BÖLÜM 4: "HEYECAN İZLERİ"

28.6K 1.4K 208
                                    




Cesur.

Adı ritmimi değiştiriyordu. Avuçlarımın ısısı artıyor, soluklarının aralık dudaklarımdan içeriye fütursuzca sızdığı o anlarda aklım koşarak beni terk ediyordu. Harelerimde belirdi kusursuz çehresi, ellerimden kayıp giden düşlerimin arasına sızdı, soluklarım ile ufak bir tebessüm olarak çıktı adı. Cesur. Heyecanın izini silemedim, yakınlığını, sıcaklığını, kuzgunilerini, ve baksam beni mahvedecek olan kırmızı dudaklarını. Gözlerim kapandı. Belli belirsiz bir tebessüm yeşerdi soğuktan sızlayacak hale gelen dudaklarımda. Ben, gülümsüyordum, sadece adını anıp gülümsüyordum. Bu, bu aptallıktı. Beni anlatan aptal bir andı ancak vazgeçemiyordum yapmaktan. Göğsümün ortasında beliren o ufak sancı yersiz bir duyguyu bedenime istila ettiriyor, hükmü göz göre göre ele veriyordu.

"Annecim rahat bırak Ahu teyzeni." silkelendim, dudaklarımdan tebessüm hızla yok olurken koridordan gelen Nazlı'nın sesi ile buz kesen parmaklarımı kıvrılan dudaklarımdan çektiğimde odanın kapısı açılmış, Melek koşarak yatağa atlamıştı.

"Ahu teyze!" atladı üzerime, başımı yastıktan kaldıramadan sargılı kolumu çektiğimde diğeriyle Melek'in küçük bedenini tuttum.

"Güzellik." sesim epey dinç çıkıyordu.

"Çok özledim! Çok özledim! Çok özledim!" sulu sulu öpücükler bıraktı yanağıma, az önceki gülümseme bu kez Melek ile yerini alırken sarı saçlarına bir öpücükte ben kondurdum.

"Ben daha çok özledim, ben daha çok özledim, ben daha çok özledim." onun gibi neşeli çıkmıştı sesim.

"Koluna ne oldu?" dedi, dizlerinin üzerinde yatağa otururken, kendimi geriye çektiğimde sırtımı yatak başlığına yasladım.

"Azıcık acıdı, ama önemli değil. Akşam uyuyordun sevemedim seni." saçlarının lülelerinde gezindi parmağım.

"Bugün ne yapalım? Sen de geldin artık dışarı çıkarız, kar oynarız!" dedi, gözleri büyürken ellerini birbirine çarptığında, onun bu çocuksu halleri beni sıcacık yapıyordu.

"Oynarız tabii." dedim, bir kez daha saçlarıyla oynarken.

"Oynarsınız oynarsınız." hafif tehditvari bir söylemdi, ve sanırım bize çok beklersiniz demek istiyordu. Nazlı, omuzunu kapı pervazına yaslamış bize bakıyordu. "Erken kalkmışsın Ahu'm."

"Alışmışım, ne yapayım." bir bahaneydi, diğerleri ile sıraya geçti.

"Hadi kalk Ahu teyze, kahvaltı yapalım sonra da gidip kar oynayalım." tek elimi tuttuğunda, "Sen yüzünü yıkadın mı bakayım?" demişti Nazlı. Melek gözlerini kocaman yaparken yataktan atladı ve koşarak banyoya gitti.

"Ağrın oldu mu balım?" yanıma geldi ufak adımlar ile, kendini yatağın ucuna bıraktığında bacaklarımı kendime çektim biraz daha.

"Pek olmadı, en son hastanede ağrı kesici almıştım onun etkisi herhalde." kolumdaki destek gece yatarken beni uykumdan uyandırıp durmuştu, kesik kesikti ancak ağrımın olmaması bir nebze rahatlatıyordu.

"Yemekten sonra bir tane daha içersin," gözleri koluma düştü bir kez daha. "üzerini değiştirmene yardım edeyim mi?"

"Olur." üzerimdeki lacivert yorganı kenara çektiğimde komodinin üzerindeki çantamdan siyah bir eşofman altı ve kazak çıkartıp yatağa bıraktım. "Kapıyı kapatsana."

"İskender ekmek almaya gitti, kimse yok evde." Nazlı üst pijamamı çıkarmış ve kazağımı giydirmişti. Kolumu geçirirken dişlerim birbirine kenetlendi. "Tamam, bitti." içimde sıkışan saçlarımı da çıkardığında rahat bir soluk verdi, ancak Melek koşarak bu kez kendisini yatağa yüz üstü attığında yuvarlanarak annesinin kucağına çıkmıştı.

DİLRUBÂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin