandığı koltukta biraz daha aşağıya kaymış, güya kendisini yok etmişti. İşaret parmağını dudaklarına bastırarak, "Şşt, Ahu teyze kaç kurtar kendini." dedi.
"Anne vallahi elimden kaydı," Nazlı'nın sesi korkarcasına çıkıyordu bir başka zaman olsa gülebilirdim ancak bu dikkat çekmeme ve Zerrin teyzenin tüm okları bana çevirmesine neden olurdu. Sessizce mutfağın kapı eşiğinden azar yemeği beklercesine tek sıra halinde dizilmiş Nazlı ve Alina'ya değdi kahvelerim, Ata mutfağın bahçe kapısından kaçmış ben gibi diğer uçtan bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Ação"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...