Küçük sırlar.
Bunu yapmaya engel olamıyordum. Bacağım sürekli küçük hareketler ile sallanıyordu, elimi Cesur'un karnına dolamış başımı omuzuna yaslamışken sürekli ritimle sallanan bacağım ile herkesin dikkat kesildiği futbolcuların maç öncesi antrenmanına göz gezdirirken sürekli, ciddiyim sürekli kendimi Akif ve Beril'e bakarken buluyordum. İkisi kapının hemen yanında, benim sağ tarafımda kalıyordu yer olmadığı için sandalyelere geçmişlerdi ve Akif yanında duran televizyonu rahat göremediği için arada öne doğru eğilip ekrana bakmaya çalışıyordu. Cesur ile benim oturduğum kısımda hazırlanmış yatak olduğu için kimse buraya gelmiyordu. Koltuğun diğer ucunda Alina, Ata, Baybars. Cesur ile benim tam karşımda ise iki teklide oturan Demir ve Asaf'ta ekrana kilitlenmişti. Hepsinin dikkati ekranda iken onlar gibi görünmeye çalışmış göz ucuyla bir kez daha bakmıştım.
Baybars'ın yaklaşık on dakika önce yaptığı imayı sanırım bir tek ben anlamıştım, çünkü o önüne döndüğü vakit Beril'in dudakları hafifçe kıpırdanmış ve başını eğerek başka bir yere çevirmişti. Akif ise sertçe yutkunup televizyona odağını vermek için bir çaba harcamıştı ancak benim gözümden kaçmadı. Aralarından bir şey mi vardı, yoksa Baybars'ın öylesine bir iması mıydı bilmiyorum ancak bu şey pek hoşuma gitmemişti. Onların arasında, olmasını istediğim bir durum yoktu ancak müdahale etmekte bana yakışmazdı. Bu yüzden dakikalardır sessizce gözlem yapmaya çalışıyordum. Beril'in, Akif'e attığı o kaçamak bakışı yeniden yakaladığımda dudaklarım arasında kaçan sessiz soluk ile Cesur'a biraz daha sokulmuş gözlerimi onlardan çektiğimde çekilmemiş perdeler ile büyük cama dönmüştüm ki, Alina ile göz göze geldik. O da bana bakıyordu. Gülümsedim, ancak o sezmiş gibi kaşlarıyla Akif ve Beril'i gösterdi, onlar ne iş dercesine baktığında bilmem dedim bir bakışımla. Gülecek oldu, kollarını gevşekçe göğsünde kavuşturmuş, bacak bacak üstüne atarak Ata'ya yaslanmış bir şekilde oturuyordu ve biz gözlerimizle konuşuyorduk.
İkisini de süzdü, eh işte idare eder ama Cesur ne diyor farkında mı diye işaret yaptı. Cıkladım sessizce. Aklından bile geçmiyordur dercesine rahat ifade ile dudak büktüğümde hadi oradan eniştem mi anlamayacak dedi. Anlamaz o, aklı doludur şimdi dedim.
"Siz ne yapıyorsunuz?" o şaşkın ses Alina ile konuşmamızı böldü. Asaf'tı, hiç olmadığı kadar garip bir şekilde gülmek ister gibi bakıyordu.
"Ne yapıyormuşuz?" diğerlerinin de bakışları üzerimize çevrildi, onun bu ani çıkışı ile.
"Benim kelimelerle anlatamadığımı siz gözlerinizle anlattınız yenge, yani kim bilir kimleri gömdünüz az önce." alaylı söylemi gülüşlerimi kaçırdı dudaklarımdan.
"Biz öyle insanlar mıyız? Diyordum ki çay koysak mı yoksa maça yakın mı hazırlasak." inandım dercesine arkasına yaslandı.
"Öyledir yenge." hiç utanmıyor da yengesiyle alay ederken.
"Sana zahmet yenge maça yarım saat kaldı çay koyuverirsen." başımı yavaşça ona doğru çevirdim, patlattığı mısırı kendi kendine bitirmişti bir de bize antrenman izletiyordu. Lakin ben müdahale etmedim, Cesur tek bir bakışıyla Baybars'ı yerinde rahatsızca kıvrandırmış, Baybars bize doğru baktığında paketi katlayarak yerinden kalkmıştı. "Onu da ben yapayım, çayı da ben koyayım. Hiç demiyorsunuz bu adam yorgun bir bardak çay vermekten ne olur." hiç etkilenmiyorum Baybars.
"Kalkmışken bize de koy." dedim sevecen bir tavırda, ancak o gözlerini yana çekerek tiksiniyormuş gibi baktı kaşlarını kaldırarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Action"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...