Oyunlar ve sonuçlar.
Mahvolmuştum. Tam anlamıyla mahvolmuştum ve bunu Ata'nın bana hayal kırıklığı ile bakan göz bebeklerinden anlayabiliyordum. Bir yıkım ansızın gelecek ve beni mahvedecekti, o yıkım geldi, enkazın altında can çekiştim, Ata'nın gözlerinde can verdim. Bana böyle bakması soluklarımı kesti, her daim sarıp sarmalayan, bana can olan kahveleri bu sefer sertçe dizlerimin üzerine düşmeme neden oldu. Elini uzatmadı, sadece dilinden bana yakarışlarını döktü. Hayal kırıklığı ve öfke baş edemeyeceğim iki duygu oldu.
Parmaklarım kilitlendi, dilim lâl oldu, tek bir adım daha üzerime doğru attığında yükselen sesinin bıraktığı izleri gizlemek istedim. Beni üzmeyeceğini bilirdim, ama eğer canı yanan ben olacaksam acımasız birisi olurdu, bana karşı bile.
"Bana bunu yapmadığını söyle Ahu." kendisini kontrol altında tutmak istiyordu ancak başarılı olamayacağını biliyordu, onu tanıyordum istediği cevabı versem inanmayacağını biliyordum. Bunu kaldıramazdım onun bana dargın olmasını, kalbini kırmayı kaldıramazdım.
"Ata." dedim binbir güçlük ile ellerimi sandalyeme yaslayarak yerimden kalktığımda, yüzü gerilmişti harelerinde bir kıvılcım belirdi, tek bir söz etsem tüm şehri ateşe verecek gibiydi. "Lütfen açıklamama izin ver." göz bebekleri kapandı ağırca, ruhumda açık bir yaraya kendi ellerimle dikiş atmaya çalışıyordum, can yakıyordu, kan akıyordu, durmuyordu.
"Açıklayacağın şeyi evet olarak anlıyorum Ahu, ve emin ol sakin kalmam olası dahi değil." ona adımlamama izin vermedi, geriye doğru adımladı, benden uzaklaşması kaburgalarım altında baskın bir acı bıraktı. Bu çok canımı yaktı.
"Ata, lütfen." yaklaştım, sırtımdaki ve bedenimdeki onca acıya rağmen ayakta durmaya çalışarak ona adımladığımda öfkeye bürünmüş hareleri ile kesiştim, göğsüm tekledi, nefes alamadım.
"Bunu neden yapıyorsun?" isyan eder gibiydi sesi, ne ben açıklayabildim ne de o dinledi, sadece bana olan öfkesini ve hayal kırıklığını dile getirdi, haklıydı, hakkıydı, bunu ona yapmamam gerekirdi. "Bunu neden bize yapıyorsun?" dudaklarım titredi, mahvolmuş gibiydi, mahvolmuş gibiydik. "Ahu neden o adamı aradın? Neden bizi yok etmesi için bir amaç verdin eline? Neden elini tutmak istedikçe pes ediyorsun?" ağlamak istemiyordum, ağlamaktan çok yorulmuştum.
"Baş edemiyorum, gördün halimi, yoruldum artık. Bitsin istedim, bu acılar dinsin istedim." başını ağırca iki yana salladı, boğazım düğümlendi, harelerine bir pus düştü, pes edişim boyumu aştı, yok oldum.
"Beni sensiz bırakacağını bildiğin halde o adamı aradın! Seni bir daha göremeyeceğimi bildiğin halde pes edip o adama teslim olmak istedin! Bunu anlamamı bekleyemezsin! Beni sensiz bırakacak olmanı hoşgörü ile karşılamamı bekleyemezsin Ahu!" sesi her geçen saniye yükseldi, nemlendi göz bebeklerim, onu üzmek canımı yakıyordu. Bana kırgın olması ruhumu yok ediyordu, nedenlerimi elimden alıyordu.
"Ata sakinleş lütfen," bir adım daha yaklaşmak istedim ona, izin vermedi. Beni kendinden uzak tuttu, ağlamak yapabileceğim tek şey oldu.
"Sakin olmamı bekleme, sakın Ahu, sakın." arkasını döndü bana, göğsümde dinmeyen acı baş gösterdi, soluklarım artık çıkmaz oldu. Elleri ile sertçe yüzünü sıvazladı, bunu yaptığıma inanmak istemiyordu.
"Dayanamıyordum artık, beni, kendi kızını bile isteye öldürmeye çalışan adam ile baş edemiyorum Ata. Pes etmekten başka bir çare yok elimde, her çabaladığımda size zarar vermeye başladı, ona her karşı çıktığımda canımı daha çok yaktı. Tek bir pes edişim ile artık sana, hiçbirinize elini sürmeyeceğini biliyorum. Bırak bu sefer ben bir fedakarlık yapayım." titreyen parmaklarımı koluna dokundurdum. "bırak bu sefer ben feda edeyim kendimi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Aksi"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...