Heyecan duymayı seviyor bu gönül.
Sıcaktan bayılacaktım şimdi! Nefes alacak yer yoktu, kendimi dünden beri koltuktan koltuğa atıyordum ve dayanamıyordum artık. Üzerimdeki elbiseyi dahi çıkartıp havuza atlamak istiyordum ancak sonrasını düşündükçe usulca gidip buzdolabını açarak serinlik gelmesini bekliyordum.
Keşke İstanbul'da kalsaydık. Ne işimiz vardı yazlıkta. Bu sabah Zerrin teyze, Haldun amca İngiltere'ye uçmuştu, bizde sabah altı da onlar ile yola koyulmuş ancak başka bir rotaya seyr almıştık. Şimdi ise öğlen sıcağında Ata'nın havuzda keyfinin bitmesini bekliyordum. Gel yüz diyordu, ama sadece diyordu. Bir de gülüp durmuyor mu onu boğmak istiyordum.
"Ahu ben tutacağım seni gelsene." koltuktan başımı kaldırmadan klimanın etkisini hissetmeye çalıştım.
"Sen konuştukça beni fenalık basıyor Ata!" sese tahammülüm yoktu, sıcakken asla yoktu.
"Gel hadi, söz tutacağım seni." kuruyan dudaklarımı yalayarak ellerimle kendime hava yapmaya çalıştığımda başımı binbir güçle kaldırarak baktım ona.
"Su sıcak mı?" başını iki yana salladı, boğulursam onun suçuydu. Yerimden güçlükle kalkarak tam güneşin vurduğu şezlonglara ilerledim. Üzerimdeki beyaz elbisenin eteklerinden tutarak bir çırpıda çıkardığımda saçlarımı geriye yatırarak havuzun kenarına ilerledim. Geldiğimi görür görmez olduğum yere yöneldiğinde buz gibi mermere oturarak o ferahlığı hissettim. Böyle kalabilirdim.
"Sakın bağırıp çağırma." belimden tutarak havaya kaldırdığında ellerim hızla omuzlarını tuttu.
"Ata bak sakın bırakma." kollarımı boynuna sardım, belimdeki elini bırakmadan bizi havuza soktuğunda buz gibi su dahi biraz olsun ılımaya başlamıştı.
"Bırakmayacağım Ahu." bırakmadı, bacaklarım suyun altında yavaşça çırpınmaya başladığında ona daha sıkı tutunarak elimi suyun üzerinde gezdirdim, göğsüme kadar suya batmıştım, o ise sadece beni tutuyordu.
"Nasıl bir sevap işlediğini bilmek istemezsin." şuh bir halde güldü, ancak o gülüş daha da büyüdüğünde belimdeki elini gevşetti. Korku ile harelerim aralandığında kollarımı daha sıkı sararak bacaklarımı beline doladım.
"Bırakma sakın!" bu kadar komik ne vardı acaba?
"Ahu," dedi gülüşleri arasında, bir çakacağım şimdi elimin tersini.
"Ata seni döverim." belimdeki elini sıkılaştırdığında çözdüm bacaklarımı, tek vücut olmuşuz gibiydi ve onu bırakırsam boğulacağımı biliyordum.
"Tamam söz bir daha yapmayacağım. Hem sana yüzme öğreteyim," bunu daha önce de denemiştik ve tam bir fiyaskoydu.
"Hayır ben böyle çok iyiyim, sende öylesin o yüzden sakince duralım sonra çıkıp yemek yemeye gidelim." geldiğimizden beri yüzüyordu, anladık yüzebiliyorsun ama işi şova dökmenin ne anlamı var.
"Bir kere deneyelim lütfen." çocuk gibiydi, hatta direkt çocuktu.
"Bırakırsan seninle bir daha konuşmam." beni onayladığında tek kolumu boynundan çözerek yüz üstü bir halde bacaklarımı arkaya kaldırdım. Bu ne biçim bir yüzme hareketidir.
"Çırp ayaklarını." dediğini yapmaya çalıştım, sadece bir çalışma olarak kaldı.
"Ata bırak azıcık soğuk suyun tadını çıkartayım. Ne uğraşıp duruyoruz bunlarla." belimdeki elini çekti, hızla suya kapaklandım. Ellerim ve bacaklarım can havliyle çırpınmaya başladığında nefes almak adına ağzımı aralamıştım ancak genzime kaçan su ile boğulduğumu anlamıştım. Korku ile ona tutunmaya çalıştığımda belimden yakaladı beni. Suyun yüzeyine çıkartarak iki eliyle belimden tuttuğunda mermerin üzerine oturttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Aksi"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...