BÖLÜM 66: "İZ VE HİS"

15.9K 756 375
                                    

Asaletinin bedeli, çok kölen var, belli biri.

Parmağım daha yavaş gezindi sert göğsünde. Başım oraya yaslıyken bir de küçük daireler çizerek bir yol oluşturuyor, onun aldığı solukları dinliyordum. Huzurun hissi geziniyordu içimde, silinmesin diye zamanı durduracak haldeydim. Tattığım bu şey dört köşemi o yapıyordu, adı göğsümde çağlıyordu. Öylesine bir his vardı ki içimde, sevgim sığmıyordu hiçbir yere. Delicesine koşmak, adını bağırmak, sevgimi dilimden dökmek istiyordum, ancak şimdi sakince göğsünde uzanıyordum. Bu bile çok güzeldi, özeldi.

"Cesur." dedim işaret parmağım siyah tişörtünün üzerinde küçük dairelere devam ederken. Uyumuyordu bunu biliyordum, çünkü açtığı maçı izlerken dikkatle gözlerini oraya diktiğini ancak benimle de ilgilenmekten geri kalmadığını hissediyordum. Belimdeki eli bedenimi sıkıca sarmışken sıyrılan tişörtümün altından sıcak tenimi okşuyordu usulca.

"Efendim kardelen çiçeğim?" ah, bana her daim böyle seslenebilirdi.

"Sıkıldım." başımı kaldırmadan göğsünde biraz daha yer edindim. Saat geç olmaya başlamıştı ve o neredeyse bir saattir yatakta uzandığımız yerden maç izliyordu. "Benimle ilgilen." dudaklarının kenarı kıvrıldı hafifçe, belimdeki eli ile bedenimi üzerine çektiğinde kollarını sıkıca sardı etrafıma, başımı bu defa boynuna hapsettim.

"İlgileneyim," karnımdan sıcak bir sıvı aktı, bu garip bir histi. "ne yapmamı istersin söyle bakayım." bilmiyordum işte, ama böyle uzanmaktan da canım sıkılmıştı.

"Bilmiyorum ama çok sıkıldım, maç izleyip duruyorsun sen de." parmakları okşarcasına saçlarımda gezindi, bunu yapmasını seviyordum. Bana dokunmasını, sevmesini, beni göğsünde uyutmasını. Onun her şeyini seviyordum.

"Geç oldu çünkü güzel sevgilim," içimde kanat çırpan o şeyin adı, sevgi miydi, yoksa kurtulmak isteyen kelebekler mi? Güzel sevgilim. "yapacak bir şey yok diye maç izliyorum, ama sen istiyorsan kapatayım, sana adayayım tüm vaktimi." öyle güzel hissediyordum ki, bu hisler bazen canımı yakıyordu, bazen ise beni yeniden yaşatıyordu. Onun dudaklarından çıkanlar göğsümde bir çiçeği yeniden yeşertiyordu. Oysa onlar, ezilerek toprağında can vermişti, şimdi ise yeniden, onun ile toprağını sahiplenip filizlendi. Adı, yüzbaşının kardelen çiçeğini sevda büyüsünde sardığı hisler olarak kaldı. Adı, sevdanın en derin yarası olarak anıldı.

"Cesur," adını söylemeyi seviyordum. "hitap edişlerin öyle güzel ki," içli bir soluk aldım, dört köşem o oldu. "beni öyle güzel hissettiriyorsun ki." dudaklarının kenarı alnımın köşesine değdi, usulca, yavaşça, sıcacık öptü.

"Çünkü sen beni varlığın ile nasıl mutlu ediyorsan, sen gönlümde yer edinip bu adamı nasıl yeniden yaşatıyorsan izin ver sarf edişlerim doldursun yerini. İzin ver, hitap edişlerim hissettirsin sana sevgimi." avuçlarım karıncalandı, bu, bu benim için çok fazlaydı. Hissettiklerim ruhumu bedenimden ayırıp karanlık bir ormanda çıplak ayak koşmamı ister gibi kıpır kıpır yapıyordu. Sarf edişleri, tenimi yakıyordu.

"Daha güzel hissedelim o halde." başımı boynundan çekmeden önce alev alan dudaklarımı tenine bastırarak sıcak bir öpücük kondurdum. Orası çok güzeldi. "Hadi," dedim üzerinden kalkarak ince parmaklarım ile büyük elini sararak. Kaşları havalandı, dudaklarından bir kıpırdama oluştu. "Dans edelim." gülümsemesi daha da büyüdü, öylesine bir his, duygu sardı ki dört köşemi adını ağlayarak söyleyip sevgimi dilimden dökecek haleydim. Ancak geceyi gülüşlerim doldurdu, Cesur'u yataktan kaldırarak peşimden sürüklediğimde merdivenleri neredeyse çocuksu bir neşeyle inmeye başlamıştım.

DİLRUBÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin