Kar taneleri.
Üzerimdeki mahmur halden sıyrılmak o kadar zordu ki odaya yerleşmiş gri hava ile dudaklarımdan sızan nefesim yastığa çarpmış, kollarım arasındaki bir başka yastığa daha sıkı sarılarak dağılan saçlarım ile başımı ikisinin arasına gömmüştüm. Belime kadar sıyrılmış yumuşacık yorgan daha da içine çekiyordu, uykunun kollarından kurtulmam bir o kadar da imkansızdı ve ben sadece biraz daha mayışmakta buluyordum çözümü.
Günler sonra uyuduğum en derin uykuydu sanırım, kendimi yataktan çıkamayacak kadar daha da mayışmış hissediyordum ve bu evdeki derin sessizlik ile karşı konulamazdı. Kollarım arasındaki yastığa biraz daha sarılarak kendime çekmiş bir bacağımı üzerine atarak daha da yer kaplarken yanımdaki boşluk ile kaşlarım çatılmıştı. Başımı hafifçe kaldırarak baktım Cesur'un tarafına. Yoktu.
O sıcak his bir anda tuzla buz olmuş, ellerimi yatağa yaslayarak kendimi hafifçe kaldırdığımda sırtüstü dönerek gözlerimi kırpıştırmıştım. Oda öylesine karanlık duruyordu ki sabah olduğuna dair şüphemi telefon saatinden gidermiş daha on olduğunu görmek biraz daha kıvrılarak yatma isteği uyandırsa da bacaklarıma dolanan yorganı yavaşça üzerimden sıyırmıştım. Bacaklarımı sarkıtarak sıvazladım yüzümü, soğuk parkede ufak izler bırakırken odadan çıkmış esnememi elimin tersini dudaklarıma bastırarak yok etmeye çalıştığımda banyodaki işlerimi hallederek yüzümü buz gibi suyla yıkamak ayıltmak yerine biraz daha uykumu getirmişti.
Önüme gelen saçlarımı geriye çekerek çıktım banyodan, evde olup olmadığını dahi anlayamazken salona bakınmıştım lakin orada da yoktu. Ayaklarımı sürükleyerek yatağın kenarına oturmuş telefonumu kamaşan gözlerimle seçerken ismine dokunmuştum. Çaldı, uzun uzun çaldı. Deli gibi esnemiş gözlerimi art arda kırpıştırdığımda açmayışı ile umutsuzca kendimi geriye bırakmıştım ki anahtar sesi ile uykunun esamesi okunmaz bir halde hızlı kalkışım başımı döndürmüş dengem kaybolduğunda dolaba tutunmuştum.
Rex nefes nefese koşarak koridordan odasına geçmiş anahtarını dresuarın üzerine bırakarak kapıyı yavaşça kapattığında beni görmüştü. Hava soğuk olmalı ki üzerine bu defa siyah bir mont almıştı.
"Günaydın." dedim gülümseyerek.
"Günaydın." kardelen çiçeğim yok, can içim yok, sevgilim yok. Dümdüz günaydın. Yüzüm düştü, dışarının soğukluğu eve yerleşti.
"Göremeyince merak ettim, aradım ama açmadın." ufak adımlarla ona ilerledim, montunu asmış cebinden telefonunu çıkardığında yanımdan geçerek banyoya girmişti. Elimi pervaza sararak izledim onu. Üşümüştü, ellerinin üzeri hafifçe kızarıktı.
"Duymadım." tek kelimelik cevapları hoşuma gitmiyordu.
"Beni neden uyandırmadın, birlikte giderdik. Tabii nereye gittiysen." ellerini yıkamış pamuklu havluya kuruladığında gözleri kahvelerimi bulmuştu. "Yürüyüş yaptık. Uyuyordun, uyandırmak istemedim." anladım dercesine başımı salladım, çekilmemi bekliyordu ki bir adım geriye adımlamış kapıyı çektiğinde Rex peşinden koşarken ikisi de salona girmişti. Güzel, trip yiyorum.
"Kahvaltıya ne istersin?" bilgisayarını toplamış birkaç evrağa kaşlarını çatarak bakarken kalemini eline almıştı.
"Hiçbir şey, istediğini yap." içim ezildi sanki, üşüdüğümü hisseder oldum. Sessizce yanına adımlayarak ona baktığımda gözleri bana değmezken yanına oturarak elimi yüzüne çıkarmış bu kez bana bakmasını sağlamıştım. "Küs müsün bana?" evraklarını bilgisayarın üzerine bıraktı. Sıcak yanağını okşadım usulca. "Niye böyle konuşuyorsun?" bileğimi kavradı, yavaşça yüzünden indirdi. "İşlerim var, çıkmam gerekli." küsmüş işte, gayet de iyi tanıyordum onu. "Cesur, dün kardelen çiçeğim diye seviyordun ama." gerçekten mi dercesine baktı kahvelerime. "Yani midem bulandığı için mi buzlarını erittin?" gayet de öyleydi, tam yerine basmıştım. "Başım dönüyor galiba." elimi alnıma yaslayarak göz ucuyla ona baktım, hiçbir işe yaramamış. "Bayılacağım." elimi beline sarak başımı göğsüne yasladım. "Hemen odamıza götür." gülmedi, tebessüm de etmedi. Ciddi ciddi bakıyordu. Pekâlâ, sandığımdan daha da katı olduğu bir konuydu. Lakin başımı göğsünden ayırmak da gelmedi içimden. Onu soluyarak sımsıkı sarıldığımda elini sırtıma dolamış bu daha da güç vermişti. "Affet işte, tamam aptallık ettim ama küsme halledebiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLRUBÂ
Action"Yanlış yerdesin öğretmen hanım." hayal kırıklığı ruhumu parçalıyordu, lakin dinmiyordu belki de son kez akıtıyordu gözyaşını Ahu. "Yolun ben değilim, olmak istediğin yer yanım değil. Orası zaten birisine aitken, çıkmaz sokaklarda kayboluyorsun." ...