Hasret yeli.
Elim boğazımı sertçe sıvazlarken dudaklarımdan kaçan soluğumu bir o kadar sessiz firar ettirdim. Harelerimin önündeki karanlık dağılmaz olmuş, diğer elim tül perdeyi kenara çekerek kavramışken camın ardından eve yerleşmiş karanlık ile laciverte boyanan geceyi izliyordum. Aslında buna keyfi bir izlemede denemez, kaburgalarımın altına yerleşmiş o yoğun ve boğucu hisler ile kaçış yolu arıyor da olabilirdim. Ki buna bir o kadar da eminim.
İçime doldurduğum derin nefes ile sanki camın ardından ciğerlerime kadar sızıyordu soğuk. Perdeyi tutan parmaklarım üşümeye başlamış bu tüm bedenime yayılırken boynumu sıvazlayan elim enseme kaydığında hafifçe ovarak boynuma yeniden tutunmuştu. Gözlerim uykusuzluktan sızlıyordu, günün, hatta günlerin yorgunluğu ile bir kenara geçip uyumayı isterdim lakin gözlerimi dinlendirmek için dahi kapatamıyordum. Her an bir şey olacak düşüncesi ile sürekli etrafı kontrol ediyordum. Ve bu iki gün önce olan okul çıkışındaki saldırı ile beni daha da diken üstünde hissettirmenin ilerisine götürüyordu.
İki gün, koskoca iki gün geçmişti o günün ardından. Etkisi hâlâ üzerimde dururken ensemdeki morluğu görmek üşüyor hissi ile tedirginliğimi arttırıyordu. Kafamın içinde cevaplanmayı bekleyen sorular vardı ancak sessizce orada durmaya devam ediyorlardı. Manolya ile o günden sonra neredeyse hiç konuşmadım hatta gördüğüm dahi söylenemezdi. İki gecedir uyuyamıyordum, gözümü kapatsam ya birisi saldıracak korkusu ile doluyor ya da Cesur arar da duymazsam diye endişe ediyordum. Bir hafta olmuştu neredeyse o gideli, bir haftada sadece iki kez duydum sesini. Görmüyordum, ne halde, iyi mi yaralı mı, hiçbir sorumun cevabı yoktu. En son attığım mesajlar hâlâ tek tik olarak duruyordu ve ben her saat başı arayıp mesaj atmışken ulaşılamıyor sesini duymaktan artık yorgun düşüyordum.
İki gün önce olanlar ile ilgili Manolya abisini aramıştı, okuldan sonra direkt lojmana gelmiş olayın sıcağı ile Melek'i Zerrin teyzenin yanına bıraktığımda bir terslik olduğunu anlamış lakin üzerinde durmazken akşamına Nazlı'ya anlatmıştım. Korkmuştu, beklediğim tepkileri daha fazlaydı belki de en başta aramızda açılan mesafeler ile yeniden yüzüme vurulmasıydı ancak hiçbirisi olmadı, aksine Nazlı benim adıma daha büyük bir endişe duymuştu. Buna şaşırmadım desem kendime yalan söylemiş olurdum. Onlar pek fazla evden çıkmıyordu, İskender abi izinde olduğu için yanlarındaydı, Zerrin teyze aşağıdan sürekli seslenip gelmemi istiyordu akşam yemeğinde onlara katılmış ve geri eve çıkmıştım. Gözlerindeki endişeyi de görüyordum, Nazlı'nın benimle konuşmak isteyip aklımı dağıtmaya çalışmasını da görüyordum ancak sessiz kalarak kendimce nefeslenmeye ihtiyaç duyuyordum.
O günden sonra okula gidip gelirken daha da dikkat eder olmuş, lojmandan çıkmadan bindiğim taksiyi takip ederek okula kadar gelen, ben çıkana kadar bekleyen ve eve geri dönerken de peşimde olan bir araç vardı. Bu sabah yanına gitmek istemiş bir cesaret ile kim olduğunu öğrenmek istemiştim ki arabadaki adam benden önce inerek bir isteğiniz var mı demişti. Kendisi askeriyeden Cesur'un peşime taktığı bir adamdı. Güvenliğim için ben nereye gidersem oradaydı, bugün okuldan çıktıktan sonra markette beş adım uzağımda, yürürken bir metre arkamda duruyordu. Çok yaklaşmıyordu, ve ben lojmana girdiğimde yeniden olduğu gibi kapıda nöbet tutan askerler ile konuşuyordu. Ben fark edeli iki gün olmuştu, ancak okul çıkışı o saldırının olduğunu Cesur bilmiyordu, o olaydan sonra peşime taktığını düşünsem zaman kavramında bir gariplik oluyordu. Çok üzerinde durmadım, belki de ben fark etmemiştim.
"Üşüyeceksin Ahu." bahçe ışıklarının cama vurduğu yansıması ile seçebildim onu, omuzum üzerinden döndüğümde elinde iki büyük beyaz kupa tutuyordu. Dumanları üzerinde tüterken yanıma doğru geldiğinde cam sehpaya bırakmış, Rex'in yanına oturarak bacaklarını bağdaş kurmuştu. Tebessüm etmekle yetinmiş, salonu lambaderin turuncu ışığı hafifçe aydınlatırken dışarıya bir kez daha baktığımda perdeyi avucumun içerisinde serbest bırakarak, "Teşekkür ederim." koltuğa oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Acción"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...